• BIST 9079.97
  • Altın 2323.945
  • Dolar 32.3564
  • Euro 34.9234
  • İstanbul 13 °C
  • Ankara 13 °C
  • Antalya 16 °C

ABD’de türbülans devam ediyor

ABD’de türbülans devam ediyor
Amerika’da devlet mecburen şalteri indirdi ve devlet dairelerini kapatarak çalışanları mecburi izne çıkardı.Yeni yıla kadar piyasalar rahatlayacaklar

MURAT EMEN-EMEN&EMEN
Haftanın Ekonomik Görünümü 7-12 Ekim 2013
İSTANBUL
- Amerikan Parlementer sisteminin çift meclisli oluşunun ve birinde iktidarın diğerinde muhalefetin hakim oluşunun azizlikleri devam ediyor. Bütçe ve borçlanma tavanı meselesinde tıkandılar ve kimse taviz vermek istemiyor. Devlet mecburen şalteri indirdi ve devlet dairelerini kapatarak çalışanları mecburi izne çıkardı. Zaruri üniteler sağlık, polis gibi çalışıyor.
Cumhuriyetçilerin derdi Obama'nın meşhur Sağlık Reformu geçtiğimiz hafta yürülüğe girdi. Derleri orada bazı kesintiler istiyorlar. Obama'da bunu kabul etmiyor. Bakalım ne olacak?
Ayın 17'si itibariyle devletin dayanma gücü var. Oran sonra tamamen kapatıyor.
Sorunun ABD ve dünya piyasalarını yakından ilgilendirdiği muhakkak. Büyük bankaların CEO'ları Obama'yı ziyaret ederek durumun kritikliğini anlatmağa çalıştılar. Obama'da onları arkasına alarak Cumhuriyeçilere seslendi. Amerikan tarihine aşina olanlarımız hatırlarlar. Bu tür tıkanmalar şimdiye değin 15-16 defa olmuş ve her seferinde de son keterede çözüm sağlanmış.Bu seferde mutlaka bir çözüm bulunacak ama belli bir faturası olacaktır.
Piyasalar özellikle hisse senetleri veri yayınlanmayacağı için baskı altında. Ama gelişmekte olan ülkeler sanki biraz durumdan memnun gibi. Veri yayınlanmazsa FED düğmeye basamayacak. Yeni yıla kadar piyasalar rahatlayacaklar. Bu arada AB Merkez Başkanı Graghi, faizleri yükseltmeyeceğim deyince parite 1.36'lara kadar yükseldi. Dolar bütün paralar karşısında değer kaybetti. Bakalım bu hafta nasıl geçecek.

emen2.20131006234130.jpg

TÜRKİYE RAPORU

Geçtiğimiz hafta başı Başbakan beklenen Demokrasi paketini açtı. Başlangıçta paketin tatmin edici olmadığını tahmin eden Başbakan “Bu son olmayacak. Arkası gelecek diyerek” umutları beslemek istedi.
Paket islâmcılar hariç kimseyi tatmin etmedi. Türban yasağını kaldırarak ve kurban derilerinin cemaatlere gitmesi yolunu açarak o kesime selamını gönderdi. Andımızı yokederek ve üç harf ilave ederek kürtlere taviz verdi. Seçim sistemi konusunda çiğnenmesi için ortaya verimsiz bir sakız attı. Neticesi olmayacak bir gösteri oldu. Hemen hemen herkes memnuniyetsizliğini beyan etti.

REFORMCU GERİMİ GELDİ”
Ben şahsen andımızın kaldırılmasını hazmedemedim. Yıllar boyu mücadele verdiğimiz topraklarda sanki özgürlüğüm dizginleniyormuş gibi hissettim.Türk üst kimliğinin mücadelesini verememiş olmak beni üzdü. İslam kimliğini savunan AKP'nin gerektiği gibi savunmadığına inanıyorum. Çok şey kaybettik.
Dış basında paket beklendiği gibi yorumlandı ve laiklik darbe aldı diye sunuldu.
Bu konuda bir makale yayınlayan Economist Dergisi “ Reformcu gerimi geldi” diyerek Erdoğan'ı ele alıyor. Gezi olaylarından doğan sıkıntılı havayı kısmen dagıttı dediği reform paketinin kimseyi memnun etmediğinin de altını çiziyor Erdoğan'ın yaklaşan seçimler sebebiyle milliyetçi oylarını kaybetmek istemediğini bu nedenle kimseyi tatmin etmeyen bir paketin ortaya çıktığını belirtiyor.

