İstanbul 3.Havalimanı ihalesi geçtiğimiz hafta yapıldı ve Limak grubunun başını çektiği konsorsiyum 26 milyar vererek ihaleyi aldı. Hayırlı olsun. İhale bitti ama dedikodusu bitmedi.
Tartışılan en önemli konularından biriside finansmanının nasıl sağlanacağı konusu. Bu işe girenler mutlaka bu konuları iyi araştırmışlardır mutlaka. Ama dışardan bakan gözün dikkatini çeken önemli noktalar var.
Finansmanın her çeşidinde uzun yıllar emek verdim çalıştım. Hem proje hem ticari finansman konusunda uzun mesleki yıllar harcadım. Hele proje finansmanı hem TSKB hemde TKB Genel Müdürlüğüm sırasında severek yaptığım, daha sonra da bankalar birliğinde dersini verdiğim bir konudur.
Merrill Lynch Lonra ve Newyork ofislerinde nu konuda çalıştım. Arada bazen münferit proje fizibiliteleride sıklıkla yaparım.Hala da çalıştığım şirkette önümüze gelen sayısız projelerin hemen yaklaşık fiyatlarla ön fizibilitesi üzerinde çalışır ve çıkan karlılık oranına bakarak karar verir veya pazarlık marjımıza bakarız. Bu bakımdan kendimi birkaç söz söylemeğe yetkili görüyorum. En basitinden 10 milyar yatıracağınız bir projenin kaç yılda kendini ödediğine bakarız. Geri dönüş tatmin edici ise devam ederiz.
Bu Havaalanı ihalesi çok farklı bir ihale. Esasen özelleştirmelerde fiyatlama ve bu tür fiyat artırarak yapılan ihaleler bir yönden de hodri meydan yarışına dönüşüyor. O heyecan içinde hele TV karşısında insanlar başka bir cesaretin sahibi oluyorlar.Buna ancak psikoloğlar teşhis koyabilir.
Benim eski patronlarımdan birisi bir zamanlar Petrol Ofisi ihalesine girmişti. İhale pazartesi günü yapılacak. O da pazar gününden Ankara'ya gidecekti. Cumartesi gece 2.ye kadar karşılıklı oturduk. Girmemesi konusunda 7-8 saat ikna etmeğe çalıştım. Bu tür işlerin tezgahının değişik olduğunu, kendisinin bu tür dengelere alışık olmadığını anlatmağa çalıştım. O da çok büyük bir ihale idi. Patron olayı 350-400 milyon mertebesinde görüyordu. Akıl hocaları vardı.Ben o rakamın bile bizim boyutumuzun ötesinde olduğunu söylemeğe çalışıyordum. Ama aklına takılan bir şey vardı “ Petrol Ofisini alan Türkiye'nin zengin dengesini değiştirecek”. O güne kadar patron herşeyi yerinde, hiç borcu harcı olmayan bankaların peşinde koştuğu çok başarılı bir o kadarda hırslı bir işadamıydı.
Tabii dinlemedi ve gitti girdi açık artırmaya. Karşısında çok zorlu rakipler vardı. İhale bir başladı pir başladı. İnsanlar sanki Las Vegas'ta rulet atıyorlar. Birde alışınca atmaya fizibilite falan gözünüzün önünden kayboluyor, değişik alternatif çözüm öneri hayalleri (şurdan bulurum, burdan bulurum) uçuşmağa başlıyor. İşte bizimkide yarışmaya seven biri birde bu tip şeylere yabancı olunca adrenalin ve ipin ucu kaçtı ve bir milyar'ın üzerinde verip Petrol Ofisi aldı. Diğerleri rakamların şirazesi bozulunca zaten havlu attılar. Biz üçyüzlere bile hayır derken, Sen git bir milyar kusur ver. Sonunda ne oldu. Başına olmadık belayı aldı. Petrol Ofisini tabiiki kaptırmadılar. O gitmesi gereken yere gitti. Ama olan bizim patrona oldu. Rezilliğini çıkardılar adamın. Ne MİT raporları kaldı, ne vaka_i adliyeden küçük olayları. Eski faili meçhul dosyalar açıldı. Hadi adamcağızı içeri aldılar. İşkence mişkence. Sonra bıraktılar ama adamda ayakta durmak için mecal kalmadı. Arkasından bankasına ve firmalarına el koydular. Herşey çorap söküğü gibi gitti. Bütün kabahati çizmeyi aşmak oldu.
