27 Haziran 2025
  • İstanbul23°C
  • Ankara18°C
  • Antalya28°C

TÜRK DİZİLERİNİ ARAPLARLA TANIŞTIRDI

Arap dünyasını kasıp kavuran Türk dizileri furyasının ardında 23 yıldır Türkiye’de gazetecilik yapan Suriyeli Daniel Abdülfettah ve onun hikayesi var.

Türk dizilerini Araplarla tanıştırdı

16 Ocak 2009 Cuma 14:40

İSTANBUL- Ortadoğu"yu fetheden Türk dizileri, her gün yeni bir çılgınlığa sebep oluyor. Kimi kurban kesiyor, kimi seyahat planlarını bile dizilere göre yapıyor. Tuba Büyüküstün, Bülent İnal ve diğer dizi kahramanları izdihamlara neden olurken özel uçağını Türkiye"ye gönderip dizinin tüm bölümlerini aldırmak isteyen Arap prensesine bile rastlamak mümkün. İşte Arap dünyasını kasıp kavuran bu furyanın ardında 23 yıldır Türkiye"de gazetecilik yapan Suriyeli Daniel Abdülfettah ve onun hikayesi var.
Ortadoğu"yu fetheden Türk dizileri, her gün yeni bir çılgınlığa sebep oluyor. Kimi kurban kesiyor, kimi seyahat planlarını bile dizilere göre yapıyor. Tuba Büyüküstün, Bülent İnal ve diğer dizi kahramanları izdihamlara neden olurken özel uçağını Türkiye"ye gönderip dizinin tüm bölümlerini aldırmak isteyen Arap prensesine bile rastlamak mümkün. İşte Arap dünyasını kasıp kavuran bu furyanın ardında 23 yıldır Türkiye"de gazetecilik yapan Suriyeli Daniel Abdülfettah ve onun hikayesi var.
Bu işin kahramanı ben değil MBC Group"tur. Ben bir parçasıyım. Övüyorum, “Yaptık be” diyorum... Şaşırmadım mı? Şaşırdım. Geçen sene “İddialıyız” diyordum. Ama vallahi de billahi de bu kadar olacağını düşünmüyordum. Hatta endişe duyuyordum. Ben ne işe girdim, altı genel müdürümün karşısında otur, altısı da sana binlerce soru sorsunlar, binlerce cevap istesinler... Bilimsel yazı, araştırma, “Neye dayandırıyorsun, tutmazsa ne olur?” diyorlardı. Kim bu kadar sermaye bağlar? Ben bu insanlara ne derdi? Düşünün üzerimdeki stresi. Geceleri beş kere fırlayarak uyanıyordum. Ama şimdi diyorum ki: Bu ülke bana bu kadar şey verdi, bana bu kadar ilgi gösterdi, hem de hiç tanımadan. Benim bu ülkeye hiçbir faydam olmadan, vereceğim hiçbir şey yokken üniversitesine aldı, okuttu, yurt verdi. Basın mesubu olduğumda bana her türlü fedakarlığı yaptı, sarı basın kartı verdi, yarı diplomatik statüye getirdi, her türlü dokunulmazlığı verdi. Şimdi Allah bana bir kapı açtı. Borcumu ödeyeyim diye bir planım yoktu, bir şeyler yapayım demiyordum ama demek ki içimde bunları taşıyormuşum. Türkiye Cumhuriyeti"nin bana mı ihtiyacı var? MBC"nin bana mı ihtiyacı var? Ama Allah"ın takdiridir, projem kabul edildi. İki tarafa da faydalı oldu, her şeyin bir yansıması oldu ve bunu başardık. “Turizm patlaması oldu” diyorlar. Şu anki sayılar hiçbir şey, esas patlama yakında görülecek.
Suriye"nin başarılı öğrencilerine tanıdığı bursla Türkiye"ye gelip Ankara Üniversitesi Eczacılık Fakültesi"nde okuyan, okurken çeşitli Arap basın kuruluşları için haber yapmaya başlayan Abdülfettah bugün Arap dünyasının en büyük medya kuruluşu, Dubai merkezli MBC Group"un Türkiye temsilcisi. “Türk dizileri projesi”nin fikir sahibi Abdülfettah ilk kez anlatıyor: “Amacımız Türkiye"yi Türk kültürünü öğretmek. Bu ülke benden hiçbir şey beklemeden her şeyi verdi. Borcumu ödeyeyim diye planım yoktu, ama içimde vardı ki Allah bir kapı açtı, Türkiye"ye olan bu sevgiyi görünce gurur duyuyorum.”