jp-morgan.jpg

Geçtiğimiz hafta eylül ayı enflasyon rakamları açıklandı. TÜFE'de beklenti 0.65 iken gerçekleşme 0.77 yıllık 7.88 oldu. Üfe yıllık %6.23 oldu.Beklentilerin üzerinde gelen enflasyon rakamları üzerine JP Morgan yaptığı değerlendirmede kur etkisine dikkat çekti. “Çekirdek enflasyonda beklenenden keskin artışın da gösterdiği gibi Eylül ayında kur geçiş etkisi temel enflasyon tetikleyicisi oldu” yorumunu yaptı. Yılsonunda enflasyonun %7.6'ya inebileceğini belirtirken Eylül verisinin TCMB parasal politikası üzerinde önemli etkisi olmayacağına dikkat çekti.Borsa hafif hareketlenir gibi oldu. Hem alıcılı hem satıcılı bir seyir ile 76bin civarında dolaştı. Enflasyonun yüksek gelmeside etkiledi. Özellikle bankacılık kağıtları tekrar başı çekti.
Beklenenden yüksek gelen enflasyon faiz cephesini etkiledi. Diğer alternatif piyasalardaki yumuşama bizde gerçekleşmedi. Enflasyon öncesi 8.24 olan faiz arkasından 8.38 oldu..On yıllıklar %9'un altına geldi.

fitch.jpg

TÜRKİYE'NİN ÜMİTSİZLİĞE KAPILMASINA GEREK YOK

Döviz ayağında Draghi ile birlikte hafif düşme gördük.Parite perşembe itibariyle 1.3593'e geriledi. Dolar bütün paralar karşısında geriledi. Bizde ayrışma nedeniyle diğer paralara göre fazla bir gerileme olmadı.Perşembe günü bir ara 2 TL nin altına indi ama tekrar yükseldi. . İstikrarlı değil. Bu hafta 2'nin biraz altında seyretmesi 1.98 civarında dolaşması beklenebilir.
Bizle ilgili olarak piyasaları hafif bozan Fitch'in açıklaması oldu. Bir hafta önce herşey normal notumuzun arkasındayız diyen Fitch, buruk bir açıklama yaptı. Buna karşılık S&P Türkiye Temsilcisi “Belirsizlik var ama Türkiye'nin ümitsizliğe kapılmasına gerek yok” dedi.
TCMB'nin resmi Gazetede yayınlanan tebliğine göre Finansman Şirketleri'de zorunlu karşılık ayrımına mecbur tutuldular. Zorunlu karşılıklarda yapılan düzenleme değişikliğinin, finansman şirketlerinde kullandırılan kredilerde gözlemlenen artış nedeniyle alındığının belirtildi.

TÜRK EKONOMİSİNDE BİR SORUN GÖRÜLMÜYOR
Geçtiğimiz hafta Dünya Gazete'sinde Güngör Uras köşesinde “6 ayda 28 milyar dolar borçlandığımızı” yazdı. Bunun 25 milyarı özel sektörün bununda 19 milyar doları bankaların dışardan yaptıkları borçlanma. Çoguda yenilenen sendikasyonlar. Üstad güzel söylemiş. İthalat önde koşuyor. İhracat artmıyor ve cari açığımızı borçlanarak kapatıyoruz. Borçlanma konusunda tek tesellimiz “dış borç toplamının milli gelire olan oranının düşük olması. Gerçi 2008 yılında bu oran 37.9'a kadar gerilemişken 2011 de 39.3 2012 yılında 42.9 oldu.
Bu rakamlar bankalarımızın önemli ölçüde dış kredi kullandığını gösteriyor. Burada unutmamamız gereken, döviz borcunun döviz geliri ile ödeneceğidir. Bununda kaynağı ihracat ve turizmdir.
Genel bir turbulans olmadıkça Türk ekonomisinde bir sorun görülmüyor. Avrupa düzelme yolunda. İhracat rakamlarımız düzelecek inşallah.Bankacılık sistemimiz sağlam gidiyor.