Bunları niye yazıyorum. O gün yani Havaalanı ihalesini TV'de izlerken geçmişi hatırladım.
Oturup rakamları fazla değerlendirmedim. Ancak kafamda her yıl 2 milyar kazanması gereken bir proje var. Üstesinden gelinir mi orasını bilmiyorum. Proje finansmanı dediğiniz olay çok farklı bir olaydır. Kredi istediğiniz her banka bu projeyi baştan sona değerlendirir ve uygun bulursa kredi verir. Yer tahsisli alan. İpotek mümkün değil. Ayrıca ihaleyi alan firmaların mevcut dünya kadar taahhütleri var. Onların programlanmış borç ödemeleri var. Bu projeye dışardan kredi bulmak gerçekten zor. İçerdende birkaç bankanın dışında bu işe soyunabilecek banka bulmak zor.
Bu iş bitse bile gözüken kazık bizim cebimizden çıkacak. Suyu belki elli liraya, kahveyi 75 liraya içeceğiz. Veya içebilecekler içecek. Genede kurtarır mı! Allah bilir. Tartışırken pekçok alternatif akla geliyor. Uçak sayısı artan THY ve gelişen özel uçak şirketleri bunun yanında Lufthansa ile sürdürülen işbirliği çalışmaları falan. Ama genede benim gözüm yemiyor.
Ancak gözümün önünde herzaman İstanbul deyince ülkenin Turizm Gelirleri gelir. Eğer sezon iyi gittiyse havaalanıda iyi çalışır. Ülkede huzur varsa moraller yerindeyse kongreler, konferanslar gırla gider. Ama önümüzdeki 25 yılın ne getireceğini, ülkenin ne tarafa gideceğini biz onlar kadar bilemediğimiz için bu konuda tahmin yapmak zor.Bu iktidara olan güveni gösterir. Bu ihaleye Koç gibi, Sabancı gibi kuruluşlar girmez. Çünkü onlar babalarına bile güvenmezler. Önlerindeki rakamlara güvenirler. Zamanında birilierinin kulağına rahmetli Özal “ Ettiğin zarara üzülme, nasıl olsa telafiederiz” demişti ama o işadamı batarken kimseyi yanında göremedi . Ortağı bu laflara bakmadı.İşi yol yakınken yarıda bıraktı ayrıldı. Şimdi önümüzde öyle gruplar, şirketler türedi ki maşallah her özelleştirmede, her büyük taahhüt işinde varlar. Buna para matbaan olsa dayanmaz diyesim geliyor.
Yeterlik belgesi derken bence kamuya dönük bu tür ihalelerde mali yeterlilik incelemesi yapmak lazım. Ama bu da göstermelik bankadan alınan belge değil, Audit edilmiş bilançolar üzerinden yeterlik hesabı olmalı. Borcu nedir alacağı nedir. Ödeme tabloları nasıldır gibi.
Günümüzde üç kardeş birarada anlaşamaz iken beş ayrı şirket bu işi nasıl götürecek onuda merak ediyorum.
1976'da rahmetli Ali Rıza Çarmıklı'nın danışmanı idim. Libya'da çok büyük bir konut ihalesini konsorsiyom olarak almıştı. Baktı ki olacak gibi değil, Soyak'a Bingazi inşaatlarını bıraktı. Nurol'cularada zarflarını verip güle güle dedi. Ondan sonra işide bildiği gibi götürdü. Acaba burada
Limak özvarlık sorununu aşarak bu işe tek başına soyunurmu? Diğer ortakları aradan çıkarabilirmi diye de düşünüyorum.
Amacım hiçbir zaman arkadan konuşmak değil. Ama inanmadığım işe de bravo diyecek durumum yok. İnanıyorum ki benim bilmediğim kar kapıları vardır. Onların hesabı tutar. İnşallah hayırlı olur.




























