• BIST 9986.93
  • Altın 2439.282
  • Dolar 32.4246
  • Euro 34.6533
  • İstanbul 15 °C
  • Ankara 17 °C
  • Antalya 29 °C

Turizmde vuslat hangi bahara kaldı?

Tamer Çiçek

2017 yaz sezonu yaklaştıkça turizm sektörü gerçeklerle biraz daha yüzleşmek zorunda kalacak gibi görünüyor. Son beş sene içinde iç ve dış dinamiklerde meydana gelen büyük kırılmaların etkileri her sektörde olduğu gibi turizm sektöründe de kendini iyice hissettirmeye başlamış durumdadır.

Aslında Türk turizmi, ilk sınavını 2009 yılında Davos gerginliğinde vermeğe başladı. Türk turizmi Davos sonrası kaybettiği yaklaşık yarım milyon civarındaki İsrailli turistin yerini diğer destinasyonlardan gelen turistlerle doldurmayı başarabilmesine rağmen, özellikle Arap dünyasında ileriki zamanlarda ortaya çıkacak dış ve iç kaynaklı krizlerde Türk turizminin ne kadar da kırılgan olabileceğinin sinyalleri açıkça hissedildi. Aradan geçen beş yıla rağmen 2008 yılı rakamlarına ulaşılamadı.
2015 yılına gelindiğinde , 2014 yılına oranla toplam gelen turist sayılarında herhangi bir değişiklik görünmedi. Aslında piyasalarda sorun hissedilmeye başladı. Ama sayılar nedense bunu göstermiyordu. Bir yandan da batıda ve kuzey ülkelerinde Türkiye üzerine siyasi homurdanmalar çoktan başlamıştı.

24 KASıM 2015 TÜRKIYE TURIZMININ DÖNÜM NOKTASı

Ancak, Türkiye turizm sektörü bu kırılganlığın yarı farkında olarak yoluna devam etmeye çalıştı. İşte bu yarı farkındalık 24 Kasım 2015 tarihinde Rus uçağının düşürülmesi sonrası gelişen olaylar ile tam bir acı farkındalığa dönüştü. Bu zamana kadar açık bir biçimde ifade edilemeyen, tüm sorunlara rağmen etkisi geçiştirilen turizm krizi, artık üzeri örtülemez hale geldi. Akdeniz ve Ege kıyılarında son 30 yıldır ilk defa olmak üzere 2016 yazında iş olmadığı için oteller kapandı. Benzer şekilde, turizmin kalelerinden İstanbul’da krizden nasibini aldı.

OTELLER TEKER TEKER KAPANDI, YATIRIMLAR DURDU

Kriz öncesine bakıldığında Talimhane son on senedir İstanbul’un en önemli turizm bölgelerinden biri haline geldi. Hatta Talimhane’de nerdeyse otele dönüşmeyen bina kalmadı. Talimhanenin etrafındaki bölgeler de teker teker otele dönüştü.
Ancak kriz sonrası görüntü Talimhane’de büyük değişim yaşandı. Önce oda fiyatları 1999 deprem sonrası fiyatlara döndü. Belki de depremde bile bu kadar düşmemişti. Zira o zaman bu kadar otel odası yoktu.
Ara sokaklarda açılan küçük pansiyon ve oteller teker teker kapandı. Ardından İstanbul’un en makbul otel mekanı Taksim meydanda bulunan Talimhane’deki oteller tek tek kapanmaya başladı. İstanbul’un bir çok bölgesinde inşaatını bitirmesine rağmen, otelini hiç açmayan bile vardı. Bir çok yatırımcı ise inşaatlarını durdurdu.

THY UÇAKLARINI HANGARLARA ÇEKTİ

2019 da dünyanın en büyüğü olması hedeflenen havalimanı inşaatı tam gaz devam ederken, 2016’da Türk Hava Yolları, 30’un üzerinde uçağını hangarlara çekip, onlarca destinasyondaki uçuşlarını iptal etti. Önemli bir kısmının ise frekanslarını düşürdü. Yani aslında kapasitesini bile dolduramayacak duruma geldi.