berluscon1.jpg

AVRUPA RAPORU

İtalya'da Hükümet güven oyu aldı. Berlusconi'nin verdiği destek ile sorun halledildi.
Bildiğiniz gibi Letta Hükümeti Berlusconi mahreçli bir darbe yemiş ve arkasından gene Berlusconi destekli güven oyu alabilmişti. Bu hareketiyle Berlusconi bu işte bende varım diyordu. Avrupa borsaları İtalya'daki bu düzelmenin etkisiyle başta İtalya olmak üzere yükselişe geçtiler.
Öbür taraftan Almanya'da seçimler bitti. Ancak Merkel'in koalisyon temasları henüz netice vermedi. Koaalisyon hükümetini kimle ve nasıl teşkil edeceği henüz belirlenmedi.
Bu arada G-20 Maliye Bakanları ve Merkez Bankaları Başkanlarının toplantısı yanında gözler her yıl bu zamanlar yapılan Dünya Bankası-IMF Toplantılarında olacak. Bir nevi Bankacılar Kurultayı olarak geçen Dünya Bankası toplantıları bu yıl ilginç geçmeye namzet. Daha ziyade FED Başkanının kim olacağı dedikodularının yapılacağı bir mahal olacak.
TCMB her yıl yapılan bu toplantılarda bir davet verir ve kaynaşma imkanı yaratır. Daha önce birkaç defa bu toplantılara katılmış biri olarak, partiler, davetler ve düzenlenen oturumlar çok faydalıdır. Mutlaka Bernanke'nin konuşmacı olduğu bir toplantı olacaktır. Benim katıldıklarımın birinde ki o zamanlar Türkiye'de Özal rüzgarının estiği ve yıldızının parladığı yıllardı.. Davetten davete koşmanın yanında eskiden biz birebir randevu peşinde koşarken, o yıl yabancılar benden randevu peşinde koşuyordu.

cin-pekin.jpg

ÇİN DOSYASI

Geçtiğimiz günlerde değerli hocam Korkut Boratav'ın bir yazısını okudum. Çin'in kalkınma modelini kavramayabilmek ve bundan sonra Çin ne olur sorusuna cevap bulabilmek bakımından sizlerede sunmak isterim.
“Dünya ekonomisi nereye gidiyor? Beklentiler öncelikle en büyük iki ekonomide, ABD ve Çin’deki gelişmelere kilitlenmiş durumda. ABD’deki gelişmeler FED kararları aracılığıyla, spekülatif, sıcak sermaye hareketleri üzerinden dünyayı etkiliyor. Çin’in katkısı ise doğrudan reel ekonomi (dış talep, üretim) ile ilgili.
Bu farklılık iki ekonominin ithalata bağımlılık derecelerinden geliyor. National Bureau of Economic Research için yapılan bir araştırmada (Working Paper 16426) Çin’de üretimin ithalata bağımlılığı ABD’nin üç katı olarak tahmin ediliyor. Çin ekonomisi ABD’nin (yaklaşık) yarısı büyüklüğündedir. 2013’te büyüme hızlarının Çin’de yüzde 7.5; ABD’de yüzde 2.5 olacağı öngörülmektedir. Bu büyüme hızlarına sözü geçen katsayıları uygulayalım: 2013’te Çin’in dış dünyaya (kabaca) 200 milyar dolar katma değer taşıyacağı; Amerikan ekonomisindeki ılımlı büyümenin ülke dışında yaratacağı katma değerin ise sadece 50 milyar dolar civarında kalacağı öngörülecektir.
İşte bu nedenle Çin’in yakın geçmişte gerçekleştirdiği yüksek büyüme temposu, Afrika’nın, Güney Amerika’nın büyük ham madde üreticilerini (bu arada Avustralya’yı) belli ölçülerde ihya etti. İleri teknolojili yatırım malları ve girdilerde uzmanlaşan Japonya, G.Kore gibi sanayileşmiş Asya ülkeleri de Çin’in büyüme ivmesinden yararlandılar. Ve yine aynı nedenle Çin’in makro-ekonomik göstergeleri yakından izleniyor.

