Gönül Dağı'na vuran güneşin son ışıkları gibi, sarı yaz da usulca çekiliyor hayatımızdan. Geride, kavurucu sıcakların, tuzlu deniz meltemlerinin ve bitmeyen günlerin anıları kalıyor.
Bir yanda biten yazın hüsranı, tam da bu duygunun adı.
Ne kadar keyifli anlar yaşasak da, ne kadar güzel bir tatil geçirse de o yaz mevsimi, her bitiş biraz buruk, biraz hüzünlüdür.
Tıpkı biten bir aşk gibi, geride kalan hatıralarla dolu bir sandık bırakır.
Ancak yaz biterken, tatil sezonunun da tamamen bittiğini düşünmek yanlış olur.
Asıl keyifli tatillerin birçoğu, sarı yaz döneminde başlar.
Ne o boğucu sıcaklar, ne de kalabalıklar kalır. Plajlar daha sakin, hava daha ılıman ve her şey daha huzurludur.
Üstelik otel fiyatları da daha makul seviyelere iner. Ağustos'un son günlerinden itibaren başlayan bu süreç, aslında tatil yapmak için kaçırılmaması gereken bir fırsattır.
Sonbaharın gelmesiyle birlikte, turizm sektörü tamamen durmaz. Aksine, yeni tatilcileri cezbetmek için farklı konseptler sunar.
Artık deniz-kum-güneş üçlüsü yerine, doğa yürüyüşleri, kültür turları veya şifa arayışında olanlar için termal oteller ön plana çıkar.
Ege ve Akdeniz sahillerinde hala denize girme imkanı varken, Kapadokya'da balon turları, Karadeniz'de yayla şenlikleri veya Ege'nin şirin köylerinde bağ bozumu etkinlikleri gibi alternatifler sizi bekler.
Fakat tüm bu fırsatlar ve keyifli anlar arasında, sonbaharın huzuru yanında bir de gelecek yazın özlemi içimizi kaplıyor. Henüz aylar varken, şimdiden hayaller kurmaya başlıyoruz.
Gelecek yaz hangi denize gireceğiz, hangi şarkıyla dans edeceğiz, hangi yeni insanlarla tanışacağız? Bu özlem, aslında içimizdeki umudun ve yenilenme arzusunun bir yansıması.
Biten yazın hüsranını kucaklayıp, gelecek yazın özlemiyle ısınırken, bu mevsimin getirdiği huzurun tadını çıkarma zamanı.
Çünkü hayat, tıpkı sarı yaz gibi, her bitişte yeni bir başlangıç vaat eder.
