• BIST 10891.42
  • Altın 2529.106
  • Dolar 32.8951
  • Euro 35.7068
  • İstanbul 23 °C
  • Ankara 18 °C
  • Antalya 28 °C

Heykelimi yapan heykeltraşa kızdım

Özkan Altıntaş

İnsan hayatta iken heykeli yapılır mı?
Yapılır...Yapılır... Bizim ülkemizde herşey yapılır.
İnsan hayatta iken oraya buraya adı verilirse, heykeli de yapılır?
Sezen Aksu, “Evet” dedi diye yaşarken adının verildiği sokaklardan adı silinmeye kalkışıldı.
Ajda Pekkan’ın adı Mardin’de bir sokağa verildi, bölgeden tepkiler aldı.
12 Eylül öncesi sokaklarda kan gövdeyi götürüyordu. Asker müdahale etti. Zaman içinde eğri veya doğru sorunlar çözüldü. 
Büyük alkış aldılar.
Askere minnet duyanlar sokakları sakinleştiren komutanların adlarını oraya buraya verdiler. Hepsini baş tacı ettiler.
Ancak sokakların acemisi asker sokağa çıktığında gafil avlandı. Sokaktan gelen alkışın hep süreceğini zannetti.
Ama işler öyle gitmedi.
Politika her şeyi silip süpürdü.
Zaman her şeyi değiştirdi.
Şimdi 12 Eylül'de işin başında olan Kenan Evren’in adını her yerden siliyorlar. Diğer komutanları yerden yere vuruyorlar. Hatta o dönemin politikacıları bile bu hengamede sıraya girdi.
Herkes bir görüş ortaya atıyor.
Ortalık toz duman. Neler olup biteceğini kimse bilmiyor.
Oraya buraya adı verilenler için tehlikeli dönem başladı.
İnsanoğlu bir zamanlar alkışladığı insanı bir anda yerin dibine sokabilir. İşte en tehlikeli zaman budur.
Bu gibi şeylerin alkışlananların başına gelmesi gerçekten acıdır.
Bu yüzden insan hayatta iken adının hiçbir yere verilmesine veya yazılmasına izin vermemeli.
Yazar kitap yazar, kişiye imzalar. Kişi ölür gider. O imzalı kitabı eskici dükkanında satılırken görürsünüz. Kişiye imzalanan kitap birilerinin elleri arasında kaybolup gider.
Bu konular gazeteler ve televizyonların gündeminde yer alıyor.

Bu işler konuşulurken bende başımdan geçen bir olayı anlatayım.
Hürriyet gazetesinde çalıştığım dönemde ünlü bir heykelt
raşla röportaj yapmıştım. Adam yaptığım röportajı çok beğenmişti. Bana “Benim sana teşekkürüm ancak sanatımla ve bir heykelle olur” demişti. İstemedim, ama çok ısrar etti. Çaresiz "Peki" dedim.
Özgün bir sanat eseri yapacağını bekliyordum.
Birkaç gün sonra beni Bodrum’dan aradı “Heykel tamam” dedi.
“Ne yaptın?” diye sordum.
”Senin heykelini. Büstünü yaptım” dedi.
Şaşırmıştım. Adam benim büstümü yapmıştı.
Kendime hiç yakıştıramadım, hemen patladım.
”Yahu insan hayatta iken heykeli yapılır mı? Sanki ben öldüm de heykelimi yapıyorsun. Olmaz öyle şey. Sakın buralara gönderip beni herkese rezil etme… “
Adamı daha fazla konuşturmadım. Sadece teşekkür ettim ve telefonu kapatırken tekrar tekrar “Ama ha o büstü buralara gönderip beni rezil etme” dedim.
Sanatçı dediğimi dinledi. Büstü bana göndermedi.
Kimbilir görmediğim o büste ne oldu? Birilerinin eline geçtiğinde ne yapmışlardı? Allah’tan o kadar ünlü değilim. Kimse beni tanımazdı.
İnsan yaşarken heykeli yapılır mıydı?
Hem ben heykeli yapılacak ne yapmıştım?
Ben ondan kendine özel bir eser beklerken, o benim heykelimi yapmıştı…
Düşünsenize o heykel bana gelseydi.
Önce gazetede arkadaşlarım beni tefe koyardı.
Herkes ben yaşarken “Allah rahmet eylesin” derdi.
Eve götürsem hanım ne yapardı? Çocuklar da şaşırırdı.
Konuyu anlattığımda bile onların eline düşmüştüm.
Güle güle benimle dalga geçtiler. Hatta işi büyütüp senaryolar yazmaya başladılar.
Hepsi bir fikir ileri sürüyordu.
”Heykeli evin bahçesine dikeriz. Bayramlarda seyranlarda önünde selam dururuz. Hatta bayrak bile çekeriz. Ne tören olur ama…” diyorlardı.
Aynı şakalar günümüzde olsa, iş daha fecaat olurdu.
Belki yeni bir ülke kuruyoruz diye bizi polis basardı. Gözaltına alırlardı. Bizi öyle Ergenekon gibi Silivri’ye göndermezler, Estergon’a gönderirlerdi. Orada Hasan Mutlucan’la birlikte Estergon Kalesi türküsünü söylerdik.

”Estergon kalası bre dilber aman
Su başı durak aman

Kemirir gönlümü bre dilber aman

Bir sinsi firak

Gönül yar peşinde bre dilber aman

Yar ondan ırak aman

Akma Tuna akma bre şahin aman

Ben bir dertliyim

Yar peşinden aman da gezer

Koşar yandım kara bahtlıyım."

Buraya kadar hep şaka…
İnsanın hayatta iken adının oraya buraya verilmesi, heykellerinin yapılması hiçte hoş değil.
Gün olur devran döner, işler tersine döner…
Birileri gelip o ismi silerler, heykelleri kırarlar.
En güçlü bilinen Saddam’ın heykellerinin kırıldığını gördük…
Biri benim adımı bir yerlere vermeye kalksa hemen itiraz ederim.
Siz siz olun, adınızı koruyun…
Hele yaşarken daha çok koruyun…
Yoksa ünlülerin başına geldiği gibi, alkışlar birden biter.
O zaman ortada ne heykel kalır, ne de adınızın verildiği yerler.
Selam veren bile bulamazsınız.

Bu yazı toplam 2848 defa okunmuştur.
Yazarın Diğer Yazıları
Tüm Hakları Saklıdır © 2005 Türkiye Turizm | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.