GAZİANTEP/ŞAM/HALEP- Suriye"ye gitme fikri bir arkadaşımla sohbet sırasında "kısa süreli bir seyahat için nereye gitsek? " diye düşünürken ortaya çıktı. Gezinin ana fikri Suriye yemeklerini tatmak ve günlük hayatını gözlemlemekti. Tabii ki Suriye vizesinin kaldırılmış olması da işimizi kolaylaştırdı. Konuşmamızı takip eden 3 gün içinde rota belirlenmiş ve biletler alınmıştı bile. Yolculuğumuza İstanbul Gaziantep uçuşuyla başladık. Uçuşumuz rötarlı kalktığından Gaziantep"e varışımız biraz gecikti. Bu yüzden de Gaziantep"in ünlü İmam Çağdaş kebapçısına gidemedik.

GAZİANTEP'TE BEYAZHAN
Fakat bizi havalimanında karşılayan şoförümüz bizi Gaziantep"in başka çok hoş bir restoranına Beyazhan"a götürdü.
Beyazhan aslında bir kent müzesi; 1909 yılında Beyaz Ahmet Efendi tarafından yaptırılmış olan bina 2008 "den beri kent müzesi olarak konuklarını ağırlıyor. Beyazhan"nın geniş kare avlusundaki beyaz ışıklı ağaçlar sizi masalsı bir dünyaya götürüyor.
Restorandaki yemekler ve genel ortam çok güzeldi. Keyifle midemize indirdiğimiz Gaziantep yemeklerinden sonra taksiyle Öncüpınar sınır kapısına doğru yol aldık.
Öncüpınar sınır kapısı Suriye ile olan 13 sınır kapımızdan sadece biriymiş. Bu kadar çok olmalarına şaşırdım doğrusu.

HALEP- ŞAM OTOBÜSÜ
120 km"lik yolu yaklaşık 2.5 saatte aldıktan sonra bizi Halep Şam arasındaki 355 km"lik yolculuğumuza çıkaracak olan otobüsümüze bindik. Otobüs İstanbul"dakilere kıyasla eskice ve biraz sıcaktı. Ama idare ederdi. Tabii yolculuğumuz Gaziantep mutfağının birbirinden enfes ve lezzetli tatlarına dayanamayıp açgözlülükle midemize indirdiğimiz yemeklerden ve de sıcak otobüsten dolayı pek de rahat geçmedi.
Sabah erken bir saatte 18 milyon nüfüslu Suriye"nin 6.5 milyonluk başkenti Şam"a vardık. Cuma günü resmi tatil olduğundan şehir çok sessiz ve nüfus sayımındaki günler gibi tenha gözüküyordu.
Otele yerleştikten hemen sonra güzel bir Suriye kahvaltısı yaptık. Kahvaltıda ortak yiyeceklerimiz olduğu gibi çok farklı tatlar da vardı.

ŞAM SURLARINDA
Ardından rotamızı eski şehrin surlarına yönelttik. Surların 13.yüzyıldan kalma ve değişik zamanlarda yapılmış birçok kapısı var. 20.yüzyıla kadar; o zaman var olan toplam 13 kapının hepsi, her gün güneş battığında kapatılırmış, sabah yeniden güneş doğduğunda yeniden açılırmış. Surun içerisinde ayrıca, Müslüman, Hristiyan ve Yahudi mahallelerini birbirinden ayıran kapılar da varmış. Bu kapılar zaman içinde yok olmuşlar. Ama hala Hristiyan ve Yahudi mahalleleri duruyor .
Hamidiye çarşısı surların içinde yer alıyor. Surlardan girip kendimizi Şam"ın tarihi Hamidiye Kapalıçarşı"sına attık, Kapalıçarşı"daki dükkanlardan biraz baharat aldıktan sonra 1749-1752 yılları arasında Osmanlı valisi Esad Paşa"nın ikametgahı için inşa edilen Azem Saray"ını gezdik.
Bu saray 20 yüzyılın başlarına kadar Azem ailesinin konutu olarak kullanılmış daha sonra ailenin taşınmasından dolayı Fransızlara satılmış.
JEDY BZEIT'I DENEYİN
Harikulade işçilik ve mimariden sonra acıkan karnımızı ünlü Al Khawali restoranında doyurduk. Restoranın özel yemeklerinden biri olan Jedy Bzeit"i denemenizi tavsiye ederim. Bizim Kuzu İncik"e benzer bir yemek limon sosu kuzu eti ve bademli pilav ile servis ediliyor.
EMEVİYE CAMİİ
Ardında surun içindeki Ünlü Emeviye Camii"ne yöneldik. Emeviye camisinin olduğu yerde ilk önce Arameanlar"ın tanrısı Hadad için yapılmış bir tapınak sonra Roma dönemine ait Jupiter Tapınağı daha sonrasında ise Bizans dönemi bir basilika varmış.
Hakimiyet süren her toplum için kutsal olan bu yer Müslümanlar tarafından fethedilince doğu tarafı camii batı tarafı kilise olarak kullanılmış.

