• BIST 9109.34
  • Altın 2919.651
  • Dolar 34.2345
  • Euro 37.6242
  • İstanbul 23 °C
  • Ankara 17 °C
  • Antalya 23 °C

HABOM'da hatadan kaynaklanan hatalar

Sefa İnan

Haftalık yazıma başladığımda, günlerin ne kadar ne çabuk geçtiğini anlayabiliyorum. Zaman, gerçekten çok hızlı seyrediyor ve bu hızlı akış içinde yazı peşinde koşarken, emeklilik hayatım bayağı renkli geçiyor. Eski arkadaşlarım ikiye ayrılıyor; Bir grupla birlikte sazlı sözlü birlikte olurken, diğer grubumuzla her ayın ikinci Cumartesi günü buluşup, daha ağır başlı, yemek yiyerek, bol bol sohbet ediyoruz. Bu sohbetlerde; bizim zamanımızdaki iş yaşamının renkli anılarını yazmıyorum diye sitem edenler çoğunlukta. Her hafta onlara söz veriyorum ve tam yazacağım sırada, bir başka önemli konu karşıma çıkıyor ve yine bu sözümü ertelemek zorunda kalıyorum.
Eski ve tüm satırları gülümsemeyle okuyacağınızdan emin olduğum bir anım aklıma geldi ve tam yazmaya başlarken, her zaman eleştirdiğim bir konuya ilişkin bir haber duydum ve eski dostlarımı yine kırma pahasına bu haberin üstüne atladım.
Yazı başlığını okuduğunuzda; bu ne saçma başlık demişsinizdir. Genelde ilginç ve çekici başlıklarla sizi yazımı okumaya çekmek yerine, yazdığım yazıdaki konu başlıklarını manşete çekmeyi tercih ediyorum. Aslına bakacak olursanız; iki veya üç ayrı konu ile yazı yazacağıma, bunu iki, üç hafta kullanıp her birini bir başka haftada yayınlayabilirdim. Bu işin kolayı, ama bu sefer yazdığım konu bayatlamış oluyor ve tercih etmeyerek yazımın uzunluğuna bakmadan, hatta kişisel bloğuma link verme pahasına hepsini birden yazarak, haftaya Allah Kerim diyorum.
Bu hafta yine önemli konuları kendime özgü kişisel yorumlarımla sizlere sunacağım. Yorumlarıma, katılırsınız veya katılmazsınız. Ben; nasıl özgürce fikirlerimi yazıyorsam, sizler de özgürce eleştirme hakkınızı kullanmalısınız diye düşünür ve yorumlarınızı yayınlanması için onaylarım.
Geçen hafta HABOM konusunu işlemiş ve HABOM’da ilk kez yapılan toplu iş sözleşmesinin çok amatörce yapıldığını söylemiştim. Çünkü, ilk yapılan toplu iş sözleşmelerinde, taslaktaki iş gruplarına yönelik gruplar hep aynı kalıyor ve yeni yapılan her toplu iş sözleşmesinde iyileştirmeler bu taslaktaki rakamların üstüne yapılıyor. Kısaca, taslak bozuksa, hep bozuk gidiyor.
1975 yılında girdiğim THY’de, bu güne kadar yapılan tüm toplu iş sözleşmelerini yakinen izlemiş biri olarak, HABOM’daki bu ücret değerlendirmelerini içeren tabloyu beğenmediğimi belirtmiştim. Amerika’yı yeniden keşfetmeye çıkmış, THY/HABOM ve ilgili sendikalara önerim; bu kıtanın zaten keşfedilmiş olduğunu hatırlatıp abesle iştigal etmemelerini salık vermek olacak. Dünyanın her havayolu veya MRO’sunda (Bakım merkezi) aynı görevleri yapan çalışanlar var. Onların da bir sendika ve işverenleri var. Bu konuya biraz bilimsel yaklaşın yahu…
THY Genel müdürlüğünü ve yönetim kurulu başkanlığını yapan Cem Kozlu’nun yabancı uzmanlara yaptırdığı iş değerlendirmesi gibi bir değerlendirmeyi, siz de yaptırın veya Avrupa’yı örnek alın.
Tüm dünyada aynı mesleği yapanların, PİLOT-TEKNİSYEN-MÜHENDİS-KABİN MEMURU-DİSPEÇ- MEMUR VB… Bunların maaşlarına değil, birbirilerine olan oranlarına bakın ve bu oranları yayınlayın da göreyim ben sizi. … İşinize mi gelmiyor yoksa?… Ben de tüm mesleki branşların taban ve tavan rakamları var. Sendika, pardon işveren sendikalarının yapacağı iş, onların aldığı maaşları istemek değil, mesleki branşların birbirlerine olan orantılarını örnek alıp iş değerlendirmelerini yapmaktır. Bana THY’deki en üst seviyedeki kaptan pilotun maaşını söyleyin, ben de size tüm mesleki branşlardaki çalışanların ne alması gerektiğini söyleyeyim. Hak yemeyin.
