• BIST 9049.03
  • Altın 2292.207
  • Dolar 32.314
  • Euro 35.1085
  • İstanbul 19 °C
  • Ankara 22 °C
  • Antalya 20 °C

Bindik bir alamete gidiyoruz kıyamete…

Özkan Altıntaş

Türk siyasetinde bir ülkede olabilecek. herşey geldi geçti… Halk haklıyı haksızı gördü ve kararını verdi.
Bu durumun birilerinin kulağına kar suyu kaçırması gerekiyordu. Ama olmadı…

Gazeteci arkadaşım Oğuz Uçar’ın ‘Bire1 Haber’de yazdığı gibi

“31 Mart seçimlerinde Türk Milleti ilk sarı kartını gösterdi...

Büyükşehirlerin bir çoğunu iktidar partisinin elinden alıp muhalefete verdi. Bu güne kadar sırtını Reis’e dayamaya ve alışmış o ekip gördükleri “Sarı Kart” olayına inanmadılar.

“Aşkımız” olarak nitelendirdikleri İstanbul için Reis’i ikna edip, 23 Haziran’da seçimi yenilettiler. Reis’in karizmasının bu defa yetmediğini görünce de, yavaş yavaş sırt çevirmeye başladılar! Sonuç, AKP için tam bir hüsrandı!

Dün susup, pusanlar, kapalı kapılar ardında fısıltı halinde konuşanlar bugünlerde bir bir isyan bayrağı açmaya başladı...

AKP yangın yerine döndü...

Erdoğan’ın tek başına ataklarını bu yangını söndürmeye yetecek gibi görmüyorum.

Bu yüzden en sıkıntılı olan kişinin de kendisi olduğunu düşünüyorum.

MHP’nin desteği ile ülkeyi “Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi”ne taşıyan Erdoğan “Tek Adam” olmanın zorluğunu da şimdilerde yaşıyor.

İstanbul seçimlerinin ardından partiden resmen ayrılma kararı alan Ali Babacan, Abdullah Gül ve Ahmet Davutoğlu’nun eleştirileri ise iyi den iyiye kendisini sarsıyor.

Sevgi’nin yok edildiği Korku kültürünün hakim olduğu hele hele Kurumsal Yapı’nın yok edildiği bir ortamda “Yeniden Parlamenter Sistemi” özlemek çok mu yanlış olur?”

Uçar haklı ama… Sistemden nemalanan birileri hala akıllanmadı.
Ya Reise’e gaz veriyorlar… Ya da Reis gazdan hoşlanıyor…
Ben onlara Padişah’ın ‘şak şakçısı’ diyorum. Reis’in çevresini sarmışlar ‘Aman Reis, yaman Reis diyerek, doğruyu görmesini engelliyor olabilirler’ diyorum..


Öte yandan geçtiğimiz hafta Taha Akyol’un Sebilürreşad dergisinde “Müslümanların hukuk sorunu” başlıklı yazısında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı otoriterlik yönünde eleştirildiği bir dönemde istibdat eleştirisi yapması dikkat çekti.


Akyol, yazısında ““Türkiye’nin sahip olduğu kadar bir hukuk geleneğine de sahip olmadıkları için diğer İslam ülkelerinde hukuk tablosu daha vahimdir. İslam dünyasında geleneksel müstebit krallıklar ve seküler diktatörlükler çok yaygındır. Hukuk, adalet, insan hakları konularında ‘fena değil’ diyebileceğimiz tek İslam ülkesi yoktur’ diyor.


Akyol’ur yazısında önemli şöyle başlıklar var “Bu yüzden fıkıhta devlet-fert ilişkileri üzerinde pek durulmamış, kamu hukuku, anayasa hukuku gibi dallar gelişmemiş, bireyin hak ve özgürlüklerinden çok, baştakilere itaati ön plana çıkarılmış, baştakilerin yetkilerini sınırlandırma yönünde bir kültür geliştirilmemiştir.”


“Bunun en önemli sebebi Hz. Peygamber’den otuz yıl sonra başlamış olan saltanat ve istibdadın, bu bahisleri serbestçe işlemek, gerçeği çekinmeden söyleyip yazmak için gerekli fikir hürriyetine meydan vermemiş olmasıdır… Evet, asırlar önce fıkıh sistemleri teşekkül ederken Emevi ve Abbasi müstebitleri İslam hukukunda kamu hukukunun oluşmasını, otoritenin sınırlanması, bunun kurumlaşması, fert hak ve hürriyetleri, zamanla kuvvetler ayrılığı gibi normların gelişmesini engellemişti. Bu normlara ihtiyacı arttıracak ekonomik ve sosyal gelişmeler de olmamıştı. Şimdi, bu mirasın sınırları içinde kalarak 21. Yüzyılda İslam toplumlarında hukuk devleti, kuvvetler ayrılığı, temel hak ve hürriyetler gibi değerleri geliştirmek ne ölçüde mümkündür?!.”