KRİZİN GELİŞİ BELLİYDİ

Bu durumda sormak lazım: Uçaklarımız dolmazken otellerimiz dolabilir mi ? Peki bu sürece nasıl gelindi? Sadece Rus turistlerin yaz rotalarını başka destinasyonlara çevirmesi tek sebep miydi? Krizin gelişi belli değil miydi?
Aslında evet belliydi. 2009 Davos krizinde Ortadoğu’da bir efsaneye dönüşen Türkiye’nin bu gidişi bir kaç yıl daha sürecekti ama potansiyel müşterilerin bir kısmı yavaş yavaş çekilecekti. 2010’da Arap Baharı başlarken Türkiye’nin duruşu karışıktı. Bölgede liderler değişirken, kimin kimin yanında, kimin karşısında duruşu turizminin geleceğini de etkileyecekti. Ama Arap dünyasında yapılan şaşalı konuşmalar, buluşmalar, toplantılar, yatırım vaatleri, sırtımız batıya ve kuzeye dönmemize sebep oldu.

ARAP BAHARININ TÜRKİYE TURİZMİNE ETKİSİ

Arap Baharı, Türkiye destinasyonuna ilgi duyan bazı ülkelerin turist sayılarında düşüş yaşanmasına sebep oldu. Bu arada Tunus ve Mısır gibi Akdeniz’de karışıklık nedeniyle kaçanlar Akdeniz’deki otellerimizi doldurunca dolulukta biraz ivme kazanıldı. Ancak bölgede yaşanan politik sorunlar durmuyordu. Bu sorunların çok geçmeden Türkiye’ye kötü şekilde yansıması çok uzun sürmedi.
Arap baharı sürecinde pozitif gibi görünen etkilerin tersine dönmesi, Suriye’de savaş patlak vermesi turizmde uzun sürecek sorunların başlangıcı oldu.
2010’da yaklaşık 1 milyon turistin geldiği Suriye’den gelen turist akışı 2011 başında başlayan karışıklıkla bir anda durdu. Arkasından Ürdün ve Lübnan’dan gelen turistleri de durdurdu.
Krizin ilk turizm kurbanları güney illerimizden Gaziantep, Hatay, Mersin ve Adana oldu. Turizm ve ticari faaliyetler bıçak gibi kesildi. Üstelik bir de bu iller yoğun bir göç dalgasına uğradı. Demografik yapılarında bile değişikler yaşandı. Suriye savaşının etkisi sadece Suriye’deki turistleri etkilemiyordu. Suriye’den başlayıp, Irak, İran, Rusya’ya doğru uzanan tüm bölgenin turist sayıları bu etki ile değişti.

İSTATISTIKLER NE IFADE EDİYOR?

2011 den 2016 yılı sonunda sonra, Türkiye’ye gelen turist istatistiklerine bakıldığında, Orta Doğu’daki rakamlar aynı gibi görünüyor veya artarak devam ediyor. Ancak ne hikmettir ki bu istatistikler, turizmdeki gerçek krizi açıklamaya yetmiyor. Öke yandan Türkiye’ye gelen turist sayısına ve gelir durumuna bakıldığında her kısmen açık bir şekilde görülüyor,
Zira Kültür ve Bakanlığı’nın iyimser istatistiklerine bakıldığında bile turist sayısı yüzde 31, yani 36 milyondan 25 milyona indi. Gelirin ise 9 milyar Dolar eksildiği görülüyor. Bu kadar azalma ile Türkiye turizmi yarim milyon işsiz üretti. Yüzlerce acente kapandı. Yüzlerce otel el değiştirdi. Yüzlerce işletmeci otelini yazın açamadı veya iflasa sürüklendi. Dahası binlerce otel yok pahasına satışa çıkarıldı.

