19 Aralık 2025
  • İstanbul9°C
  • Ankara5°C
  • Antalya11°C

EURO BÖLGESİ KRİZİ İÇİN KARAR VERİLİYOR

Euro bölgesi hakkında, önümüzdeki hafta yapılacak kriz stratejileri toplantısında tartışılmadan hiçbir kararın verilmeyeceği bildirildi

Euro bölgesi krizi için karar veriliyor

22 Ekim 2011 Cumartesi 11:28

MURAT EMEN-EMEN&EMEN
Haftanın Ekonomik Görünümü 24-30 Ekim 2011
İSTANBUL
- Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy ve Almanya Başbakanı Angela Merkel'in dün telefonla yaptığı görüşmeden sonra yaptıkları açıklamada, “Pazar günü AB zirvesinde euro bölgesinin kriz stratejilerinin tartışılacağı, ancak en geç çarşamba günü yapılacak ikinci toplantıdan önce hiçbir kararın kabul edilmeyeceği” belirtildi.
Bölgesi'nin iki büyük ülkesinin, bölgenin borç krizinin aşılmasındaki planın ana noktaları konusunda anlaşamaması nedeniyle daha fazla zamana ihtiyacı olduğu bildirilen açıklamada, iki liderin, 23 Ekim'de yapılacak AB zirvesinden önce ilerleme sağlanabileceği umuduyla cumartesi günü biraraya geleceği ifade edildi.
Merkel ve Sarkozy, “Yunanistan'ın, borç sürdürülebilirliğini düzeltecek bir anlaşmaya varması için özel sektörle derhal görüşmeleri başlatması gerektiğini” kaydetti.

BELİRLİ ALANLARDA ANLAŞMAYA KARAR VERİLDİ
Almanya Başbakanı Merkel'in sözcüsü Steffan Seibert, Berlin'de gazetecilere yaptığı açıklamada, önemli ilerleme kaydettiklerini, ancak bunların nihai kararlar almak için yeterli olmadığını belirterek, “Belirli alanlarda anlaşmaya vardık, diğerlerinde doğru yöndeyiz” diye konuştu.
Merkel'in, euro bölgesinin istikrarı için koordineli önlemlerin sağlanabileceğinden emin olduğunu söyleyen sözcü, Merkel ve Sarkozy'nin, krizi aşmak için “kapsamlı ve iddialı” plana ihtiyaç olduğu konusunda anlaştığını belirtti.
Bu arada ABD Başkanı Barack Obama, Sarkozy ve Merkel ile yaptığı video konferans görüşmesinde, euro bölgesinin borç krizinin küresel ekonomi için tehdit oluşturduğuna dikkat çekti ve soruna, Fransa'nın Cannes kentinde 3-4 Kasım'da yapılacak G-20 zirvesinde çözümün bulunacağını umduğunu dile getirdi.
Euro bölgesi liderlerinin Yunanistan'a ikinci kurtarma paketi, bankaların sermayelerinin ve Avrupa Finansal İstikrar Fonu'nun (EFSF) etkisinin nasıl artırılacağı konusundaki görüş ayrılıklarının giderilememesi haftaya çarşamba günü ikinci zirveyi gerekli kıldı.
Almanya ve diğer birkaç zengin ülke, euro bölgesi borç batağındaki Yunanistan için ikinci kurtarma paketini onaylamadan önce bankaların ve diğer özel sektör kuruluşlarının ellerindeki Yunan tahvilleri konusunda daha fazla kaybı kabullenmesini istiyor.
Fransa ve Avrupa Merkez Bankası (ECB) ise bankaların Yunanistan'ın borcunu daha fazla silmeye zorlanmasına, bunun bankacılık sektörünü istikrarsızlaştıracağı ve piyasadaki dalgalanmayı kötüleştireceği gerekçesiyle karşı çıkıyor.