Türk dizilerini yayınlama fikri nasıl doğdu?
Daha önce söylemediğim bir şey söyleyeceğim. 2002 yılında bir proje halinde sunmuştum, kabul edilmemişti. Altı müdürümüz var. Bana “Bu diziler neden tutsun?” diye sordular. Türk dizilerinin tutmayacağını, bunu kimsenin izlemeyeceğini söylediler. 2004 yılında bu projeyi başka bir şekilde tekrar sundum, bu defa akıllarına yattı. Hatta Kuveyt bölge müdürümüz kasım ayında bana şöyle dedi: “Buna en çok karşı çıkanlardan biri de bendim ama yanlış değerlendirmişiz.”

Dizileri kaç kişi izledi?
Resmi rakamlara göre, Ihlamurlar Altında"yı 60 milyon, Gümüş"ü 85 milyon kişi izledi. Bu sonuçlar sadece 22 Arap ülkesinin sonuçları. Yoksa dünyada ve Avrupa"da da izleyicilerimiz var, bunları katmıyoruz.

Dizilerin yayınlanma sırasını ne belirliyor?
Duygusal, aşk konulu diziler bittiğinde biraz farklı konulara yöneliyoruz. Lüks hayat, yalılarda süren zengin yaşam hikayelerinin ardından Anadolu"da geçen “Yersiz Yurtsuz” dizisini yayınladık. Türkiye"de zenginlerin yaşamları var ama Anadolu"da köylülerin olduğu Türk örf, adet ve törelerinin olduğu bir yaşam da var. Türkiye sadece İstanbul, yalılar, para, güç, demek değil. Mesela Kırık Kanatlar dizisinde kurtuluş, Atatürk dönemi anlatılıyor. Amacımız Türkiye"yi tanıtmak.

Amaç sadece Türkiye"yi tanıtmak mı?
Önce diğer amaçları anlatayım: Şirket açısından ticari. Çünkü Arap dünyasında yapılan dizilere ilgi artık bitti. Aslında konular Türk dizileriyle aynı ama bunlar aynı yapımcıdan, aynı yönetmenlerden çıktığı için, birbirinin tekrarı gibi görünüyor, yenilik yok. Yeni dizi yapmak çok masraflı. Bu kadar masraf yapmaktansa, hazır ve daha farklı olanı, Türk dizilerini aldık.

Bir ilçede dokuz Türkçe kursu açıldı

Çok fark var mı maliyet açısından?
Türkiye"de bu diziler yayınlanmış... Benim için çekilmiş değil. Kaç kere tekrar verebilir ki... Raflarda tozlanmasındansa bize satmaları, Türk yapımcılar için de kârlı. Çekilmiş, reklam veren reklamını vermiş, olduğu gibi rafa kaldırılmış. Onu değer haline getirmenin yolu ihracattır. Ama esas amaca gelecek olursak, bu iş aslında ticari değil. İnanın kimse bu işe sırf ticari açıdan bakmış değil. Türkiye siyasi, kültürel ve ekonomik anlamda Ortadoğu"nun en önemli ve en çok sevilen ülkesi. Amaç bunu pekiştirmek bunu zenginleştirmek, Türkiye"nin Arabistan"daki evlere odalara kadar girmesini sağlamak. Bizimle çalışan ve bize yardımcı olan Şükrü Avşar ve İrfan Şahin de buna inandılar. Türkiye"nin Ortadoğu"ya güzel bir şekilde tanıtılması, yakınlaştırılmasını istiyoruz.

Modern hayatı mı göstermek istiyorsunuz?
Bir insanın evinde yaşadığı dram ya da problem karşısındaki çözümü, bakışı Arap dünyasında belli bir kalıptadır, farklı ülkelerde başkadır. Türkiye"de de başkadır biz de her şey aynı ama çözümler farklı. O yüzden bu farklı çözümleri de görmüş olalım, bize benzeyen insanların farklı çözümler yaratabildiğini görelim. Çünkü değerli bir tecrübesi var Türkiye"nin. Ortak dil olmadıkça birbirimizi tanıyamayız. Siz İngilizce biliyorsunuz, biz de İngilizce biliyoruz. Böylece İngilizce bilenler yani üçüncü şahıslar bize aracı oluyor. Onların anlattıklarını biliyoruz, halbuki birbirimizle konuşsak, birbirimizi daha iyi anlayacağız.

