28 Ekim 312 tarihinde Milvio savaşını kazanan Konstantin, İmparator olduktan sonra 313 yılında Milano fermanıyla Hıristiyanlığa serbesti tanıdı. Bugünkü İstanbul’u 11 Mayıs 330 tarihinde Nea Roma adıyla Roma İmparatorluğu başkenti yapmaya hazırlanırken dünyanın ilk resmi kilisesi olarak 324 yılında Santa İrene’yi (Aya İrini) inşa ettirdi.
4. yüzyıl içerisinde Roma sınırları içerisinde başka kiliseler de yaptırıldı ve tasvirlerle süslenmeye başlandı. Kilise Babalarının doktrinlerine göre ikona, kavranabilir dünyanın somut bir suretidir. Okuryazarlık oranının oldukça düşük olduğu Geç Antik Çağ ve Orta Çağda Kitâb-ı Mukaddes’in içeriğinin okuma yazma bilmeyenlerce anlaşılmasını sağlamak amacıyla görselleştirilmesi Batı Hristiyanlığında benimsenmiş ve Papa I. Gregorius’un vaazlarında kutsal metinlerin tasvirler yoluyla insanlara aktarılmasını teşvik etmesi bu konuda önemli bir eşik olmuştur.
Buna paralel olarak tasvirler gerçek dünyanın bir yansımasından ibarettir ve asıl surete benzerlikleri nedeniyle özel bir öneme haizdirler.Ancak bu durum her konuda olduğu gibi en başından beri muhaliflerini de yaratmış, kiliselerde ikona bulundurulmaması ve duvarlara işlenmemesi ağırlık kazanır olmuştu. İmparator I. Theodosius’tan ikonaların yasaklanması istenmekteydi.
5. yüzyılda Suriyeli bir piskopos, makamına atanmadan önce ikonaları lanetlemişti. 6. yüzyılda Antiochia’da patlak veren ciddi bir ayaklanma ikonofilliğe karşı bir tavra dönüşmüş, Edessa’da ayaklanan askerler İsa’nın mucizelerini gösteren tasvirleri taşa tutmuşlardı.
7. yüzyılda da tasvirlere karşıt eğilim artarak devam etmiş, 8. yüzyılın başında Nakoleia Piskoposu Konstantinos ile Klaudiopolis Metropoliti Thomas öncülüğünde ikona karşıtı bir akım başlamıştır. Musevilik ve Müslümanlık’ ta olan tasvir karşıtlığının da etkisiyle gittikçe yaygınlaşan ve taraftar toplayan bu fikir 8. Yüzyıla gelindiğinde ikonalara karşıt hareketin doğması için yeteri kadar olgunlaşmıştı.İmparator III. Leon dönemiydi 726 yılında İkonaklazma (ikona kırıcılık) dönemi başladı ve kiliselerdeki tüm ikonalar kırıldı silindi. Bu durum 842 yılına kadar devam etti. 11 Mart 843’te toplanan bir sinod (kilise meclisi) ile İkinci İznik Konsili’nin kararları teyit edilerek ikona kültü bir kez daha serbest bırakılmış ve Roma İmparatorluğu’nda ikonoklazm dönemi tamamen son ermiştir.
Bununla beraber başlangıçta kiliseleri doğa manzaralı mozaikler, kuş, kuzu, balık gibi resimlerle süslemişlerdir. İkona düşmanı olan İmparator Theofilos’un (829-842) ölümü üzerine eşi tam aksine bir İkona aşığıydı Theodora (842-855) imparatoriçe olarak devleti yönetmekle kalmamış ikona yapımına da büyük destek vermişti.
Dönem Patriği Photios (Fotios) birkaç senedir ikona ve mozaik yapımına hız vermişti. 867 yılında imparator I. Basileios ile birlikte Ayasofya’da büyük bir dini tören düzenleyip tüm imparatorluk kiliselerinin Patriklerini davet ettiler.
İmparator namına konuşma yapan Photios dualar eşliğinde Meryemana ve çocuk İsa ikonasının açılışını yaparak hem aşağıdaki mucizesini anlattı hem de “Bu andan itibaren kentlerinize döndüğünüzde dilediğiniz gibi bu ve benzeri ikonalar yaptırabileceksiniz” dedi. İkona yapımı yasal olarak serbest kalmıştı.
Bugün Ayasofya’nın kıble tarafındaki yarım kubbesinde ve Baş melek Cebrail ile Mikail arasında bulunan 867 yılına tarihlenen resim, ikonaklazma dönemi sonrası yapılan en erken ikonadır.