İkinci konum; Lisans almaya çalışan Teknisyenleri ilgilendiriyor. Ülkemizin ilerleyen havacılığı(!) harika MRO merkezleri açıyor, ama, içlerini yetişmiş iş gücü sağlayacak elemanlarla dolduramıyor. Üniversitelerimizde olduğu gibi sayısal verilere bakılıyor. İnşaatı yap okulu aç ve bol, bol mezun ver. Üniversitelerden mezun olanlar çoğalıyor ama bu sefer de iş bulabilecekleri yerler kapanıyor.
Sektörümüze yönelik eğitim veren okullara baktığımızda yine bir dolu sorun ile karşılaşılıyor. Önüne gelen okul pardon ticarethane açmış. Sivil hava ulaştırma işletmeciliği bölümlerinden mezun olup ta işe girenlerin ortalaması %10-15. Buyurun buradan yakın… Kabin hizmetleri bölümlerinde ise kabin memuru olmak için 2 bazen 2+1 ( Hazırlık) okuyorsunuz. Senelik 15.000 TL den iki sene desek 30.000. Üç sene desek 45.000TL ödeyip birde hayatınızın iki veya üç senesini veriyorken, Atlas Jet in AFA eğitim merkezi iş garantili 45 günlük kursla 5.000TL karşılığı Lise mezununu uçaklarında kabin memuru olarak çalıştırıyor. İşte gerçekler… Görüldüğü üzere büyük yanlışlar var.
Şimdi sıkı durun…
Bir araştırmaya göre, Türkiye’de 175 Üniversitenin yanı sıra 557.000 Üniversite mezununun işsiz olduğu söylenmekte. Bu rakamlara baktığınızda siz ne düşünüyorsanız bende aynısını düşünüyorum. Hal böyleyken birileri mangalda kül bırakmayacak şekilde atıp tutuyor. Biride çıkıp bu okullardaki eğitim kalitesini sorgulamıyor.
Hemen sektöre döneyim;
Bir tarafta YÖK, diğer tarafta SHGM, şimdiye kadar olumlu bir adım atamıyorlar, özellikle 4+1 eğitim veren SHYO’ların sorunlarına bile yanıt veremiyorlar. Hal böyle olunca; boş hangarlardaki bol miktarda yardımcı teknisyenler, lisans alıp imza yetkisine kavuşamıyor. SHGM, EASA 66 kurallarına uygun SHY-66’yı çıkardı, ama, bu sefer de bu yönetmeliğin içeriğindeki koşullara uygun öğretim yapan ve bu konuda sınav yapabilecek seviyede yetkilendirilmiş kurum bulmak zorlaştı. Her kurum, topu taca atmakla meşgulken, ayağına topu alıp sürmeye çalışanlara devamlı defans yapılıyor. “Su bile kısa yolu seçer” mantığı ile düşünen yurdum insanı ve eğitimi ticari mantık çerçevesinde değerlendiren yurdumun sözde eğitim, ama, aslında ticari kurumları, karşılıklı bir çözüm buldular. Neydi bu çözüm?

“AB bizi almıyor ve EASA Part 66 lisansını biz ülkemizden alamıyorsak, biz de AB üyesi ülkelerin lisans sınavlarına girer alırız” yolu karşılarına çıktı. Hemen ticari kurumlar (pardon, bunlara eğitim kurumu falan deniyor!) türemeye başladı. “Gel… Gel… ver 3200 Euro, sınavlara gir ve EASA Part 66 lisansını al! Dünyanın her yerinde teknisyenlik yaparsın” söylemi ile, atıp tutan, havacılıkta çağ atladık diyerek içi boş beyanları ciddiye alan yurdumun insanları, bu yola hemen atladı. Atladı atlamasına, ama, bu sefer bu ticari kurumlar Türkiye’mizin yetişmiş insan gücüne katkı yapmak için kurulmuş değiller ya… Sistem hemen bozularak lisan bilmeyenlerin bile kolayca İngilizce sınavları takır, takır geçip lisans alabildiği hâle dönüşüverdi. Tabii ki lisans vermek için İngilizce koşulunu tam yerine getirebilecek, modül derslerini layıkıyla dinleyip, sonra yine İngilizce sınavlardan başarılı olabilmek o kadar da kolay değil. O zaman ne yapmak gerekir? “Madem ticarethane açtık, bir şekilde kurslara başlayanlara lisans veremezsek nasıl para kazanacağız?” diye düşünüp, işi iyice basitleştirdiler ve kurunun yanında yaşı da yaktılar. Bu arada bileğinin hakkıyla ve iyi derecede İngilizce eşliğinde lisans alanlar yok mu? Var tabii ki.