Akyol, yazısını şöyle tamamlıyor:

“Bugünkü Müslümanlar hâlâ tarihten devraldıkları siyasi istibdat kültürünün ağır sonuçlarını yaşıyorlar. İster petrol milyarderi müstebit krallıklar olsun, ister Baascı, Nasırcı modernist diktatörlükler; aynı madalyonun farklı yüzleri…21. yüzyılda bugün hukukun üstünlüğü, temel hak ve hürriyetler, kuvvetler ayrılığı gibi değerler ve kurumlar olmadan gelişmiş ülke olmak imkânsızdır. Müslümanların bugünkü ağır, hatta yer yer kanlı ıstıraplarına çözüm olarak denemedikleri ideoloji kalmadı, hepsi başarısızlıkla sonuçlandı. Çözüm için hukukun siyasetten üstünlüğü, kuvvetler ayrılığı, temel hak ve hürriyetler, fikir ve ifade hürriyeti gibi yüksek evrensel hukuki normlara sahip olmaktan başka yol yok. Sık sık ‘Müslümanların kurutuluşu’ diyoruz ya, bunun yolu modern ‘hukukun üstünlüğü’ felsefesini özümsemektir.”

Doğru söze ne demeli?

Sevgili dostum, turkiyeturizm.com yazarı emekli denizci Süha Öncü ise Abdullah Gül ve Babacan’ın kuracağı yeni parti üzerine “benim komplo teorim” diyerek ilginç bir yorum yapmış.
Bu da dikkate değer…

Babacan

Sempatik bir adam, hafif tombul, genç, modern bir görünümü var. Bir dönem ekonomik mucizenin kahramanı olarak pompalandı.

Uzun yıllar boyunca bakanlık yaptı. üç kuruşa satılan tüm cumhuriyet mirasi kurumların peşkeş kararlarında imzası var.

Ergenekon, Balyoz gibi tüm kumpaslarla hayatı karartılan binlerce insanın vebalini taşıyanlardan birisi.

Doların ABD den çıkıp gidecek yer aradığı, ekonominin başına oturacak 20 yaşında bir iktisat öğrencisinin bile başarılı olabileceği şanslı dönemlerde tüm bu şansı para hortumlarını yandaş firmaların havuzlarına bağlamaktan çekinmemis, har vurup harman savurmuş sözde bir ekonomi gurusu.

Fetö örgütlenmesinin önünü açan, destekleyen, en azından, 15 yaşında çocukların bile fark ettiği bu tehlikeyi görme yeteneği olmayan biri.

Bu kadar günahı, vebali olan biri şimdi yeni umut olarak pazarlanıyor. Bir yandan da her zamanki gibi "Proje" iddiaları her yerde.

Evet, Babacan bir proje ama sanıldığı cenahtan olmayabilir.

Ülkemizin içinde bulunduğu sıkıntıları fırsat bilen, kapitülasyon meraklısı çok uluslu sermayenin yeni bir cansuyu sunarak iktidarı 10 yil daha uzatma projesi olması ihtimali yabana atılmamalı.

Yani Babacanın, yaşadığımız tüm sıkıntılarda başrol oynadığı halde hiç payı olmayan bir ak kaşık gibi sunularak küskün AKP seçmenlerinin geri döndürülmesi ve katılacağı ilk seçimden sonra akp ile koalisyon kurarak iktidarı kurtarma projesi olması

işten bile değil.

Bu da benim komplo teorim....

İşte size bu yazımda, alıntılar ve düşünenlerin düşünceleri…
Bizler düşünüyoruz. Bizi yönetenler bunları düşünmüyorlar mı?

Kendilerine çeki düzen vermediklerine göre hala at gözlüğü ile bakmaya devam ediyorlar.

Yoksa Türkiye çoktan düze çıkardı.

Son olarak haftanın espirisi sosyal medyadan geldi…

Bakkala gidip ekmek almayan, emeklinin, yetimin nasıl yaşadığını bilmeyen. Haraçla geçindiği ileri sürülen mafya babası olduğu iddia edilen Sedat Peker’den geldi.

Peker “Ekonomi kötüdür diyen pezevenktir” dedi.

Bu sözün “Burası çok önemli…’ diyenden hiç farkı yok.

İşte Türk ekonomisi böylesine basit çözümlerle sonuca ulaşmaya çalışıyor.

Zavallı Türkiyem… Bindik bir alamete gidiyoruz kıyamete…

Bu yazı toplam 1308 defa okunmuştur.
Yazarın Diğer Yazıları
Tüm Hakları Saklıdır © 2005 Türkiye Turizm | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.