Camiinin iç mekanının tam ortasında Hz.Yahya"nın türbesi yer almaktadır. İç cemaat alanı dört mihraplı olup dört sünni mezhebin her biri için bir mihrap yer alır. Merkez mihrap Şafiilere ayrılmak üzere, Hanefi, Maliki ve Hanbelilere birer mihrap ayrılmıştır.

ÜÇ MİNARENİN HİKAYESİ
Camiinin üç tane minaresi olup Güneydoğu köşesinde bulunan minareye Minaretu"l Beyza (Ak Minare) veya Hz. İsa Minaresi denilmektedir. 11.yüzyıl eseri olan bu minarenin üzerine Hz. İsa"nın ineceği rivayet edilmektedir.
Güneybatı köşesindeki minare Kayıtbay Minaresi olarak anılır. Minareyi inşa ettiren, Fatih Sultan Mehmed'in çağdaşı, meşhur Memluk sultanının ismini taşır. Hamidiye girişinde yer alan bu minare 15. asırdan kalmıştır.
Üçüncü minare girişte sağda, kuzey duvarının ortasında yer alır, üç minarenin en süslü, en gösterişli olanıdır. Minâretu"l Arus (Düğün veya Gelin Minaresi) diye anılır. Üst kısmı 11.yüzyıldan kalmaysa da, alt kısmı caminin yapıldığı döneme tarihlenir. Anlatılana göre burayı kızını halife ile evlendiren bir tüccar inşa ettirmiş.
SELAHADDİN EYYÜBİ'NİN TÜRBESİ
Camiinin avlusunda Selahaddin Eyyubi"nin türbesi vardı. 11 Aralık 1917 tarihinde Kudüs'e giren İngiliz Orduları Komutanı Orgeneral Edmund Henry Hynman Allenby Selahaddin Eyyubi'nin mezarına vurarak; 'Kalk Selahaddin biz yine geldik' şeklinde bir konuşma yapmış. Bu yerle ilgili diğer ilginç bir not ise ;1926 senesinde San Remo"da vefat eden son Osmanlı padişahı Mehmed Vahdeddîn, vatana girişi yasaklandığı için, kabrinin Şam"da Selahaddin-i Eyyubî"nin türbesinin yanına yapılmasını vasiyet etmiş.
Ancak vefat ettiği senelerde Suriye Fransa"nın kontrolü altında olduğundan , vasiyetin yerine getirilmesine müsaade edilmemiş.
ÜÇ TÜRK HAVACININ MEZARI
Sultan Vahdettin"in cenazesi, böylelikle Şam"da Süleymaniye Camii"nin bahçesine defnedilmiş. Fransızlar Sultan Vahdettin"in mezarının Selahaddin Eyyûbî"nin türbesinin yanına konulmasına engel olsalar da, 1914 senesinde şehit olan üç Türk havacının ayyıldızlı mezarları hemen türbe kapısının yanında yer almaktadır. Yüzbaşı Fethi, Üsteğmen Sadık ve üsteğmen Nuri"nin kabirleri şarkın en sevgili sultanının yanına uzanıvermişti.

BEKTAŞ DONDURMACISI PEK CAZİP DEĞİLDİ
Çarşının sembollerinden Bektaş Dondurmacısı 1895'den beri faal. Yani çarşı ile yaşıt. Tabii ki denemeden geçmedim fakat bence çok da güzel bir dondurması yoktu.
Yemek sonrasında Seyyide Zeynep türbesini ve camii diger adıyla Aynalı Cami"ye yola koyulduk.