Çünkü Yanlış olan EASA lisansı değil kural dışı sınavlar ile EASA lisansı alınabilmesidir.
Bu farkı iyice kafamıza sokalım. Bu tür illegal sınavlarla Lisans vermek lisansın da değersizleşmesine yol açıyor.
Hani eskiden sünnetçiler vardı; bunlar; “bugün sünnet, yarın okul” diyerek, reklam yaparlardı. İşte aynı böyle bir durum oluştu. Tamam, da; lisans aldığınızda iş bitiyor mu? Tabii ki hayır. Peki daha ne yapılacak? Çalışanların ilgili şirketlerin kalite departmanlarından C/S yetkisi alma koşulu var. Teknisyen bu ücretli kurumlardan lisans alıyor ama bu sefer kendi şirketinin kalite departmanından İngilizceye hakim olamadığından C/S yetkisi verilemediğinden sorunlar yaşanmaya başlandı.
Neydi bu sorun; SHGM’nin kabul ettiği bir kurumda; İngilizce sınavına girip, genelgeye uygun puan almış olacak, çalıştığı kuruluş içinde İngilizce değerlendirmesine (language assessment) girip başarılı olacak ki yetkilendirilebilsin.
Şimdi ne olacak? HATA (Hellenic aviation training academy ) isimli Yunan Part-147 kuruluşunun yetkileri, Yunanistan sivil havacılığı tarafından iptal edildi. Dikkat ederseniz; Yunanistan Sivil Havacılık Otoritesi diyorum. Çünkü EASA yetkilerini, AB üyesi olan ülkelerin sivil havacılık örgütlerine veriyor, Part 147 organizasyonlarına değil.
Dolayısıyla, HATA Part-147 örgütünün yetkisini, EASA doğrudan askıya alamıyor veya iptal edemiyor. HATA’nın yetkilerinin askıya alınması, EASA’nın Yunanistan sivil havacılığını rutin bir denetleme aşamasında; “hadi bir de HATA Part 147 organizasyonunuza bir bakalım” diyerek, birlikte kontrol ettiklerinde ortaya çıkıyor. ( Sanırım bir çok yerden şikâyetler gelmiş olmalı) Yunan sivil havacılığın sitesine girerseniz, bu iptal haberini orada kendiniz de görebilirsiniz. http://www.hcaa.gr/HATA_revoke.txt.

Haberde ayrıca; HATA’nın 2012 Ağustos ve 2013 Ağustos aylarında Maldivler’de yaptığı lisans sınavlarını da geçersiz kılındığı, araştırmaların sürdüğü bilgileri de var. Bu incelemenin bir ucu, aynı kuruluşun Türkiye’de yaptığı lisans sınavlarına da dokunabilir. Bu kuruluşta sınava girmiş veya girmeye devam eden talihsiz arkadaşlar sıkıntı yaşayabilirler. Ödedikleri paraların boşa gitme olasılığı var. Uçak Bakım Teknisyen lisansı almak isteyen gençlerimiz, sınav için Eskişehir Anadolu Üniversitesi’nden başka bir yer bulamıyorlar. Çünkü yok. Sanırım havacılıkta cağ atlarken bunları unutmuşuz:)
Türkiye’nin lisanslı teknisyen üretimi durdu sayılır. Bu böyle sürerse, SHD-T 35 lisansından SHY-66 ya dönüştürülen deneyimli teknisyenler de; “biz yorulduk, yaşlandık” deyip çalışmayı bırakınca, 2-3 yıl içinde, uçak bakım kuruluşlarımızın yetkili personel yetersizliğinden çalışamaz duruma düşecekleri kesin. Sektörümüz ve tabii ki bilhassa THY bu konuda da geçici çözümlerine mutlaka hazırdır. Yabancı pilot alımları gibi yabancı teknisyenleri de şirkete doldurdun mu iş tamam. Türklere vermediğiniz parayı onlara verirsiniz.