RUSYA’NIN TURİZMDEKİ DEĞERİ GİDEREK ORTAYA ÇIKTI

Suriye savaşının başından beri uluslararası kriz ortaya çıkması ve krizde yer alan aktörlerin Türkiye’nin turizmde ortağı olması, krizin turizm sektörü üzerinden de yönetilmesine sebep oldu.
Ancak, krizin kendini tam anlamı ile ortaya çıkarması Rus uçağının düşürülmesi ile anlaşılabildi. Türkiye, bölgenin en güçlü ülkesi Rusya ile karşı cephelerde kaldı. O zamana kadar Rusya’nın hayatımızdaki yerini sanırım kimse bu kadar iyi anlamamıştır desek yanlış olmaz herhalde. Rusya’dan gelen turistler bir anda kesilince, Rusya’da Türk şirketler tek tek kapatılınca, tüm turizm sektörünün konuştuğu bir numaralı konu Rusya oldu.
1.20170305150908.jpg

TURİST GÖNDEREN ÜLKELER TÜRKİYE’DEKİ YANGINDAN KAÇTILAR

Tüm bu olumsuzluklar yanında patlayan bombalar, darbe girişimi, Türkiye’nin Suriye’deki çatışmalara müdahil olması krizi daha büyüttü. Son olarak yılbaşı gecesi Reina’ya yapılan terör saldırısı sonucunda Türkiye krizin derinliklerine doğru sürüklendi.
Bu olaylardan en çok etkilenen sektörlerden biri turizm sektörü oldu. Türkiye dünya manşetlerinde bir numaraya oturdu. Avrupa, Amerika ve bazı Orta Doğu ülkelerinden yapılan Türkiye’ye seyahat etmeme çağrıları ve uyarıları ardı ardına geldi. Avrupa ve Amerika bu yangından ilk kaçanlar oldu. Oysa Türkiye’ye en çok turist Avrupa ve Rusya’dan geliyordu.
Türkiye’nin Rusya ile ilişkilerini normalleştirme çabaları maalesef turizmde ibreyi tersine çevirmeye yetmedi. Cumhurbaşkanı seviyesinde yapılan ikili görüşmelerde bile turizm öncelikli gündem maddesi olmasına rağmen Rus turistler istenen sayıda Türkiye’ye gelmedi. Ancak bu trendin sadece Türkiye’den kaynaklandığını sanmak büyük resmin algılanamaması anlamına gelir.

2.20170305150926.jpg
Bölgede yeni destinasyonların, Yeni rakiplerin oluşması: Bakü, Batum, Ex-Yogoslavya...


TÜRKİYE’DEN KAZANLAR KOMŞU ÜLKELERE YÖNELDİ

Nitekim, bu konjonktürel dalgalanma esnasında hiç beklenmeyen durum gerçekleşti. Türkiye’nin çevresindeki yeni destinasyonlar Türkiye’den kaçan turistleri başarılı şekilde kendine çekti. Özellikle sadık müşteri olan Ortadoğu kendine yeni destinasyonlar üretti. Sovyetlerden ayrıldıktan sonra her fırsatta kendini göstermeye çalışan Azerbaycan, yeni vize politikası uyguladı. Bakü bir anda Ortadoğu’nun bir çok ülkesinde günlük tarifeli uçuşlar almaya, turistik sezonlarda ise charter uçuşları almaya başladı. Vize politikası ile hem Ortadoğuluları hem de Ortadoğu’da yaşayan ekspatları cezbeden bir diğer ülke Gürcistan’da Batum oldu. Batum, gece hayatı, casino ve denizi ile oldukça çekici bir hale geldi. Sochi ile Batum arasında küçük deniz kenarı ülkesi, Abhazya; sessiz sedasız 2016 yılında Rusya’dan en çok turistin gittiği destinasyon olmayı başardı.
Bu esnada, kapitalizme geçiş sürecini oldukça uzun ve sancılı yaşayan Ex-Yugoslavya’dan kopan her ülke kendini bir turistik destinasyon olarak dünyaya tanıtmayı başardı. Karadağ, Bosna, Sırbistan, Makedonya, Arnavutluk, Hırvatistan, Slovenya hava yollarının rotalarında yer edinmeye başladı ve yatırımcıların dikkatini çekti. Hatta zengin müşteri trafiği olan cruise turlarının bile durakları arasında girmeyi başardı. Otel sayıları da hızla artmaya devam ediyor

RUSYA TURIZMİNDE YENI DESTINASYONLAR: SOCHI VE KIRIM

Rusya ise Türkiye ile her türlü anlaşmayı yaptı. Ancak, Rusya krizi, uzun süredir arzu ettiği, kendi ülkesinde yeni turizm destinasyonları yaratmak için eşsiz bir fırsat olarak gördü. Dünya çapında bir turizm destinasyonu olmasını istediği Sochi’ye gidenler için ek destekler çıkardı. Sochi’yi burayı pahalı bulanlar için ikinci turistik destinasyon olarak Kırım’ı ön plana çıkardı. Açıkçası, Türkiye’deki kriz Rusya için Kırım’ı Ukrayna’dan henüz almışken buradaki turistik tesisleri pazarlamak için ideal bir fırsat oldu.

