• BIST 9008.92
  • Altın 2281.932
  • Dolar 32.3179
  • Euro 35.0593
  • İstanbul 16 °C
  • Ankara 9 °C
  • Antalya 15 °C

Kenan Akın’ın “Sittin Sene”si...

Ahmet Özdemir

Beş altı yıl önceydi. Bir sokak röportajında soruluyordu: 

“Sittin sene nedir? “

Elbette gerçek anlamını bilen yok, sallayanlar çoktu. Çoğu küfür olduğunu sanıyordu. Birkaç gün sonra televizyonda kanallar arasında gezinirken sokak röportajının amacını anladım. Yani bir şarkı yapılmış: “Sittin sene şu eve tıkılı kalamam koca dünyada / Çok bunaldım kendimi saldım acilen biri beni kurtarsa…” bu şarkıyı yapan ya da söyleyen sanatçı program konuğuydu. Dikkat ettim, şarkıyı yapanlar da “sittin sene”nin ne olduğunu tam olarak bilmiyorlardı. Ancak, orijinal bir buluş yapmış arkaik bir deyimi acayip şarkı metininde kullanmışlardı. 

Dünkü yazımda deyimlerden söz ettim. O an aklıma gelen birkaç deyimimizin kelime anlamı ile mecazi kapsamını ve günlük hayatımızdaki algısını anlatmaya çalıştım. O örneklere “Sittin Sene”yi de ekleyebiliriz. 

Dil bilgisi açısından “Sittin Sene”, TDK’na göre bitişik “Sittinsene”, uzun süre, tanımıyla kullanılan bir zarf kalıbı. Ama kelime “Sanlamı, (Sittin: Altmış, sene: yıl) altmış yıl. 

Altmış yıl ne anlatıyor? Eski zamanda insan ömrü günümüzdekinden kısaydı. Altmış yıllık bir hayat herkesin ulaşamayacağı bir ömürdü. Onun için sittin sene, ömür boyu, hatta sonsuza değin, ilelebet yani belirlenemeyecek kadar uzun bir zaman anlamlarını içiriyordu.  

Beceriksizliği anlatmak için bana “Sittin sene uğraşsan bir halt edemezsin” diye çıkışan olmuştur. Çetrefilli bir yazıyı okurken “Ben bu açıklamayı sittin sene okusam anlayamam,” diyebilirsiniz.  

Bazı deyimleri açıkladığım dünkü yazımın altına, meslek büyüğüm, özellikle radyo programlarımda örnek aldığım Yaşar Özürküt şu yorumu yapmış: “…Siddin sene geçse; bekleyip yazılanları okuyacağım. Sabrın sonu selamet olsun yeterki…”

Bilmiyorum, şimdi bir sokak röportajı yapılsa, birisi çenesinin üzerindeki top sakalını karıştırırken bilgiç bilgiç mikrofona “Şey ortasındaki harfi mutasyona uğramış küfür,” diyebilir.  Bunun arkasından bir bayan da tepki gösterebilir: " Ayy ne diyosun ne ayıp!"

Uzun sözün kısası, “sittin sene” hemen hemen bir ömre yakın, çok uzun süre algısını, anlamını taşıyan bir deyim... 

“Sittin Sene - Babıali’nin Son Genel Yayın Müdürü’nden Anılar, Notlar ve İzlenimler, ”  gazetecilik mesleğinin duayenlerinden Kenan Akın’ın uzun ince meslek yolundan enstantanelerin, acı tatlı anıların yer aldığı son kitabının adı. 

Önce Kenen Akın’ın biyografisinden satırbaşları vereyim: 

1944 yılının 28 Ekim’ini 29 Ekim’e bağlayan gecesinde Mardin’de doğdu. 1959’da gazeteciliğe Mardin’de başladı. 1961’da Tercüman gazetesine, 1986’da Türkiye gazetesine girdi. Genel Yayın Müdürü oldu. Middle-East ve Türkiye Ekonomi dergilerini yayınladı. Bu arada eşi Türkan Hanım’la Babı Ali Magazin Dergisi'ni çıkarmaya başladı. TGRT'de Genel Yayın Koordinatörlüğüne getirildi. 3 Mayıs 1994'te Yeni Günaydın Gazetesi Genel Yayın Müdürü oldu. Aynı yıl Sabah Gazetesi'nde Yazar ve Başkan Danışmanı olarak çalışmaya başladı. 

1 Mart 1996'da yeniden Türkiye Gazetesi’ne geçti. 1998’de Genel Yayın Müdürü oldu. 2004'de Tercüman Gazetesi'nde Genel Yayın Danışmanı ve Köşe Yazarlığı yaptı. 2005'de Ortadoğu Gazetesi Genel Yayın Müdürü oldu. On yıldan beri Yeniçağ Gazetesi köşe Yazarlığı yapıyor. 

Evli, iki çocuk babası ve iki torun sahibi.