FİKİR AYRILIKLARI SÖZ KONUSU
Euro bölgesinin, 440 milyar euroluk EFSF'nin ateş gücünün nasıl daha fazla artırılacağı konusunda da bölünmüş durumda.
Fransa, Avrupa Finansal İstikrar Fonunu (EFSF) güçlendirmenin en etkin yolunu, EFSF'yi, Avrupa Merkez Bankası fonlarından yararlanabilecek bir bankaya dönüştürmek olacağını savunurken, Almanya Merkez Bankası ve Alman hükümeti buna karşı çıkıyor.
Fransa ve birkaç ülke, bankaları kurtarmanın onları kredi notlarına zarar verebileceğinden kaygılandıkları için hükümetlerden önce EFSF'nin bankaları desteklemesi gerektiğini savunuyor.

ekim-emen-2.jpg

ALMANYA'DA RESESYON KAYGISI

Almanya'da resesyon kaygıları, iş dünyası güven endeksinin son 16 ayın en düşük seviyesine inmesine neden oldu. Ifo Enstitüsü tarafından hazırlanan endeks Ekim ayında bir önceki aya göre bir puan azalarak 106,4 puana düştü. Dün Almanya, gelecek yılki büyüme tahminini % 1,8'den, % 1'e indirmişti.
Yatırımcılarda güven endeksi de geçen yıl, son üç yılın en alt seviyesine inmişti. Borsadaki Dax endeksi de Ağustos ayından beri % 19 düştü.
Almanya hükümeti bu yıl % 2,9 büyüme bekliyor.
Ancak euro bölgesinde süren krizin, ülkenin ihracata dayalı ekonomisini olumsuz etkilemesi bekleniyor.
ABN AMRO Bankası uzmanı Aline Schuiling "Tırmanan kamu borcu krizinin bankacılık sektörüne ve reel ekonomiye de yayılması, güvene ve faaliyetlere darbe vurdu." dedi.
Schuiling, sözlerini "Yine de Alman ekonomisinin resesyona girmesini beklemiyoruz çünkü iç talebi kuvvetli olmaya ve düşen ihracata karşı tampon görevi görmeye devam edecek." diye sürdürdü. Ifo Enstitüsü'nün iş dünyası güven endeksi, 7 bin şirketle yapılan anketlere dayanıyor. Ankette şirketlerden iş koşullarını ve gelecek altı ayın beklentilerini değerlendirmeleri isteniyor.

MERKEZ ENFLASYONU RİSKLİ GÖRDÜ
Merkez Bankası enflasyonu riskli gördü ve pol,t,k faiz 5.75’e dokunmadı ama gecelik borç verme faizini %8’den %12.5’a çıkardı. Faiz koridorunun genişletilmesi kura karşı bir gözdağı olarak yorumlandı.
2.5 ay aradan sonra koridor genişledi
TCMB Açıklamasında”Türk Lirası’nda yakın zamanda gözlenen aşırı değer kaybı, işlenmemiş gıda fiyatlarındaki baz etkisi ve fiyatı yönetilen/yönlendirilen ürünlerdeki ayarlamalar nedeniyle, önümüzdeki aylarda belirgin bir şekilde yükseliş gözlenecek. Merkez Bankası, bu durumun orta vadeli enflasyon beklentilerini ve görünümünü etkilemesine izin vermeyecek. Bu doğrultuda Kurul, borç verme faizlerinin önemli ölçüde artırılması yoluyla faiz koridorunun genişletilmesine karar verildi.” Denildi.
Daralmayla cari açık hızlı iyileşecek
Son dönemde açıklanan veriler iç ve dış talep arasındaki dengelenmenin öngörüldüğü şekilde sürdüğüne dikkat çekiyor. Tüketici kredilerindeki büyümenin daha makul seviyelere inmesi sonucunda, özel kesim tasarruflarında arzulanan artış gerçekleşmeye başladı.
Bu çerçevede, cari işlemler dengesinde belirgin bir iyileşme gözleniyor. Yılın son çeyreğinde bu eğilim hız kazanacak.
Yurtiçi istikrar için gerekenler yapılacak
Bunun yanı sıra Kurul, küresel ekonomideki gelişmeleri yakından izleyerek 4 Ağustos 2011 tarihli ara toplantıda belirlenen strateji çerçevesinde, yurtiçi piyasalardaki istikrarı sağlamak için gerekli politika tedbirlerini gecikmeksizin almaya devam edeceğini vurguladı.

