• BIST 9094.06
  • Altın 2324.793
  • Dolar 32.3663
  • Euro 34.9559
  • İstanbul 18 °C
  • Ankara 16 °C
  • Antalya 23 °C

Normalleşmeyi Boeing’in küresel dayatma gücü mü başlattı?

Normalleşmeyi Boeing’in küresel dayatma gücü mü başlattı?
Gazeteci Faruk Eskioğlu, Londra Gerçek’e yazdığı “Küresel salgın sürerken "normalleşme" düğmesine kim bastı?” başlıklı yazısında THY ve Boeing ilişkisinin perde arkasından bahsetti.

LONDRA - Londra’da yaşayan “Açık Gazete” yazarı başarılı gazeteci Faruk Eskioğlu, Londra Gerçek’e yazdığı “Küresel salgın sürerken "normalleşme" düğmesine kim bastı?” başlıklı yazısında THY ve Boeing ilişkisinin perde arkasından bahsetti. Faruk Eskioğlu “Beklenmeyen koronavirüsü salgınında olgulara yakından bakıldığında Boeing'in; zamansız "normalleşme"yi küresel bağlamda dayatma gücüne sahip, şişeden emperyalizmin sözcüsü olarak çıkan cin olduğu düşünülebilir. Kanla beslenen şirket, erken normalleşmeyle bu kez koronalı kan ile yaşamayı sürdürecek...”diye yazdı.

gazeteci-faruk-eskioglu,.jpgFaruk Eskioğlu’nun yazısı şöyle:

Koronavirüs salgınıyla mücadelede tünelin sonundaki ışık henüz görülmeden Mayıs ayı başında aynı anda ABD, Avrupa ve Avrasya'da "normalleşme" düğmesine basıldı. "Düğmeye basan bu olası "güç" ne/kim sorusunun yanıtını; (A) önlemlerin kaldırılmasını isteyenlerle, (B) salgının en çok etkilediği çokuluslu şirketlere göz atarak bulabiliriz.

Ocak ayı başında Asya'dan sonra ABD, Avrupa ve Avrasya'yı da saran koronavirüs salgınındaki tartışmalarda terazinin bir kefesine ekonominin sürdürülebilirliği, diğer kefesine ise halk sağlığının korunması oturtulmuştu. Muhafazar, faşist ve çokuluslu şirketler, iktidar yanlısı medya ile finans kapital bu terazinin bir kefesine ağırlığını koyarken, diğerinde sosyalist sol, aydınlar, sağlık sektörü, insan hakları savunucuları, bağımsız medya ve bilim dünyası yer aldı. İngiltere'deki Bilim Kurulu'nda köstebek olarak yer alan Başbakan Boris Johnson’ın başdanışmanı Dominic Cummings’in varlığı da bu denge mücadelesini anlatıyordu aslında (1)...

Ne olduysa Mayıs başında oldu ve birileri düğmeye basınca terazi devrildi. Kapitalizm; "normalleşme" adı altında "halkın virüsle birlikte yaşamayı öğrenmesi" propagandasıyla, serbest dolaşımdan ticarete bütün çarkları tekrar döndürme hazırlığına girdi. Bu aslında; salgının, "genel grev" ile yer değiştirdiğinde küresel kapitalizmin örgütlü emek karşısında iki üç ay dayanabilecek bir canı olduğunu da gösterdi.

ÖNLEMLERİN KALDIRILMASINI İSTEYENLER

ABD Minnesota Üniversitesi Bulaşıcı Hastalıklar Araştırma ve Politika Merkezi’nin (CIDRAP) raporunda, koronavirüs salgınının 18 ay ile iki yıl arasında bir süre daha devam edebileceği, sonbahar ya da kış mevsiminde daha büyük ikinci bir dalganın gelebileceği uyarısı yapıldığı günlerde, küresel "normalleşme" de başlamış oldu (2).

İlk normalleşme kararını Nisan'ın son haftasında ABD Başkanı Donald Trump, "ABD ekonomisinin uzun süre durması, sürdürülebilir bir durum değil" diyerek duyurdu... Başkanın açıklaması, emperyalist güçlerin paniğini yansıtıyor ve diğer kapitalist ülkelere de "bizim ayakta kalabilmemiz için sizin de normalleşmeniz gerekli" mesajını veriyordu (3). ABD’deki koronavirüsü kısıtlamalarını "Faşist bir yaklaşım" diye eleştiren Elon Musk'ın yasağı delerek elektrikli otomobil üretimine başlamasını da Başkan Trump destekleyerek sürecin hızlanması gerektiğini belirtmişti. (4)