Kenan Akın, “Sittin Sene”ye 15 ödül ve 15 kitap sığdırdı. Türkiye Gazeteciler Cemiyeti, Basın Konseyi, Basın İlân kurumu, Reklam Kurulu yönetim kurullarında görev alırken, Karaköy Rotary Klubünün 30, Marmara Grubunun 15 yıllık üyesi oldu. Marmara Üniversitesi ve İstanbul Üniversitesi’nin Gazetecilik Fakültelerinde ders verdi. 

Kenan Akın’ın “Sittin Sene”si okul aşamasındaki medya öğrencilerine, hem alaylı hem mektepli genç basın mensuplarına ders kitabı niteliğinde. 

İşte ondan ilk ders: 

“Gazeteci; bildiği, duyduğu, gördüğü olayları objektif gözle inceleyen, araştıran, soruşturan ve yazan- fotoğraflayan kısacası yeryüzünü gözleyerek, adımlayan yüzlerce insandan biri. 

Doğruluk gazetecinin en büyük meziyetlerinden birini oluşturuyor. Belki de başta gelen. 

Yeri gelmişken; her yazarın gazeteci olmadığını öne sürmemiz gerekiyor. Yani, yazarlıktan kolay kolay "gazeteci" olunmaz ama gazetecilikten "yazar" çoğu defa mümkün hem de mükemmel... 

Zaten, yazar olmak artık çok kolay ve moda. Hocamız burhan Felek'in "kim asker mektubu yazabiliyorsa ona yazar denilebilir" şeklindeki fantezisi hep akla geliyor…”

Türk siyesi hayatının duayeni Hüsamettin Cindoruk “Sittin Sene”nin önsözünde şöyle yazıyor: 

“… Babıali, bir asra yakın bir dönem içinde ünlü gazeteciler, şairler edipler ve yazarlar yetiştirdi. Ne var ki, modern şehirleşmeyle birlikte, 20. asrın sonuna doğru Babıali'deki o atardamarın kılcalları, şehrin çeşitli semtlerine dağıtıldı. Babıali mucizesi, tarih olmuştu. 

Babıali, aynı zamanda bir ekoldü. Özellikle Akşam, Tan, Hürriyet, Milliyet, Cumhuriyet, Vatan, Yeni Sabah, Tercüman ve daha niceleri o ekolün halkalarını oluşturuyordu. 

İşte o ekolün halkalarından Tercüman, 1960'lardan itibaren çok değerli yazarlar ve gazetecilerle, Türk okurlarına ilginç haberler ve makaleler ulaştırdı. 

Tercüman'ın haber kadrosunda yıldızı parlayan muhabirlerden birisi de Sayın Kenan Akın'dı. Yurtiçinden ve yurtdışından sürekli orijinal ve atlatma haberler veriyordu. Özellikle, Ortadoğu ülkeleri Sayın Akın'ın haber kaynağı idi. 

Aradan yıllar geçti. Sayın Akın, muhabirlikten yöneticiliğe yükseldi. Meslekte yarım asrı geride bıraktı. Özgün kalemi ile anılarını bir kitapta topladı. Anılarda, günışığına çıkmamış, o kadar çok bilgi var ki... Onlar, soluk soluğa okunacak, perde arkası bilgiler.”

"Sittin Sene" veya "Atmış Yılda" bütün geçenlerin tümünü yazmak kolay değil. Ama bir yerden başlamak gerekli. Onun için Kenan Akın, “Vakit tamamdır,” demiş. Ucun ucun başlamış. Altmış yıllık süreç içinde kendi yazılarından, haberlerinden yaptığı alıntılan, yer aldığı fotoğraflar, pek çoğu manşete çıkmış bulunan haberlerinin kupürlerini bir araya getirmiş.  

Altmış yıl içinde Denktaş’ı anlattığı bölümde, anlık da olsa, bir fotoğrafta kendimi görmemden mutlu oldum. 

Kitabın sayfaları arasında. mesleğe başladığı 1959’dan bu güne, altmış yıl, “sittin sene” iç dış politikanın, sosyal, ekonomik, kültür, sanat hayatının iz düşümlerini, andaçlarını, hüzünle, ibretle, nostalji ile yeniden yaşıyoruz.  Pek çoğumuzun bilmediği, ya da bilip, yaşayıp, unuttukları günlerin, insanların geçitleri…

Kenan Akın’ın kitapları şunlar: Kutsal Vaha; Suudi Arabistan, Çölden Gelen Umut; Kaddafi, İşte Erbakan, Yeni Bir Libya, Medyatik Türkiye, Olay Adam; Erbakan, Filistin Dramı ve Yaser Arafat, Yeni Libya ve Cemahiriye, Cezayir'de Fransız Vahşeti, Orta Doğu'nun Kara Kutusu, Kerbela Ey Kerbela,  Sittin Sene - Babıali'nin Son Genel Yayın Müdürü'nden Anılar ve Notlar…

sittin-sene.jpeg

Bu yazı toplam 5119 defa okunmuştur.
Yazarın Diğer Yazıları
Tüm Hakları Saklıdır © 2005 Türkiye Turizm | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.