İRAN’IN YENI DESTINASYONLARI : SOCHI, SAINT PETERSBURG, BAKÜ, BATUM...

Benzer şekilde, Suriye krizinde çoğu zaman Rusya ile eş güdüm içinde hareket eden İran da her fırsatta Türkiye’ye gelen uçuşları azaltarak turist akışını yavaşlatmaya çalıştı. Rusya’nın turistik şehirleri Saint Petersburg ile Sochi, İranlı turistlerin yeni destinasyonu oldu. İran’ın son dakikaya kadar vermediği charter permileri de Bakü ve Batum’a seyahati teşviği haline geldi.

BUNDAN SONRA KLASİK TEDBİRLER YETERLİ OLMAYACAKTIR

Gelinen durum itibarı ile Türkiye turizminin eski haline gelmesi sadece zamana bağlı olmayacaktır. Türkiye’nin özellikle iç çatışmaları başarı ile sonuçlandırması sonrasında dahi turizmin normalleşmesi için ilave tedbirler ve bakış açıları geliştirilmesi gerekecektir. Yeni destinasyonlar keşfeden turistleri yeniden geri çekmek için ek bir çabaya ihtiyaç duyulacağı aşikardır.
Bu açıdan Turizm Bakanlığı ve TÜRSAB’ın tur operatörleri ve acenteler ile bir araya gelerek konuya bu açıdan da bakması elzemdir. Bundan böyle klasik fuarlar ve workshop davetleri yeterli olmayacaktır. Bu turistleri geri çekmek için daha somut tedbirlere, teşviklere ihtiyacımız olacaği kesindir.

DÜNYAYI YENİDEN İNANDIRMAK GEREKİYOR

Yeni rakiplerimizi iyi analiz etmek, ve kendi içimizde yapmamız gereken yenilikleri planlamak gerekecektir. Dünyada bizimkiler gibi tesisler olmadığı, ve dünyada bizimkiler gibi yemekler olmadığı gerçek bile olsa, böbürlenmeler ile Türkiye turizmini kurtarmak pek mümkün görünmüyor. Çünkü önemli olan buna bizim değil dünyanın inandırılması.

Ayrıca, komşu ve genç destinasyonlarımızın bize güçlü rakip olacağı aşikardır. Zira Batum’daki Sochi’deki otel inşaatlarını Türkiye firmaları inşa ediyor. Azerbaycan, model olarak Türkiye’yi alıyor. Bu ülkelerde ve Bakü’nün önemli sayıda otelinin başında Türkiyeli profesyoneller bulunuyor.
Yatırımcılar Balkanlardaki boşluğu doldurmak için oralarda tesis kurmak için aranıyor. Yani istemesek de sahip olduğumuz deneyimleri yavaş yavaş kendimiz taşıyoruz rakiplerimize.

IMAJ TAZELEMELİ, GÜVEN VERMELI VE YENİ SEGMENTLER ÜRETMELİYİZ

2000’li yıllarda rakip olarak Mısır, Yunanistan, İspanya’yı konuşurken , önümüzdeki 10 yılda bu yeni destinasyonları konuşacak gibiyiz.
Kısacası klasik tanıtım çalışmalarından çok yeniden imaj tazeleme, güven yaratmak gerekecektir.
İçerde bir istikrar ihtiyacımız olduğu kesindir. Ancak bunun yanı sıra dışarda da istikrarlı politika üretmek zorunluluktur. Bunun yanı sıra yeni segmentler üretmek ve bunları çalışır hale getirmek gerekecektir. Tüm bunlari yaparken de çevremizi çok iyi irdelemek gerekecek.

Bu yazı toplam 4508 defa okunmuştur.
Yazarın Diğer Yazıları
Tüm Hakları Saklıdır © 2005 Türkiye Turizm | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.