Avrupa ekonomisi şimdiden yüzde 10 küçüldü. ABD ekonomisinin en iyi senaryoya göre yıl sonuna kadar yüzde 40 küçülmesi öngörülüyor. Trump'ın açıklamasına Avrupa'dan da hemen destek geldi. Almanya Federal Meclis Başkanı Wolfgang Schöuble, devletin ekonomik olanaklarının sınırlı olduğunu ve her açığın kamu kaynakları ile kapatılamayacağını söyledi. İngiltere Merkez Bankası ise böyle gitmesi durumunda, tarihin en derin resesyonunun yaşanabileceğini açıkladı (5). Her iki ülke başta olmak üzere Avrupa'daki diğer ülkeler ve Türkiye'den de Mayıs başında "normalleşme" açıklamaları gelmeye başladı.

Böylece Birleşik Krallık'ta Başbakan Johnson'un salgının başladığı Mart ayı başında savunduğu fakat bilim dünyasının tepkisi üzerine geri çektiği "sürü bağışıklığı" stratejisi küresel bağlamda adı konmadan yaşama geçmiş oldu. "Sürü bağışıklığı"na göre gevşek önlemlerle hasta ve yaşlıların da içinde olduğu çok riskli grup elenirken az riskli genç grup bağışıklık kazanmış olacak, böylece hem ulusal sağlık sisteminin üzerindeki olası baskı önlenecek hem de geriye dirençli bir kuşak yaratılmış olacaktı. Bu çağdışı strateji Antik dönemde Spartalıların hastalıklı ve engelli çocukları Taygetus Dağı'ndaki bir uçurumdan atma hikayesiyle eşleşiyordu.

Emperyalizmin temsilcilerinden gelen açılım; "önlem karşıtı" muhafazakar, gerici yönetimleri ve faşist grupları da sevindirmiş oldu. "Brezilya'ın Trump'ı" olarak da bilinen Devlet Başkanı Bolsonaro'un Mayıs'ın ilk günlerinde salgın önlemlerine karşı düzenlenen protestoya katılması (6), Almanya Stuttgart’ta öne çıkan "Querdenken711" hareketinin, karantina karşıtlığı mittingleriyle yeni bir sağ hareket olarak güç kazanma çabası örnek verilebilir (7). Ayrıca ABD Michigan eyaletinde valinin kısıtlama hakkı olmadığı bahanesiyle yapılan "önlem karşıtı" küçük bir gösterinin haber değerinin çok üstünde gösterilerek uluslararası medyaya servis edilmesi de örneğe eklenmeli.

SALGINDA EN ÇOK CANI YANAN ÇOKULUSLU ŞİRKETLER

Salgın paniği Ocak'ta başladığında uluslararası uçuşların durdurulması alınan ilk önlemler arasındaydı. Uçuş yasaklarının önemini anlatmak için BBC Arapça Servisi'ne göre; yasağı delen İran havayolu şirketi Mahan Air'in, salgının Ortadoğu'da yayılmasında rol oynadığını irdeleyen (8) haberini belirtebiliriz.

Türkiye de Şubat'tan itibaren kademeli olarak uçuş yasaklarına başladı. Dünyadaki uçakların üçte birine denk gelen 17 bin uçak şu anda (14 Mayıs) dünyanın dört bir yanındaki havalimanlarında park halinde bulunuyor (9).

Bloomberg'in haberine göre; Mayıs sonuna kadar hükümetlerin bu durumu düzeltmeye yönelik ortak adımlar atmaması durumunda, dünyadaki birçok havayolu şirketi iflasın eşiğine gelebilir. Uluslararası Hava Taşımacılığı Birliği'nin öngörüsüne göre de, havayolu şirketleri bu yıl toplam 113 milyar dolara kadar zarar edebilir (10).

Uçakların kanat kapatması havayolu şirketlerinin yanı sıra uçak ve servis sağlayıcı çokuluslu iki dev şirketi çok daha zor durumda bıraktı: ABD kökenli Boeing ve Avrupa kökenli rakibi Airbus.

ABD'NİN KÜRESEL KOLU: BOEİNG

Boeing (The Boeing Company), dünyanın en büyük sivil ve askeri uçak ve helikopter üreticilerinden biri. Küresel bağlamda askeri ve sivil uçaklarını satmakta, leasing yöntemiyle kiralamakta, ayrıca uçak bakım ve yedek parça hizmetleri vermekte. 2015'teki yıllık toplam geliri 176 milyar dolar, toplam varlıkları 408 milyar dolar olarak açıklanan şirketin 2016'da küresel bağlamda çalışan sayısı 157 bin dolayındaydı. Boeing.com'da şirketin (birbiriyle savaşanlar da dahil) 150 ülkeye satış yaptığı, 65 ülkede operasyonu ve çalışanı olduğu bilgisine yer veriliyor.