Nasıl olacak bu, herkes Türkçe ya da Arapça mı öğrenecek?
Direkt iletişim kurmanın yolu dublaj oldu, dil engeli ortadan kalktı. Suriye"nin Kamışlı ilçesinde 9 tane Türkçe kursu açıldı. Bu bir örnek sadece. Bu dizilerin etkisidir. Demek ki insanlar “MBC yetkilileri bizim için almış, dublajını yapmış. Aradaki farkı kaldırmış. O zaman niye biz de kaldırmayalım, niye dublaj bekleyelim, ben Türkçe öğreneyim, zaten uydudan her şeyi izleyebiliyorum” diyor.

Bülent"le izdihamdan kaçarken ayakkabımı kaybettim

Kasım ayında Kuveyt"te bir mobilya firmasının showroom açılışına Bülent İnal davet edildi. Çok büyük bir izdihamla karşılaştık. Bülent İnal"ı altı bodyguard korudu. Ben izdihamdan kurtulmaya çalışırken, ayakkabı ayağımdan çıktı ve kayboldu.
Otele ulaşamadık. Yollar kapanmış herkes oraya gidiyor, başka otele gitmek zorunda kaldık.

Filiz"le Yılmaz kavuşsun diye kurban kesildi

Ihlamurlar Altında"da Filiz"in doğum yaptığı bölümde, Gümüş dizisinde Gümüş"ün ölümden kurtulduğu bölümde Irak"ta insanlar havaya ateş açtılar. Ürdün"de birçok bedevi Filiz"le Yılmaz kavuşsun diye adak adadı. Evlenirlerse, bu dizi mutlu sonla biterse diye bir köylü kadın adak adadı ve sonunda kurban kesti, bütün köye de dağıttı. Dizilerle ilgili birçok kurban kesildi, bu tek değil, çok fazla.

İnternet üzerinden tebrikler gönderiyorlar. “Allah sizi Filiz"le Yılmaz gibi yapmasın, birbirinize kavuştursun” gibi cep telefonu mesajları kalıpları oluştu. “Allah sana Yılmaz kadar mert, Mehmet kadar romantik bir eş versin” diye...
Posterler sayesinde birçok kırtasiyeci ihya oldu, iflasın eşiğine gelmiş birçok dükkan kurtuldu. Bir karikatür var, diyor ki: “Oğlum sen mühendislik okudun, iş bulamadım diyorsun. Yalan. Git poster sat.”

Bizim starlarımızın bir kısmı bu durumun geçeceğini düşünüyor. Çok güzel bir teklif aldık. Bir starımız: “Beni Bülent"le buluşturun, aynı yapımda oynayalım, kuruş para almam” dedi... Bunun söyleyen bizim en pahalı starımız, resmen bu teklifi yaptı.

Prenses uçağını gönderecekti

Birleşmiş Milletler"de çalışan, zamanını ayarlamayan diplomatlar da izliyor. Adını açıklayamayacağım bir prenses “Uçağımı Atatürk Havalimanı"na gönderiyorum, Ihlamurlar Altında"nın bütün bölümlerini hazırlayın, getirsinler izleyeceğim” dedi. Allah"ım daha dublajı yapılmamış. İşte bu talepler geldikçe MBC Group, Türk dizileri için şifreli kanal kararı aldı. İsteyen bir sonraki bölümü, dileyen dizinin tamamını izlemek için abone olabilecek.

Amerikan kültürü yerine Türk kültürü olsun
Yani amacınız Türk kültürünü yaygınlaştırmak ve Amerikan kültürünü almak yerin Türk kültürünü almak mı?
Aynen öyle. Biz bu kadar stratejik düşünmedik ama her zaman söylediğim buydu. Ben Amerika"ya gitmedim ama Amerika"da hangi meydanda hangi park var, hangi caddenin köşesindeki kafe meşhur biliyorum. Bunun sebebi filmler ve diziler. Başarılı, çok saygı duyuyorum ama Amerika bana uzak, benim yakınımda Türkiye var. Benim 50 yıl önüme geçmiş bir ülke. Neden benim ülkemin insanı, vatandaşı bu yanı başındaki ülkeyi görmesin de uzağa baksın.