Bir başka deyişle Hıristiyan dünyasının ilk resmi ikonasıdır. Apsisin büyük kemerinde mozaiklerle süslü bir yazı bulunmaktaydı. Bu yazının bugün başlangıcından üç sonundan dokuz harf görünür.
Bu yazıda ‘’Sahtekarların bir vakit burada bozdukları resimleri, Salih İmparatorlar yeniden yaptırdılar’’ denilmekteydi. (Sahtekarlar-İkonaklastlar) Bu yazıdan ve Patrik Photios’un 867’de yaptığı konuşmada Teotokos resminin yeniden yapılmış olduğundan bahsetmesinden bu mozaiğin bu tarihte şimdiki görünüşü ile tamamlanmış olduğu kabul edilir. Ayrıca altın zemin üzerindeki bazı siyah izler ikonaklazma döneminde bir haç olduğu şeklinde yorumlanır.
Bu ikonanın bir başka önemi Hazreti Meryem’i yakından tanıyan İncil yazarı Aziz Lukas tarafından yapılmış olan orijinal tablodan kopya edilmiş olmasıdır.
Meryem anaya fotoğrafı gibi benzeyen ikona budur. Orijinal tablo 6-7 Eylül hadiselerine kadar Balat Blakerna Meryem Ana kilisesinde muhafaza edilmekteydi.
Hadiseler sırasında hasar verildiği için Rusya’ya götürülüp restore edildi ve bugün Yunanistan’ın Aynaroz manastırında bulunmaktadır. Bir kopyası halen Blakerna kilisesinde.
Bu ikona Roma (Konstantinopolis) için çok büyük bir mucize meydana getirdi. Yıl 626 Türklerin Konstantinopolis’i ilk kez kuşatmaları, Avar Türkleri ve Sasaniler. Temmuz ayı sonu. Kuşatma Ağustos’un ikinci haftası Cuma gününe kadar sürüyor.
İmparator Heracleios ordusuyla savaşa gittiği için kent korumasız. Patrik I. Sergios ve Patrici Bonus kentin savunmasında. O tarihte henüz Halici kapatan zincir yok. Kara tarafındaki tüm sur kapılarına alelacele bu ikonayı resmediyorlar. Kuşatmanın ikinci haftası, on bin kişilik bir kuvvetleri mevcut. Karşı taraf seksen bin, kent düştü düşecek.
Patrik Sergios, Blakerna kilisesindeki bu orijinal ikonayı alıp Anemas zindanları ile Eğrikapı arasında surlara çıkıp gökyüzüne kaldırarak Meryem Ana’nın kendilerini kurtarması için yakarmaya başlıyor. Birden beyaz elbiseleri içerisinde ellerini dua edercesine iki yana açmış olarak Meryem Ana gökyüzünde beliriyor. Hava kararıyor, yağmur fırtına derken göz gözü görmüyor ve Halicin suları kabarıp tüm düşmanlarını biranda yok ediyor.
O tarihten itibaren bu kilisede Pazar ayini Cuma günleri yapılıyor. Dünyada Pazar ayinlerinin Cuma günleri yapıldığı tek kilise. Bu olay kilise duvarındaki fresklerde görülebiliyor. Bu kadarla bitmiyor. 674 ve 717 yıllarında karşılaştıkları Arap saldırılarından da kendilerini bu Meryem Ana mucizesinin kurtardığına inanıyorlar.
Bu nedenle tüm kiliselerde devletlerini, şehirlerini ve dinlerini koruması kurtarması için bu Meryem Ana ve Çocuk ikonası bulunur. 1453’te de sığındılar Meryem Ana’ya ancak 1204 ve devamında Ayasofya’ya olsun diğer kiliselere olsun yaptıkları saygısızlık nedeniyle Tanrının kendilerini terk ettiğini bu nedenle Türklerin fethine engel olamadıklarını söyler dururlar.
Netice, Ayasofya’da perde çekip kapatalım, ışık tutup kamaştıralım, badana yapıp boyayalım, kaldırıp bir kenara dayayalım falan gibisinden saçma sapan sözler bir o kadar da söylemlerle uğraşılan dünyanın ilk Bazilikası ve ilk ikonasının bulunduğu Ayasofya bir kendi kutsal bilgeliğine bir de bugün Müslümanlardan geçmişte Hıristiyanlardan gördüğü cahilliklere muamelelere bakıp bakıp herhalde gülmüyordur.