Bazen düşünüyorum da; Yabancı pilot olsun teknisyen olsun fark etmez. Bunların transferleri mutlaka belirli simsarlar tarafından yapılıyordur. Hani diyorum ki, Birileri kasıtlı olarak sistemi baltalayıp simsarlarla ortak iş mi bitiriyorlar? Bu konuda düşündüğümde bunlar Müslüman kişiler(!) tövbe haşa ya diyorum.
Gittikçe çoğalan MRO hangarlarında, üs bakımlarda (base maintenance) kim çalışacak? Havayolları uçak ve sefer sayılarını artırıyor, bir ay sonra yaz sezonu açılıyor. Havayollarının hat bakım kuruluşları zorunlu olarak MRO’lardaki lisanlı-yetkili teknisyenleri kadrolarına transfer ediyorlar. SHGM artık bu soruna kalıcı bir çözüm bulmak zorunda.
Doğru dürüst bir soru bankası yok, tüm modül sorularının yanıtlarının bulunacağı kaynak doküman veya dokümanlar yok. Böyle şey olur mu? Sınava girecek genç ne yapsın? Sınava giriyor, kalıyor, tekrar giriyor, gene kalıyor. Sorulan soruların gerçek uçak bakımı ile ne kadar ilgisi var bilmiyoruz. Belki de, “3/8 bir vidanın emniyetlenmesi için, binde kaç inçlik emniyet teli kullanılacağı” soruluyordur. Bunu zaten işini yaparken referans olarak kullanmak zorunda olduğu AMM veriyor, teknisyen bilse ne olur, bilmese ne olur. Ama; sıkarına değil de, sökerine emniyet yapan teknisyen olamaz.
SHY-66 lisansı sınavları, dolayısı ile lisanslı teknisyen üretimi tam bir kördüğüm halini aldı. SHGM bu düğümü kalıcı olarak çözmek zorunda. Palyatif önlemlerle günü kurtarmak artık yetmiyor.
Üniversitelerin havacılık yüksek okullarında okuyan teknisyen adayları 100 üzerinden en az 50 alarak mezun olabiliyorlar, bu normal. Ancak, lisans alabilmeleri için; modül derslerinden en az 75 almaları gerekiyor. (SHD-T 35 yürürlükte iken en az 70 idi) Aksi halde, mezuniyet sonrası 75’den az not aldıkları derslerden modül sınavlarına girmek zorundalar. Okurlarken taze olan bilgileri çalışmaya başladıklarında bayatlayacak veya unutulacak, o zaman, modül sınavlarında başarılı olmaları çok zor. Okuyan gençlere önerim; mezun olmadan modül derslerinden yüksek not (75) alarak modül sınavlarına girmek zorunda kalmamaları olacak.
Türkiye’de % 1 lik dilime girip üniversite kazanan ve 4 yıl havacılık okuyan arkadaşlar EASA sınavlarından ve Anadolu Üniversitesinin lisans sınavlarından kalıyorsa bir yerde hata var demektir. Müfredatı veya soruları gözden geçirmekte fayda var.
Kısa bir zaman dilimi içinde bu sorunların çözüleceğini düşünmüyorum. Bizim ileri görüşlü yöneticilerimiz su gibi kısa yolu seçer ve sizlere vermediği ücreti yabancılara vererek günü kurtarma yoluna gider. Kim öle kim kala… Değil mi ama?
Herkes kendi koltuğunun derdine düşmüş. THY/Teknik bazı yöneticilerini teşekkür edip emekli ediyor. Bunlar, kıdem tazminatlarını alıp emekli maaşlarını bağlatıyor ve yine HABOM da Müdürlük, Başkanlık koltuklarını doldurmak için rica minnet ediyorlar. Sanki bulunmaz Hint kumaşılar. Peki, üst yönetim bu isteklerini kabul ediyor mu? Evet.
Bu zat-ı muhteremler, 10 ile 15 bin TL arasında net maaşı ceplerine indiriyor. Kimisi Temel Beyimizin sınıf arkadaşı, kimisi ise Hamdi beyimizin köylüsü falandır. Hadi, THY/Teknikteki teknisyenleri emekli edip HABOM’a alıyorsun, bunu anladık. İhtiyacın var. Peki, bu zat-ı muhteremleri neden alırsın ki? Bunların yerine başkalarını koyamıyor musun? HABOM’da personel giderleri çok fazla diyorsunuz ve buna rağmen emekli olmuş yüksek ücretli müdür ve başkanları tekrar işe alıyorsunuz.
Biz adam olmayız vesselam…
 

Bu yazı toplam 3125 defa okunmuştur.
Yazarın Diğer Yazıları
Tüm Hakları Saklıdır © 2005 Türkiye Turizm | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.