• BIST 9524.59
  • Altın 2497.855
  • Dolar 32.5859
  • Euro 34.6982
  • İstanbul 12 °C
  • Ankara 11 °C
  • Antalya 16 °C

Arda Gedik adam gibi adamdı…

Özkan Altıntaş

Hürriyet Gazetesi genel müdürlerinden Arda Gedik’i kaybettik.
Allah Rahmet eylesin…
Güzel insandı.
Hürriyet yemeklerine hep katıldı.
Her zaman yanımızda oldu.
Tuncer Bicioğlu için “Hiçbir zaman genel müdür olmamıştı. Hep ağabeydi” diye yazmıştım.
Arda Gedik’te Nezih Demirkent’te, Tuncer Bicioğlu’da, Feridun Eryılmaz’da farklı olmadı.
Hepsi ağabeydi…
Hürriyet’e geldiğinde Arda Gedik’te “ağabey” oldu.
Ama alışkanlıkla “Arda Bey” dedik:
Oysa ağabeydi…
Onunla ilgili herkesin bir anısı vardır…
Benim de var…

arda-gedik.jpg

Arda Gedik’in babası bakandı ve onurlu insandı.
Hasan Pulur ağabeyimin yazdığı gibiydi:
"27 Mayıs 1960"da askerlerin devirdiği Demokrat Parti'nin ileri gelenlerinden iki insanın oğulları olduğu...
Arda Gedik, İçişleri Bakanı Namık Gedik'in oğlu, ileride, yargılanırken "Reis Bey hazretleri" demek durumuna düşmemek için gözaltında olduğu Harp Okulu penceresinden "Ya Allah!" diyerek atlayıp intihar eden bir Kabataşlı...”
İşte böyle bir insanın oğluydu Arda Gedik…
Ara Gedik’in gazeteye yeni başladığın günlerde Hürriyet İstihbarat Şefliği’nde görevliydim…
Elime çok önemli bir haber geçmişti…
Öyle ki gazetenin baskısını durduracak boyuttaydı…
Yazı işlerine gittim, yetkili aradım, “Arda beye sor…” dediler.
Elimde haber koşarak odasının bulunduğu kata çıktım.
Sekreter bana “Hooop!” diyecek oldu.
Dinlemeden odasına daldım
Karşısında rahmetli Prof. Çetin Özek ve Orhan Birgit oturuyor. Onlarla sohbet ediyordu.
Benim elimde kağıtla birden içeri girmeme şaşırmıştı…
Herhalde önemli bir şey konuşuyorlardı ve ortalık buz gibi olmuştu. Bir süre bana baktı. Ne diyeceğini şaşırmıştı.
Ama Arda Gedik kendini toparlayarak “Ne var Özkan?”
diye sordu. Hemen konuyu anlattım ve talimatı alarak Yazı İşleri’ni gitmek üzere döndüm.
Kapıdan çıkarken arkamdan seslendi “Özkan işin bitince yanıma gel” dedi.
“Peki diyerek çıktım.
İşlerimi bitirince odasına çıktım. Bu kez yanından geçerken sekreter “Sizi bekliyor” dedi.
İçeri girdim. Bana gülerek “Gel… Gel… Otur bakalım” dedi.
Gazeteye daha yeni geldiği günlerdeydi…
Kahve söyledi birlikte içerken konuşmaya başladı:
”Gazetelerde hep böyle paldır küldür, randevusuz şekilde odalara girilir mi?” diye sordu.
Yüzüne baktım. Gülerek konuşuyordu.
Belli ki bu işi öğrenmek istiyordu.
”Evet efendim. Kapılar hep açıktır. Kapılar kapalı olsa gazete çıkaramayız. Hele beklersek hiç çıkaramayız” diyerek devam ettim.
”Eğer gazete çok önemli bir haber için bekliyorsa biz kaynağa ulaşmak ve haberi teyit etmek için her şartı zorlarız. Hele gazete içinde hiçbir işin beklemeye tahammülü yoktur. Biz böyle öğrendik. Bu gün odanıza girişimi kastediyorsanız. Yanlış bir şey varsa kusura bakmayın” dedim.
Tekrar güldü…
”Bu işler demek böyle oluyor. O zaman kapıyı açık tutmam lazım” dedi.
”Evet efendim. Gazete içinde bürokrasi pek olmaz. Benimde kapım açıktır. Gazeteci olarak aynı anda bir çok işi yapabiliriz. Zaten ben sizin kapınızda bekleyen bir gazeteci olsaydım beni kovmanız lazımdı”
”O neden?”
”Düşünün, gazetenin bütün makineleri bekliyor ve manşette çok önemli bir haber var. Haberin yayın riskini kim alacak? Çalmadan girilen kapılarla bu iş çözümlenir. Gazeteci olarak kapalı kapıları açıp girmeye alışkınız” dedim
Bu sözlerin üzerine Arda Gedik, gülümseyerek…
”Bundan böyle kapım açık olacak… Sen geldiğinde kapalı görürsen bile çalmadan girebilirsin. Teşekkür ederim” dedi.
Sonraları çok iyi dost olduk ve sohbetler ettik.
Gazetecilik sonrası ise yine birlikte olduk.
Artık değiliz...
Sağlık sorunları onu yanımızdan aldı.
Allah Rahmet eylesin…
Geride kalan sevenlerinin başı sağolsun…
Arda Gedik adam gibi adamdı…
 

Bu yazı toplam 6378 defa okunmuştur.
Yazarın Diğer Yazıları
Tüm Hakları Saklıdır © 2005 Türkiye Turizm | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.