İSTANBUL- Mata Hari, Agatha Christie, Franz Von Papen, Edouard Herriot, İkinci Dünya Savaşı'nın ünlü ajanı Cicero, Kraliçe Elizabeth II, Ernest Hemingway, Josip Broz Tito, Leon Trotsky, Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Adnan Menderes, Falih Rıfkı Atay... İstanbul'un en ünlü oteli Pera Palace'ın meşhur misafirlerinden sadece birkaçı. Dillere destan otel, Orient Express'in 1 Eylül 1883 yılında ilk kez İstanbul'a ulaştığı günün 127'nci yıldönümünde kapılarını yeniden açtı. Kalkavan ailesinin şehre tekrar kazandırdığı bu görkemli projeyi, otelin Genel Müdürü Pınar Kartal Timer ile konuştuk.
Yıl 1800'lerin sonu, yer İstanbul. Şehir, gizemiyle o günlerde de tüm dünyanın ilgisini çekmektedir. Anlatılan odur ki, Avrupa'nın en zenginleri, en ünlü sanatçıları ve entelektüelleri İstanbul'a bir başka ilgi duyar. Duyarlar duymasına ama bu koca şehirde kendi standartlarına uygun konaklayacakları bir yer de bulamazlar. Diğer yandan Avrupa'nın en lüks tren seferi Orient Express, 1883'te deniz yolundan geçerek İstanbul'a gelmiş, 1889'da da doğrudan İstanbul'a sefer düzenlemeye başlamıştır. Şirket, acilen İstanbul'da trenin asil yolcularının alışık olduğu konforu sağlayacak bir otel arayışındadır.
Tesadüf bu ya, 1892 yılında o zamanki adıyla Pera, şimdiki adıyla Tepebaşı'nda Eseyan Kardeşler bir otel inşaatına başlamıştır. İnşaat 1895'te biter, Pera Palace Hotel'in açılışı dillere destan bir balo ile yapılır. (Sanırım Pera Palace'ın balo geleneği daha o günlerden başlıyor. Otel yine 29 Ekim Cumhuriyet balosuyla resmî açılışını yapacak.) Asil ve zengin yolcularına konaklayacakları yer arayışında olan Orient Express'in o dönemki sahibi Wagon-Lits, müşterileri için aradığı konforu Pera'da bulur ve 1896'da otelin yarı mülkiyetine ortak olur. 1915 tüm dünya için kâbus doludur. Birinci Dünya Savaşı sebebiyle Orient Express'in İstanbul seferleri durdurulunca, otel el değiştirir ve Mersinli tüccar Petros Bodossaki'ye devredilir.
Bu devredilişin de ilginç bir öyküsü var. Pera Palace lüks ve pahalı bir oteldir. Mersinli tüccar bir gece otelde kalmak isteyince kıyafetine bakan resepsiyondakiler Bodossaki'den oteli terk etmesini ister. Lobiye oturan Rum tüccar, "Ya bir oda verirsiniz ya da oteli satın alırım." der. O günlerde maddi sıkıntıda olan otel yönetimi Pera'yı Petros Bodossaki'ye satmakta tereddüt etmez.
Kurtuluş Savaşı sonrası 1923'te, Bodossaki padişahla birlikte yurtdışına gider. Otel Hazine'ye devrolur. 1927 yılında ise otel Misbah Muhayyeş tarafından satın alınır ve sahibinin adına kurulan vakıf tarafından yönetilmeye başlanır. Otelin gelirinden Darüşşafaka'ya, Darülaceze'ye ve Verem Savaş Derneği'ne de pay ayrılır. Yıl 1978, Süzer ailesi Pera'nın sahipliğine ortak olur.