MERKEZ’İN YENİ ADIMI NASIL YORUMLANDI
• ‘Faiz yükselir’ gözdağını verdi
• Karar TL’ye olumlu yansır
• Bizi şaşırttı zamana oynanıyor
• Bir noktada faiz artırmaları gerekecek.

ekim-emen-3.jpg

TÜRKİYE PARA POLİTİKASI ZOR DURUMDA

Financial Times gazetesi, gecelik borç verme faizinin artıran Merkez Bankası’nın “yeniden tutumunu değiştirdiğini artık ufukta faiz indirimleri değil, daha yüksek faizlerin olduğu”nu savundu.
Merkez Bankası’nın gecelik borç verme faizini artırması, yurt dışında bir “tutum değişikliği” olarak yorumlandı. Financial Times gazetesi, Türkiye’nin para politikasının “köşede sıkıştığı”nı öne sürerken Merkez Bankasına yönelik “İnatçılıkla büyük miktarlarda döviz satmayı sürdürürse eğer, bu yakında ülkenin risk primini artırıp bankanın kredibilitesi için uzun vadeli bir sorun yaratabilir” görüşlerini de yansıttı.
Ekonomi gazetesi Financial Times “Türkiye’nin Para Politikası Köşede Sıkıştı” başlığı ile yayımladığı haber analizinde Merkez Bankası’nın, faiz oranlarını 50 baz puan düşürerek piyasaları şaşırmasından iki ay sonra “yine tutumu değiştirdiği”ni belirterek, “Şimdi ufukta yeni indirimler değil, daha yüksek faiz oranları vardır” sözlerini kullandı.
Merkez Bankası tarafından geçen hafta Perşembe günü yapılan açıklamada “söylediklerinden çok söylemedikleri” ile daha dikkat çektiğini savunan gazete, açıklamada son dönemde yeni faiz indirimlerin gelebileceği işaretini vermek için kullanan ifadelere yer vermediğini kaydetti.
Gazete şöyle devam etti:
“Banka’nın tavrı değişikliğinin nedeni çok açıktır, yani son bir yılda hem dolara, hem de Euro’ya karşı yüzde 20’yi aşkın değer kaybeden Türk lirasının zayıflığıdır.
İlk başta banka, liranın değer kaybından yana olmuştu ama düşüş sürerken daha yüksek ithal fiyatları nedeniyle enflasyon üzerinde yaptığı etki konusunda giderek daha da kaygılandı. Şimdi işler, köşede sıkıştığı gibi. Hem banka, hem hükümet, enflasyonun, yüzde 5.5’lik yıl sonu hedefini ıskalayacağını kabul etmiş bulunuyor. Hükümet, artık yüzde

“DÖVİZE MÜDAHALE POLİTİKASININ BAŞARISININ SINIRLI”
İngiliz gazetesi, geçen hafta getirilen ÖTV artışlarının, enflasyonu daha da yükseltebileceğini belirtirken bunda da birçok şirketin vergi artışlarını fiyatları daha da artırmak için bahane gibi kullandıklarına dikkat çekti.
Merkez Bankası’nın liranın değer kaybını durdurmaya amaçlayan müdahale politikasının “sınırlı başarısı olduğu, sürdürülebilir olmayabileceği” öne sürüldüğü haber analizinde, piyasa kaynaklarına göre, Salı günü yapılan ilk doğrudan müdahalenin en az 500 milyon dolar satıldığı ancak liranın pek kıpırdamadığını, halbuki Merkez Bankası’nın altın dahil 90 milyar dolar gibi “sınırlı” rezervleri olduğu belirtildi.

“MERKEZ’İN PEK BİR HAREKET ALANI KALMADI”
Bu durumda bir şeyler yapılması gerektiğini ve “para politikasında bir kaymaya gidildiği”ni yazan gazete, EkspresInvest’in Merkez Bankası’nın lirayı savunmak için pek hareket alanının kalmadığını savunurken, “İnatçılıkla büyük miktarlarda döviz satmayı sürdürürse eğer, bu yakında ülkenin risk primini artırıp bankanın kredibilitesi için uzun vadeli bir sorun yaratabilir” yorumunu yansıttı.
FT, EkspresInvest’in enflasyonun yıl sonunda, hedefi katlayarak yüzde 10 gibi yüksek bir düzeyde gerçekleşebileceği uyarısına da yer verdikten sonra “İronik olan şey, bunun, Ankara’nın başlıca kaygısının, aşırı ısınmış bir ekonomiyi frenlemek yerine talebin devamını sağlamak olduğu bir ortamda meydana gelmesidir” diye yazdı.
Hem Merkez Bankası’nın, hem de hükümetin, ekonominin yavaşladığını gösteren verilere vurgu yaptıklarına, Euro bölgesindeki ciddi krizinin de Merkez Bankası’nı Ağustos’ta faizleri indirmeye zorladığına dikkat çekildiği haber analizinde Ankara’nın kısa bir süre önce bankalara kredideki büyümeyi yavaşlatma çağrılarını yaptığına dikkat çekildikten sonra “Şimdi ise, açıkça verilen mesaj ise, kredi büyümesini azaltmanın o kadar önemli olmadığıdır” denildi.