HAZRETİ ZEYNEP'İN TÜRBESİ
Hazreti Muhammet"in torunu, Hz. Ali"nin kızı ve Hz. Hüseyin şehit edilirken yanında olan ve esir alınan Hz. Zeynep için inşa edilmiş caminin ortasından Hz. Zeynep"in türbesi bulunmakta. Türbeye kadınlar ve erkekler ayrı ayrı kapılardan girip ziyaret ediyor. Erkekler tarafını bilmem ama kadınlar tarafı mahşeri bir kalabalık ve itiş kakıştı.

Öğrendiğimize göre Şiileri içinde hac zamanı olduğundan İran"dan gelen turist Şiilerden dolayı da kalabalık çok daha fazlaymış. Kalabalıktaki kadınlar ellerindeki bebekleri , kumaşları yada bir takım objeleri türbeye sürüyorlardı. Malesef dünyanın her yerinde batıl inançlar hep aynı.

HİCAZ TREN İSTASYONU
Ardındın tekrar şehrin merkezine geri geldik. Şehirde önemli yerlerinden biri de bugün müze olarak kullanılan Hicaz Tren istasyonu . 2.Abdülhamid zamanında Şam Hicaz arasını bağlamak amacıyla inşa edilmiş, ikinci dünya savaşı sonrasına kadar faaliyet göstermiştir. Şu an ise Osmanlı"dan kalan hoş bir yapı.

AZİZİYE SEMTİ ŞENLİKLİYDİ
Daha sonra şehrin daha canlı ve hareketli Hristiyan mahallesi olan Aziziye semtine gittik.

Hristiyan cemaatın yaşadığı bu yerde insanlar sokaklarda hayatlarına devam ediyor, alışveris yapıyor, çocuklar sokaklarda top oynuyor, gençler kilise bahçelerinde paskalya için bando provası yapıyordu.
HEM YEMEK, HEM NARGİLE
Akşam yemeğinde ise Bab Touma civarındaki Şam"ın en iyi restoranlarından biri olan El Naranj restoranında yedik. Suriye"deki en iyi servisi ve yemekleri sanırım buradaydı. Suriye"ye özgü Kebap Karaz/Kebap Kiraz-Vişneli kebap yedik. Eksi vişne sosunda içindeki küçük köfteler gerçekten lezzetliydi. Genel olarak Suriyeliler yemeklerini geç saatlerde ailecek yiyorlar ve yemek yerken kadın erkek nargile içiyorlar. Bir yandan yemek, bir yandan nargile, bir yandan de hosşsohbet.

KEBAPLARIYLA ÜNLÜ HALEP
Halep" e öğlen saatlerinde varınca kendimizi ilk önce şehrin ünlü restoranlarından Sissi House"a attık. Sissi House 17"nci yüzyıldan kalma tarihi bir konakta Suriye ve Halep yemeklerinin güzel örneklerini sunan hoş bir lokanta.
Benim için farklı olan tat sujok dedikleri ara sıcaktı. Bizim sucuk etini andıran baharatlı kıymanın yufkaya sarılıp, ince ince kesilerek ve yağda kızartılarak servis yapılmış şekliydi. Aslında yemeğin özü sucuk kıyması fakat farklı bir şekilde pişirilmişti. Halep"teki yemeklerde ve mönülerde Ermeni etkilerini görmek mümkündü. Bazı mezeler ve ara sıcaklar ermeni mezesi olarak geçiyordu.

Yemek sonrasında Halep sokakları ve kapalıçarşısında dolaşmaya başladık. Güney illerimizde daha çok rastlayabileceğimiz meyan şerbeti satan seyyar satıcılara rastlamak benim için ilginçti.

KAPALIÇARŞI
Bazı evlerin kapılarının üstünde Mardin"de gördüğüm gibi kabe resimleri vardı. Bu kabe resimleri ve yazılar o evden Hacca giden kişinin Hac tarihlerini anlatıyordu.