YILLAR SÜREN MÜLKİYET HAKKI DAVALARI VE DEVİR
2006'ya kadar otelde önemli değişiklikler olur. 1981'de Atatürk'ün sürekli kaldığı 101 numaralı oda, doğumunun 100. yılında şahsi eşyalarının da sergilendiği bir müze oda haline getirilir. 1982'de otelin tüm hisseleri Süzer ailesinin olursa da 1994 yılında otelin bir müze olarak gelecek kuşaklara aktarılma düşüncesi hayata geçirilir ve Süzer ailesine dava açılır. Dava bitiminde bina Hazine adına tescil edilir. Otel kısa süreli hizmet dışı kalsa da başlangıçtan bugüne otel olarak tasarlanmış ve otel olarak günümüze gelmiş ender yapılardan biri. 120 yıllık tarihi boyunca hoyratça kullanılmış ve aslına uygun tadilatlar yapılmamışsa da ayakta kalmayı başarmış olan Pera Palace'ın üst kullanım hakları Süzer ailesinin sahibi olduğu İstanbul Turizm AŞ'den, Kalkavan ailesinin sahibi olduğu Beşiktaş Turizm Yatırımları AŞ'ye devredilmiş. 2008 yılında başlayan restorasyon 2,5 yıl sonra geçtiğimiz günlerde tamamlandı ve ne ilginç bir tesadüftür ki, Orient Express'in şehrimize ulaştığı günün yıldönümü olan 1 Eylül 2010'da hizmete açıldı. Osmanlı sarayları dışında ilk elektrik verilen bina Pera Palace olmuş. Eh, elektrik olunca bina, ressamından şairine herkes için çekim merkezi haline gelmiş. Suyun evlerde akmadığı yıllarda ilk akar sıcak suya sahip banyolar Pera Palace'ın broşürlerinde önemli bir özellik olarak yer almış. Paris Eyfel Kulesi'nden hemen birkaç yıl sonra 1892'de Schindler, Türkiye'nin ilk elektrikli asansörünü Pera'da inşa etmiş. Pera Palace deyince, uzun tuvaletleriyle hanımların, smokinleriyle beylerin katıldığı görkemli Cumhuriyet baloları geliyor akla. Pera Palace'ın genel müdürü Pınar Kartal Timer de balo geleneğinin sürdürüleceğini söylüyor ve "Şık tuvaletleriyle hanımları balolarımıza bekliyoruz." diyor.
Pera'nın tarihinde Türkiye'nin ilk moda defilesi, paten ve vodvil gösterileri de var. 'Bundan sonraki ilkler neler olacak?' soruma Pınar Kartal Timer, "Mutfağımızdan sunumumuza kadar günümüzde diğer otellerde yapılan her uygulamayı yeniden yorumlayacak ve otelimizde uygulayacağız. Beş çayı geleneğini Pera Palace başlatmıştı. Şimdi pastanemizin de katkılarıyla bu saatleri yeniden özel kılacağız. Daha açılmadan beş çayına o kadar çok talep var ki rezervasyonla konuk kabul edebileceğiz." diyor.
'KİMLER GELDİ, KİMLER GEÇTİ?' DİYE SORDUĞUMDA
Her biri bir anıyla anlatılacak kadar çok ünlü konuk Pera'nın misafiri olmuş ki. Mesela işgal orduları komutanı General Harrington ile Atatürk'ün ibret verici diyaloğu Pera Palace'ta geçmiş. Pierre Loti en çok Pera'nın manzarasını sever, uzun saatler tarihî yarımadayı en güzel gören yerden Haliç'i seyredermiş. 1926'da film çekmek üzere ülkemize gelen Greta Garbo'nun, yönetmeni beklerken bir Türk beyefendisiyle yoğun duygusal bir ilişki yaşadığı da biliniyor ama bu beyefendinin kim olduğu hâlâ kocaman bir sır. Pera Palace'ta kalan konukların isimleri bile otelin tarihî değerini ortaya koyuyor: Mata Hari, Franz Von Papen, Edouard Herriot, İkinci Dünya Savaşı'nın ünlü ajanı Cicero, Kraliçe Elizabeth II, Ernest Hemingway, Josip Broz Tito, Leon Trotsky, Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Adnan Menderes ve Falih Rıfkı Atay, Pera Palace'ta kalan ünlü konuklardan sadece birkaçı. 1926 yılında herkesten kaçarak otelde 11 gün kalan Agatha Christie'nin öyküsü pek çok kez yazıldı ama 411 numaralı odasının sırrı henüz çözülemedi. Otel yönetimi, herkes 411'de kalmak isteyince ünlü yazarın odasının altı adet benzerini hizmete sunmuş. Aynı yaklaşımı Pierre Loti odası için de uygulamış.
Günseli Ozen Ocakoğlu - Zaman
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.