- Kriz'deki Boeing'e destek

Etiyopya’da 2019'da 157 yolcu ve mürettabatın öldüğü Boeing 737 Max 8 modelinin kazası şirketi sarsmıştı. Hindistan ve Japonya'dan sonra 300 uçaklık siparişi olan Çin de Boeing'ten vazgeçmişti. Beklenmeyen salgın da şirketi zor durumda bıraktı. The Boeing Company Başkanı ve CEO'su David L Calhoun 29 Nisan'da çalışanlarına yaptığı açıklamada şirketin sadece ticari kanadının bu yıl 314 milyar dolar kaybedeceğini belirterek bütün şirkette yüzde 10, ticari bölümde ise yüzde 15'lik işgücü kesintisi yapılacağını belirtti (11).

Wall Street Journal'a göre de; 160 bine yakın çalışanı olan şirketin ticari uçuş departmanından yüklü miktarda insan çıkarması bekleniyor. Şirketin ABD'nin açıkladığı 2 trilyon dolarlık salgın destek paketi sayesinde iş gücünün yüzde 90'ını 30 Eylül tarihine kadar elinde tutabilmesi bekleniyor (12).

ABD, 2 trilyon dolar olarak açıkladığı salgın destek paketinin 17 milyar dolarını salgından etkilenen ulusal güvenlik şirketlerine ayıracağını duyurmuştu. Marketwatch.com'a göre adını saklı tutan Boeing, bu destekten aslan payını (krizden en çok canı yanan şirket olarak) alacak (13).

- Kanla beslenen bir şirket: Boeing

Stockholm Barış Araştırmaları Enstitüsü’ne (SIPRI) göre; en yüksek cirolu 100 silah satıcı şirket arasında ABD ve Avrupa’dan 70 şirket yer alırken bu şirketlerin toplam cirosu 2017’ye göre yüzde 5,2 artarak 348 milyar dolara yükseldi. İlk beşte yer alan ABD merkezli şirketler; Lockheed Martin, Boeing, Northrop Grumman, Raytheon und General Dynamics toplam 148 milyar dolarlık ciro yaptı. İlk yüzde yer alan ABD’li şirketlerin toplam cirosu ise yüzde 7,2’lik artışla 246 milyar dolara yükseldi.

- Türkiye ve Boeing

Boeing'in Türkiye ile ilişkisi ise havacılıkta (ticari ve savunma alanında) 70 yıl öncesine uzanıyor. Türkiye operasyonlarını Ankara ve İstanbul'da yürüten şirketin (Türkiye'deki kazancına kıyasla devede kulak niteliğinde sayılan) yıllık 180 milyon dolar yatırımı bulunuyor ve ticari bağından dolayı 5 bin işçilik istihdamı etkiliyor. 2017'de National Aerospace Initiative'de (NAI) Türkiye ile stratejik ortaklık yapan şirket İstanbul'da 2018'de Mühendislik ve Teknoloji Merkezi'ni açtı.

Boeing'in Türkiye'deki sivil hava taşımacılığındaki B (Boeing)-700'lü uçak sayısı ise geçen yıl 345'ti, ayrıca THY ve Sun Express'in 112 (737 MAX, 787, 777F) uçak siparişi daha bulunuyor (Bu uçakların yarıdan azı THY'in varlığı, kalanı ise kiralık.) Türkiye'ye 11 adet CH-47F Chinooks, 4 adet AEW&C Peace Eagles, 49 adet F-4 Phantom ve 7 adet KC-135 tankerleri satan şirketin, THY Uçuş Eğitim Merkezi, THY Uçuş Akademisi ve "Turkish Technic" ortaklıklarıyla havacılık sertifikasyonunda da ciddi bir servis geliri bulunuyor (14).

Boeing'in Türkiye'ye sattığı F-4 Phantom savaş uçağının tanesi tam 2.4 milyar dolar dolayında. Türkiye'nin 2020'de bütçeden sağlığa ayırdığı rakam sadece 32 milyar dolar, İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin 2020 bütçesinin 4.5 milyar dolar olduğu düşünülürse Türkiye Boeing için ciddi bir pazar sayılabilir. Boeing bu büyük pazara rağmen Türkiye'nin 2004'te satın aldığı 4 AWACS uçağını, Türkiye-İsrail gerginliği nedeniyle 2008 yerine 2015'te teslim etmişti (15). Türkiye ise bu süreçte satıştan vageçmemiş, ABD başkanı ve şirkete kulis yaparak siparişini almaya çalışmıştı.