Ayaklarımız bizi Halep"in uzun kapalıçarşısına çıkardı. Halep"in kapalıçarşısının bir kısmı 13. yüzyıldan kalmasına rağmen büyük bir kısmı Osmanlı zamanında 16. ve 19. yüzyıllar arasında yapılmıştı. Çarşıda bizdeki kapalıçarşılarda olduğu gibi her türlü şeyi bulmanız mümkündü. Hatta taze et bile vardı. Bazı yerleriyle bizi sanki 30-40 yıl öncesine götürüyordu.
EĞRİ MİNARELİ HALEP EMEVİYE CAMİİ
Halep"teki son günümüzde Emeviye Camii ve Halep kalesini gezdik. Halep"deki Emeviye Camii Şam"daki Emeviye camiinden 10 sene sonra inşa edilmiş. Camiden ayrı olan desteksiz 45 metrelik minaresi 1090 -1092 yılları arasında inşa edilmiş, geçirdiği depremden sonra biraz eğilmiş. Bana ordayken öyle gözükmemişti fotoğrafta biraz daha belli oluyor.
Bu camii Şam"daki Emeviye Camii"ne göre cok daha sade bir yapıdaydı. Camiin batı girişin karşısında Halawiya Medresesi bulunuyor. 6 yüzyılda imparator Konstantin"in annesi için yaptırdığı Azize Helen Katedrali"nin bulunduğu alana 1245 yılında Halawiya Medresesi inşa edilmişti. 700 yıl boyunca katedral ve camii sorunsuz bir şekilde yanyana kalmış. Esasen camii katedralin bahçesine inşa edilmiş.


TARİHİ KALE
Camiinin hemen arkasında yükselen tarihi Halep kalesi şehrin tam ortasında yer alıyordu. Kalenin inşaatı Büyük İskenderin komutanlarından Selesiyus zamanına kadar dayandığı rivayet edilir. (M.Ö.364-333) Kalede M.Ö 10 yüzyıl Hitit tapınağından kalma iki aslan bazalt heykel bulunmaktadır. Kaleyi 1250-1517 yılları arasında Memluklular yönetmiş ve kaledeki birçok iz ve yapı o dönemden kalmaktadır.

ÜNLÜLERİN LOKANTASI
Kale sonrasında acıkan karnımızı doyurmak için çarşıda Saat kulesinin yakınındaki Al Kommeh Restoranı"nda Suriye"deki son yemeğimizi yedik. Burası dışardan bakıldığında çok salaş gözükse de Halep"te başkan Beşsar Esad" gibi birçok ünlü şahsiyeti ağırlamış bir mekandı.


Halep sokaklarında Şam sokaklarında da rastladığım diğer bir ilginç şey ise Ülker reklamı idi. Ayrıca gözüme bir başka Türk markası reklamı da ilişti.
YEMEK KAPANIŞINI GAZİANTEP'TE YAPTIK
Dönüş yolculuğumuz Halep"ten bindiğimiz taksiyle Öncüpınar sınır kapısından geçip Gaziantep"e varışımızla sonlandı. Gaziantep"e gelip de bu sefer İmam Çağdaş"ta yemek yeme şansını kaçırmadık. İmam Çağdaş lokantasında yediğimiz beğendili kebap, kısa 3 günlük yemek yeme turumuzda damağımızda hoş bir tat bırakarak güzel bir kapanış yaptı.
VİZE YOK, ULAŞIM KOLAY, SURİYE"Yİ GEZİN
Suriye gezime hazırlanırken birçok bilgi edindim ve birçok kaynak okudum. Aslında dini ve tarihi olarak birçok önemli olaya tanıklık eden bu komşu coğrafyada daha keşfedilecek birçok yer olduğunu fark ettim. Benim için bu 3 günlük seyahat bir nevi keşif gezisi gibi oldu. Mevsim olarak bahar bence ideal bir zaman.
Gezimizi mart sonunda yapmış olmamıza ve ara ara yağmur yağmasına rağmen bence hava gayet normaldi. Çok sıcaklarda seyahat çok daha zor olur diye tahmin ediyorum. Birde seyahat ederken yanınıza biraz daha bol, rahat kıyafetler ve belki bir başörtüsü almanızda fayda var çünkü bazı dini mekanlarda gerekli olabiliyor.
Kısacası vizenin kalkması ve kolay ulaşım imkanlarından faydalanarak komşu ülke Suriye"yi gezmenizi tavsiye ederim.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.