Yeni bir yıl, yeni umutlar, yeni hayaller demektir. 2018'i geride bırakıp, 2019'un ilk haftasında sizlere sağlıklı, mutlu ve başarılı bir yıl dilerken, ülkemizin de her alanda daha başarılı olmasını temenni ediyorum.
2018, her alanda olduğu gibi ekonomide de çok farklı bir yıl oldu. Ekonomimizin en büyük kollarından olan havacılıkta da büyük ve önemli başarılara imza atıldı.
Havacılıkta yeni yılın ilk gelişmesi THY ve bu kurumda yetkili sendika olan Hava-İş arasındaki başlayan Toplu İş Sözleşmesi görüşmeleri oldu. Kısaca TİS diye anılan bu görüşmelerde, sendika işverenden ne koparırsam kardır anlayışıyla hareket ederek, işi zaman zaman çıkmaza sokar.
Geçmişe dönüp baktığımızda, aslında sağda yer alan Türk-İş Konfederasyonu çatısında altında yer almasına rağmen, sözde sosyal demokrat görünüp sınıf sendikacılığında karar kılan bir Hava-İş vardı. Daha çok hak alabilmek için, grev silahını kullanma yolunda pervasız davranan bu yönetimler milli havayolu şirketinin ekonomik olarak dar boğaza girmesine, turizmin kesintiye uğramasına ve toplumsal barışın da hayli zarar görmesine neden olmuşlardır. Bu işin böyle gitmeyeceğini gören zamanın THY üst yönetiminin bir operasyonuyla yıllardır yönetimi elinde bulunduran klik yönetimden uzaklaştırılmış, yerine ise yönetime zorluk çıkarmayan, hükümete yakın, çok fazla sendikacılık deneyimi de olmayan şimdiki ekip iş başına gelmişti.
Zaman zaman yerli yersiz çıkışlarıyla THY yönetimine diş gösteren bu ekibin sendikal alanda başarılı olmadığı kesin bir gerçek. Dua etsinler ki karşılarında aklı başında, çalışanını seven ve hakkını teslim etmekte, sendikadan daha istekli olan bir THY üst yönetimi bulunmaktadır.
Dün, "Haydi yoldaşlar" söylemiyle söze başlayanlara özenmiş olmalılar ki, ekibin başındaki şahıs "Dava arkadaşlarım" gibi bir söylemi tercih ederek, siyaseten prim yapma yoluna gitmeyi tercih etmektedir.
Toplam 63 sayfadan oluşan TİS Taslak Teklifi yayınlandı. Burada maddeleri teker teker ele alıp değerlendirmeye kalkarsak buna sayfalar yetmez. Görüşmeler başladığında masaya hangi uçuk tekliflerle geldiklerini göreceğiz. Sendikacıların birçoğunda görülen ve adına sendikal kaprisler demeyi uygun gördüğüm tavır ve tutumlara bir bakın.
Kabul edilmesi mümkün olmayan sosyal ve ekonomik taleplerle THY yönetimini zora sokmaya çalışmalarını doğru tavır olarak göremeyiz. 2016 ve 2017'da zorlu süreçlerden geçen, 2018'de toparlanan THY'nin önünü kesecek ücret artışlarını dayatmak vatanseverlikle bağdaşmaz.
Çok ilginçtir ki, daha düne kadar önceki yönetimi yerden yere vuran Hava-İş'in Başkanı şimdilerde "Biz ve bizden önceki yönetimler hep işçi hakları için mücadele ediyoruz" diyerek, neyi anlatmak istiyor doğrusu izaha muhtaç bir durumdur.
1. Dönem Toplu İş Sözleşmesi'ndeki en önemli sorun uçucularla ilgili maddeler olacaktır. Kokpit ve kabin ekiplerinin çalışma saatlerinin fazla oluşu masaya tekrar getirtilecektir.
Masaya getirilmesi muhtemel konuların başında tabii ki ücretler gelecektir. İşin zorluğu ve niteliği açısından baktığımızda havacılık iş kolu elbette kolay bir sektör değildir. Durum böyle olunca çalışanların ücretleri de ona göre belirlenmelidir. Biz dünyanın diğer ülkelerine baktığımız da örneğin pilot maaşlarının daha yüksek olduğunu görebiliyoruz. Kabin memuru ve teknisyen maaşları da diğer ülkelerde yüksektir, ancak bu ülkelerin durumu ile ülkemizin ekonomik gücü bir değildir. Bu durum dikkate alınarak buna göre makul oranda bir ücret artışının yapılmasının doğru olacağını söyleyebiliriz. THY yönetiminin, özellikle temininde güçlük çekilen pilotları mağdur etmeyeceğini tahmin ediyoruz. Kabin memurlarında ise maaş skalasında bir adaletsizlik yoktur diye düşünüyoruz. Ama artış gereklidir.
Büro çalışanlarında ise, terfi sisteminin getirdiği bir sorun yaşanıyorsa, bunun da önüne adil bir düzenlemeyle geçilebilir.
Her ne kadar Hava-İş Sendikası burada söz sahibi ise de, pilotları temsil eden TALPA'nın ve kabin memurlarının derneği TASSA'nın da görüşlerini almak iyi olur.
İsteklerinin bir bölümü kabul edilmediği takdirde, sendikanın her ne kadar yasal olarak grev yapma hakkı olsa da, bunu hayata geçirebilecek bir gücü yoktur. Çünkü, hükümetle ters düşmek gibi bir kudrete sahip değildirler. Böyle bir niyeti hayata geçirmeye kalksa bile, hükümetin bu grevi kamu güvenliği gerekçesiyle erteleme hakkına sahip olduğunu bilirler.
Sol sendikalizmin "İşçilerin üretimden gelen gücünü kullanması" söylemi artık klasik bir söz olarak kitaplarda kalmıştır.
Grevin kendilerine yarar sağlayamadığını düşünen beyaz yakalılar uzlaşmaya daha yakın kesim olarak bilinmektedir ki, THY çalışanlarının büyük çoğunluğu böyledir.
THY yönetiminin Toplu İş Sözleşmesi görüşmelerinde, adil ve hakkaniyete uygun düzenlemelere olur vermesiyle iş barışına halel gelmeyecek, çalışanların kendi kurumlarına olan aidiyet bağları güçlenecek, sendikanın eline de koz verilmemiş olacaktır. Toplumun böyle bir mutabakat fazlasıyla ihtiyacı olduğu dönemde bu tavır çok yerinde olacaktır.
İyi uçuşlar Türkiye'm.