***
Geçmiş on yıl boyunca yüzde 11 civarında; önümüzdeki on yıl için de (yaygın öngörülere göre) yüzde 7.5’lik bir büyüme bilançosu… Dünya iktisat tarihinde benzerine pek rastlanılmayan bu başarımı açıklayan eski bir model vardır: Azgelişmiş bir ekonomide büyük boyutlu tarımsal nüfus fazlası, standart teknoloji uygulayan sanayileşmeye (kentlere) aktarılabilirse, büyüme hızı sermaye birikim oranına bağlı olur.
Çin’in özgünlüğü bu mekanizmanın abartılı boyutlarda (adeta sonuna kadar) kullanılmış olmasında yatar. Açıklayalım:

(1) Yatırım ve tasarruf oranlarında tarihsel rekorlar kırılmıştır.
Çin yeni yüzyıla milli gelirde yatırımların payını yüzde 40 eşiğinin üstüne çekerek girmiştir. Bu oran, giderek daha da artmış, yüzde 45 civarına yerleşmiştir.
20. yüzyılın benzeri sanayileşme deneyimlerine bakılırsa tarihsel bir rekor söz konusudur. 1929 sonrasındaki Sovyet planlaması, yatırım oranını yüzde 25-30 arasında hedeflemiş ve gerçekleştirmişti. Çin’le daha çok karşılaştırılan 1950 sonrası Japonya ve 1965 sonrası Güney Kore’de sermaye birikim oranlarının zirveye ulaştığı yıllarda yüzde 35-40 eşiği aşılmamıştı.
Çin ulusal tasarruf oranlarında da tarihsel rekorlar kırmıştır. Milli gelirde tasarrufların payı her yıl yatırımları aşmış; yüzde 50’ye yaklaşmıştır. Dış açık vermeden hızlı büyümenin ardında bu etken de vardır.

(2) Büyümenin ikinci ayağı: “Göçmen işçiler”
Yatırımların, yeni fabrikaların emek gücü talebini, her yıl kentlere gelen milyonlarca köylü karşılamaktadır. Göçü tetikleyen etken, ücretlerin kırsal gelirlerden yüksek olmasıdır. Göçmen işçiler kentlerde sosyal güvencelerden yoksun tutulmuştur. Ücretlerin önemli bölümleri bu nedenle tasarruf edilmektedir. İstihdamın işveren ve devlet üzerindeki maliyeti böylece düşmektedir. Çin’in rekabet gücü üstünlüğünün anahtarı buradadır.
Özel tüketim oranı da çok düşüktür; milli gelirin yüzde 35’i civarındadır. Ancak, kentsel/kırsal gelir farklarının ve hızlı büyümenin katkıları sayesinde tüketim düzeyinde her yıl yüzde 8 civarında bir artış sağlanabilmiş; toplumsal gerilimler bu sayede frenlenmiştir.

(3) “Azgelişmişlik eşiği” henüz aşılmamıştır.
Benzer bir sanayileşme sürecinden geçen Güney Kore’de nüfus fazlasının tükendiği ve sermaye birikim temposunun yavaşladığı tarihlerde (1995 civarında) ortalama emek verimliliği ve çok sayıda sosyo-ekonomik gösterge Batı ekonomilerine yaklaşmıştı. Çin, ekonomik yapısı ve üretkenlik bakımından 2013’te bu aşamanın uzağındadır.

