• BIST 10643.58
  • Altın 2504.005
  • Dolar 32.1989
  • Euro 34.8984
  • İstanbul 17 °C
  • Ankara 18 °C
  • Antalya 24 °C

Özelleştiremediğimiz Türk Hava Yolları

Musa Alioğlu
Yeni ekonomik düzenin en büyük kozlarından biri de özelleştirmedir. Özelleştirmenin  kapitalist sistemdeki yerini birileri tartışadursun, öte yanda herşey, her yer özelleşmenin gazabından nasibini alıyor. Kapitalist sistmede herşeyin özel sektöre ait olması öngörülürken,  çöktüğü söylenen sosyalist sistem ise her şeyin devlete ait olmasını öngörür.
Birileri, devlet  çiftçilik yapmaz, devlet  tavuk beslemez, devlet şunu yapmaz, devlet bunu yapmaz mantığı ile özelleştirmeyi cansiperane savunur. Acaba gerçekten böyle midir, devlet bu sayılan işleri yapmaz mı? Örneğin Türkiye Cumhuriyeti'nin temelleri atılırken  Sümerbank kurulmuş  ve devlet patiska ve kundura  bile imal etmeye başlamıştır. Daha sonralarda ise eski Sovyetler'deki Kolhozlar gibi  devlet üretme çiflikleri de kurulmuştu. Yani anlayacağınız devlet her alanda vardı  ve bunu büyük bir dikkatle sürdürüyordu.
1980'lı yıllardan sonra işbaşına gelen Turgut Özal ülkeyi özelleştirme ile tanıştırdı. Sosyalistlerin meşhur sloganı  olan "Fabrikalar, tarlalar, her şey emeğin olacak " sözü tersine döndü. Yani fabrikalar ve tarlalar birer birer devletin elinden çıktı. Devlet, elinde ne varsa satmaya başladı.
Geçenlerde bir toplantıda Maliye Bakanı Kemal Unakıtan'ı dinlerken şöyle bir söz söyledi. "Ben Kapıkule'yı kapattım. Merak etmesinler özelleşen tesisleri kimse yurtdışına kaçıramaz"... Belki sayın bakanın dediği doğru idi , elbette bu mal mülk yurtdışına çıkamazdı, ama  kazancı yani parayı pekala yurtdışına çıkarabiliyorlar. Özelleştirmeden söze girmemin  nedeni ulaştırma sektöründe  özelleştirmenin ne alemde olduğunu görebilmektir.
Kara ulaştırmasında devlet yok, deniz ulaştırmasından devlet çekilidi ve belediyelerdeki İDO gibi kuruluşlar hariç başka bir aracı kalmadı. Ben iddia ediyorum ki, devlet hava ulaşımında ne yazı ki özelleştirmeyi başaramadı. Evet,  en büyük havacılık kuruluşu olan THY'nin hisselerinin  bugün yüzde 52'si  özelleştirilmiştir. Kağıt üzerinde bu durum böyledir. Ama gerçekten durum nedir diye bakmakta yarar var. Yüzde 14'ü Marks Mobius fonları tarafından alınan bu kuruluşumuzun  zamansız ve orantısız büyümesinin bir sebebi var mıdır diye sormak gerek.
Şu andaki yönetimsel şekliyle THY asla özelleşmiş bir kurum değildir. Bugün her türlü ataması ve yönetimi  siyasi iktidar tarafından yapılan THY'nin nasıl özel bir şirket olduğunu savunabiliriz. Özelleştirilemeyen bu şirketin büyümesi de ayrı bir konudur. Bir yandan devlet elini ayağını her şeyden çeksin diyoruz, öte yandan THY'yi 150 uçaklık bir filoya kavuşturmak için gece gündüz çalışıyoruz.  THY'nin devlet desteğiyle böyle büyümesi özel sektörün geride kalmasına neden olmaktadır.
Son iki yılda THY 80 uçaktan 103 uçağa çıkarken, özel sektör havayolu şirketleri ise  ancak 120 uçaktan 150 uçağa çıkabilmiştir. Yakında THY tek başına özel sektörden çok daha fazla uçağa sahip olursa şaşırmamalıyız. THY'nin büyümesi ve iyi bir marka olmasını elbette isteriz.
Ama zamansız ve hantal bir büyümenin bir faturası olsa gerek. THY'nin kar -zarar hesaplarının ne kadar gerçekçi olduğunu bu işin uzmanlarına bırakmakta yarar var. Ama ortada bir gerçek var ki, özelleştirme çağında ne yazık ki devlet büyürken özel sektör yerinde sayıyor. Şimdi diyeceksiniz ki özel sektör de büyüsün efendim. Büyüsün demekle olmuyor. Devlet imkanlarıyla uçak almak veya kiralamak hiç zor değildir. Yasalar birer kırmızı halı gibi önünüze serilir ve işinizi halledersiniz. Ama özel sektör için şartlar bu kadar kolay değildir. Bugünlerde kalktı kalkacak denen finansal kiralamadaki KDV'nın, hala yüzde 18'lerde olması bu engellerden biridir. Petrol fiyatlarının 115 dolara çıkması da yine özel sektörün elini kolunu bağlayan etkenlerden biridir.
Yine aynı şekilde devletin kuruluşu olan ve kendini büyük ağabey olarak tanıtan THY elemanlarını özel sektörden kapmaktadır. Pilot ve hostes alımı için özel sektörü depo gibi gören anlayışı kınamak gerek. Centilmenlik , ticaret ahlakı veya etiği adına ne derseniz deyin yapılanlar doğru değildir. THY'nin tekrar işbaşına gelen yönetimi bunları bir kez daha gözden geçirmeli ve yerini iyi belirlemelidir. Yani özel isen, özel gibi davran, devlet isen devlet gibi davran demeye getiriyorum.
THY'nin ikinci bir marka ile piyasaya dalması da pek hoş bir durum olmassa gerek. Tüm bunlara bakarak geri kalan devlet hisselerinin kime nasıl ve ne zaman satılacağını bekliyoruz. Bakalım ne olacak. Yoksa yine dağ fare mi doğuracak?
Bu yazı toplam 2014 defa okunmuştur.
Yazarın Diğer Yazıları
Tüm Hakları Saklıdır © 2005 Türkiye Turizm | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.