“CARİ AÇIK HEDEFLERİ PEK İDDİALI DEĞİL”
FT, hükümetin cari açığını düşürmeye yönelik “pek iddialı olmayan” hedefleri ortaya koymasının “büyümenin başlıca öncelik olduğu”nu ortaya koyduğunu belirtirken, “Yani, Türkiye, hem merkez bankası, hem de hükümetin büyümenin devamını sağlamak istediği bir dönemde daha yüksek faiz oranları üzerinde düşünebilir. Zaten hiç kimse, asla, makroekonomik politikanın kolay bir şey olduğunu söylememişti ki” ifadelerini kullandı.

PİYASALAR
Geçtiğimiz hafta yapılan PPK Toplantısında; politika faiz koridoru olarak tanımlanan gecelik borç alma ve borç verme faiz oranları arasındaki farkı 400 baz puandan 750 baz puana çıkartarak piyasa faizleri için hareket alanını yukarı yönlü genişletti.
Bu kararın ardından
• TL bono faizlerinin yükseldiğini,
• TL'nin artan faiz cazibesinin ise kurları bir miktar aşağı çektiğini gördük.
• Merkez Bankası'nın TL'yi destekleme konusundaki kararlılığını sürdürmesi, döviz satım ihalelerine ve/veya TL faizleri yukarı çeken kararlarına devam etmesi, yurtdışı risklerin "nötr" alındığı bir varsayımda kurların daha da gevşemesine neden olacaktır.
• Ancak, dış piyasa riskleri göz ardı edilemez bir yoğunlukta ilerlediğinden özellikle Avrupa odaklı gelişmeler izlenmeli. Avrupa'da bu hafta 23 Ekim Pazar günü gerçekleşmesi beklenen AB Liderler Zirvesi'nin ertelenmesi gündeme gelmişti, ancak zirve ertelenmedi çözüm ertelendi. Pazar günü sonuç çıkmayacağı resmen kabul edilirken 26 Ekim Çarşamba gününe yeni bir zirve daha eklendi ve en önemlisi Fransa ve Almanya bu zirveden kapsamlı kararlar çıkacağına dair "söz" verdiler.
• Piyasalar, önünü rahat göremediği bu ortamda AB'nin karar sürecini ve krizi aşmadaki yol haritasını görene kadar izlemede kalıyor.
• Hafta boyunca yurtdışında süren yatay fiyat hareketlerinin bugün de sürmesini bekliyoruz.
• Ancak, yurtiçinde PPK'nın faiz koridorunu genişletme kararı bir süre daha faizlerin artabileceği ya da yüksek kalabileceği, kurların biraz daha destek bulabileceği, İMKB'nin ise sınırlanacağı bir döneme işaret ediyor.

Kararın ardından yükselişe geçen gösterge faiz yaklaşık üç ay sonra ilk kez %9'u aşarken kapanışı %9,14'den gerçekleştirdi. TL'deki değer kaybını sınırlamak amacıyla borç verme faizini artıran Merkez Bankası'nın bankalar arası piyasadaki faizlerin yükselmesini istemesi tahvil faizleri açısından kısa vadede risk teşkil ediyor.

Merkez Bankası'nın TL'deki değer kaybını sınırlamak amacıyla gecelik borç verme faizini artırmasına ilk etapta çok önemli bir tepki vermeyen USD/TL daha sonra 1,86'nın altına indi. Merkez Bankası politika faizini değiştirmese de TL'yi daha cazip hale getirmek için borç verme faizlerini yükselterek bankalararası piyasada gecelik faizin daha yüksek seviyelerde oluşmasını istediğini gösterdi.

2011 yılına 1,55 seviyelerinde başlayan USD/TL yıl içinde oldukça zayıf bir performans sergileyerek tarihi zirve seviyeleri gördü. Kısa vadede TL'nin zayıf performansı sürebilir ancak orta uzun vadeli bakıldığında TCMB'nin attığı adımların, not artırımının tekrar gündeme gelmesinin ve Fed'in gevşek para politikasının TL'yi destekleyeceği düşünülüyor.

Esenlikle kalın

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
SON DAKİKA