-Silah satın alımı, iktidarlar için "koltuk" teminatı

Dünya devletleri 2019’da silahlanmaya yaklaşık 2 trilyon dolar harcadı. SIPRI'nin raporunda; 2019'da dünyada en çok askeri harcama yapan ülkeler sıralamasında Türkiye İsrail’in ardından 16'ncı oldu. Türkiye'nin askeri harcamaları, 2010-2019 yılları arasındaki on yıllık süreçte yüzde 86 artarak 20,4 milyar dolara ulaştı. (16)

Türkiye'deki iktidarlar diğer hükümetler gibi sivil ve askeri havacılık harcamasında çeşitliliğe gidiyor. Günümüzde THY filosonda Boeing'lerin (B kodlu) uçaklarının yanı sıra 176 adet de Airbus (A kodlu) uçağı bulunuyor. 1970'de kurulan Airbus, Avrupa merkezli (2019 itibarıyla) dünyanın en büyük uçak üreticisi ve en çok uçak siparişi alan şirket konumuna geldi, rakibi Boeing gibi ticari uçaklar, silah ve helikopterlerler satıyor. Kurumsal merkezi Hollanda'da bulunan şirketin hisseleri Fransa, Almanya ve İspanya'da işlem görüyor.

Türkiye'nin silah aldığı bir diğer şirket ise dünyanın 6'ncı büyüğü sayılan Birleşik Krallık'tan BAE Systems. SIPRI'ya göre; 2012'de dünya birinciliğinde Boing'in halef-salefi olan BAE Systems'in 2018 geliri yüzde 5.2 düşerek 21.2 milyar dolar oldu (17).

Türkiye ve benzeri ülkelerin sağ iktidarları bu tür çokuluslu şirketlerle her zaman balayı yaşamaları gerektiğini Şili deneyiminde öğrendiler. 11 Eylül 1973'de kamulaştırmadan yana sosyalist Allende'yi indirip yerine faşist Pinochet'i getiren darbe aslında küresel bir gözdağı yerine de geçti. Darbenin arkasında Şili'deki toplam 1 milyar dolar yatırımını kurtarmaya çalışan ABD ve bu rakamın 200 milyon dolarlına sahip olan ABD şirketi ITT yer almıştı.

Boeing gibi kan ve entrikayla beslenen bir diğer şirket BAE Systems’in adı da pek çok yolsuzluk, usülsüzlük, yalan beyan ve Suudi prenslere rüşvet iddialarına karışmış ve dev şirket, ABD’ye ceza ödemek zorunda da kalmıştı. BAE Systems’in Londra’ya gelen Suudi prenslere rüşvet ve kadın hediye etmesi ulusal basına yansıyınca savcılık dava açmış, dönemin başbakanı Tony Blair de "ulusal çıkarlara aykırı" gerekçesiyle bu davayı kapattırmıştı. İşin ilginç yanı 15 Temmuz darbe girişimi sonrasında Ankara'ya giden dönemin İngiltere Başbakanı Theresa May, uygulanan OHAL'e karşı iki kelam etmesi beklenirken "15 Temmuz’da demokrasinize sahip çıktınız, büyük mücadele gösterdiniz" demekle yetinmiş ve Ankara'nın BAE Systems ile 125 milyon dolarlık askeri anlaşma imzalanmasına tanık olmuştu (18).

SONUÇ

THY, Boeing ve Airbus'a 2010-2017 (Eylül) arasında toplam 5 milyar 284 milyon 620 bin dolar borç ödedi (19) ve aynı dönemde 331 milyon yolcu taşıdı (20). Bunun anlamı THY'nin bu dönemdeki her yolcusu bilet ücretinin ilk 15.5 dolarını Boeing ve Airbus'a olan (satış sonrası hizmet ödemesi hariç) borç olarak ödemiş oldu.

Beklenmeyen koronavirüsü salgınında olgulara yakından bakıldığında Boeing'in; zamansız "normalleşme"yi küresel bağlamda dayatma gücüne sahip, şişeden emperyalizmin sözcüsü olarak çıkan cin olduğu düşünülebilir. Kanla beslenen şirket, erken normalleşmeyle bu kez koronalı kan ile yaşamayı sürdürecek...

Bu haber toplam 1695 defa okunmuştur
  • Yorumlar 0
  • Facebook Yorumları 0
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
Tüm Hakları Saklıdır © 2005 Türkiye Turizm | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.