Bu arada sadece dizi değil filmler de aldınız, A.R.O.G"u, Issız Adam"ı da alacak mısınız?
Avşar Film"in tüm filmlerini yayınladık, hepsi bitti. Her cuma “Türk sineması gecesi” yaptık. “Karagöz ve Hacivat"ı Kim Öldürdü?” çok sevildi. Tekrarını üç kez yayınladık. “Tabutta Rövaşata”nın tekrarını verdik. “Neredesin Firuze” çok beğenildi. “Babam ve Oğlum” olay yarattı. Çok önemli eleştiriler, çok güzel yazılar yazdılar. Yeni filmler için yeni bir program hazırlanacak.

Kutuplara giderken bile diziyi kaçırmak istemeyen var

Türk dizileri için abonelik sistemiyle yayın yapacak şifreli bir kanal kurulacağı doğru mu?
Evet, MBC Plus bize gelen talepten dolayı kuruldu. Diyorlar ki “Sürekli izlemek istiyoruz”. Mesela “Yat gezisine gidiyorum. Üç ay yatla gezeceğim. Yat sabit durmadığı için uydudan seyretme şansım yok ama diziyi de kaçırmak istemiyorum. Diziyi DVD olarak verin...”

Bu gerçek mi yoksa örnek olsun diye mi anlatıyorsunuz?
Gerçek! Bunun gibi binlerce talep var. En çok sık sık yurtdışına gidenlerden bu talepler geliyor. Hiç unutmadığım bir şey, bir kişi çocuklarıyla birlikte kutuplara kamp kurmaya gidiyormuş. Orada izleyemeyeceğiz diye başvurdular. İlla ki “Bize DVD olarak verin, neyse parası veririz” dediler.

Diziler ahlak bozmadı gündeme gelmek için eleştiriyorlar

“Türk dizileri Arapların ahlakını bozdu, boşanmalar arttı” diye iddialar da var. Bir Arap medya uzmanı Harun Reşit “Türk dizileri edepsiz” diyor. Doğru mu bu eleştiriler?
Bizde her şeye karşı olan bir sınıf var. “Ben karşıyım arkadaş. Bir şey çok tutulduysa ve sevildiyse ben buna karşı olmalıyım” diyor. Bir kesim daha var, onlar da “Türk dizileri çok ünlü oldu bu dizilere karşı ben bir laf söylersem gündeme gelirim, adım duyulur, herkes benden söz eder” diyor. Mesela az önce söylediğiniz ismi inanın daha önce hiç duymadım. Bu dizilerden nemâlanmak için yapıyorlar. Beni biriyle şöyle tanıştırdılar: “Bu işte sizin dizilerinizi berbat eden, eleştiren adam.” İlk defa görüyorum, adını ilk defa duyuyorum.

Şeriat Mahkemesi Başkanı"na hesap verdim, beraat ettim

“Diziler ailelerimizi bozdular” diyorlar... Şeriat Mahkemesi Başkanı"yla karşılaştım. Bana dedi ki: “Sen elime düştün, gel buraya bizim ailelerimiz Gümüş ve Ihlamur Altında yüzünden dağılıyor. Kadınlarımızın eşlerinden boşanmalarının nedeni kocalarının Bülent İnal gibi yakışıklı ya da Kıvanç Tatlıtuğ gibi romantik olmaması. Erkekler ise kadınlarımızı Tuba Büyüküstün"e benzemedikleri için boşuyor.” Ben de “Siz Şeriat Mahkemesi Başkanı"sınız. Buyurun” dedim boynumu uzattım. “Kılıcınızı vurun ama savunmamı yapayım. Boşanmaların bu sebeplerle olduğunu nereden duydunuz?” dedim. “İnternet"te bana gönderilen yazılar var. Söyleyenler var ve halktan, fikir adamlarından duyduklarım var” dedi. Ben de ona şunu sordum: “Size gelen boşanma davalarında eşini Tuba"ya benzemediği için boşayan ya da Kıvanç kadar romantik olmadığı için boşanmak isteyenlerin sayısını rica ediyorum.” Hemen özel kalemini aradı. Sonucu öğrendi, telefonu kapattı, “Beraat, beraat ettin” dedi. Böyle bir şey yok. Bunlar aşırı derecedeki ilginin tepkileri.

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
SON DAKİKA

Yükleniyor...