(4) Modelin tıkanma olasılıkları gündemdedir.
“Yüksek yatırım, düşük ücretli göçmen işçilik, artan emek verimi…” Bu süreç on beş yıl daha sürdürülürse, Çin de otuz yıl önceki G.Kore gibi azgelişmişlik eşiğini niçin aşmasın?
İki önemli engel görünüyor: Birincisi demografik … Çin 1979dan beri evli çiftler için tek çocuk politikasını başarı ile uyguluyor. Faal nüfus düzeyi (“sınırsız” sanılan emek depoları) artık durma noktasına gelmiştir.
İkinci engel toplumsal ve politik… Göçmen işçilerin tabi olduğu yoğun sömürü mekanizmalarının sınırlarına gelinmektedir. Direnme eylemlerinin bir sınıfsal tepkiye dönüşmesini, ÇKP önlemek zorundadır. Aksi halde meşruiyet bunalımı gündeme gelebilecektir. Rekabet gücü önceliğine dayalı bir modelin sürdürülmesi sadece bu etkenlerle değil, dış dünyanın durgunlaşması nedeniyle de imkânsızlaşmaktadır.
Bu engeller aşılabilir mi? “Sistemik” veya birikim biçimi olarak hangi doğrultuda?
Çeşitli boyutlara açılan sorular. İleride ayrıntıyla tartışmak üzere…Korkut Boratav

TÜRKİYE ÇİN İLE FÜZE ANLAŞMASI İMZALADI
ABD Hükümeti geçtiğimiz günlerde açıklanan Çin ile Füze anlaşmasından rahatsız olduğunu açıkladı.

emen3.20131006234253.jpg

Reuters ajansının haberine göre, ABD Dışişleri Bakanlığı’ndan bir sözcü, “Türk hükümetinin ABD’nin yaptırım uyguladığı bir şirketle, NATO sisteminde ya da kolektif savunma kapasitesi içinde kullanılamayacak bir füze savunma sistemi için görüşmeler sürdürmesiyle ilgili ciddi endişelerimizi ilettik. Bu konudaki görüşmelerimiz sürecek” dedi. ABD sözcüsü, Türkiye’nin Çin ile ortak üreteceği füzelerin NATO kapsamında kullanılamayacağını da açıkça ortaya koymuş oldu. Nato'danda aynı mealde açıklamalar yapıldı.
Hükümet, geçen hafta uzun menzilli füze ve FD-2000 füze savunma sistemi üretimi konusunda ABD, Rusya ya da Avrupa’daki şirketler yerine, Çin şirketi CPMIEC ile anlaşma imzalayacağını açıklamıştı. CPMIEC, “nükleer silahların yaygınlaştırılması anlaşmalarını” ihlal ettiği gerekçesiyle Şubat 2013’ten itibaren ABD’nin yaptırım uygulanan şirketler listesinde.
Bazı Batılı uzmanlara göre Amerikan şirketi Raytheon Co. ya da Fransız-İtalyan şirketi Eurosam SAMP/T. ile anlaşma yapması beklenen Türkiye’nin bu tercihi büyük sürpriz oldu.
Çin teklifinin kabul edilme nedeni; 4 yerine 3.5 milyar ayrıca teknoloji transferi ve %30 yerli taahhüt olarak özetlendi. Konu Türk hükümetinin başını ağrıtacağa benziyor.

PİYASALAR
Amerika'daki kongre krizi sebebiyle tedirgin bir bekleyiş pekyok. Çünkü herkes sorunun er veya geç çözüleceğinden emin. Ancak piyasalarda genede temkinli bir bekleyiş var. Özellikle uzun süreli bayram tatili yabancıları tedirgin edebilir. Özellikle kısa vadeli çalışanlar bu aralar kaçabilir.
Ancak FED endişesinden biraz sıyrılmış bir hava hakim. Bundan sonra yabancılardan bir kere daha bir Bonus Rallisi beklenebilir. Ondan sonrada yılı kapatmaya başlarlar.

BORSA
BIST 100 tedirgin bir hava içinde. 75-76.bin çıtasını aşmaya çalışıyor. ABD bütçe krizinide kullanıyor ama canı bu kadar. Geçtiğimiz haftayı bu civarlarda kapatıp gelecek haftaya bakacaktır. Piyasalar volataliteye teslim olmuş durumda. Ümit gene banka senetlerinde.
Bu haftada gene volatile bir hafta olacak. Kapanış 75.917. ABD'den olumlu sinyal bu hafta beklenmiyor.

FAİZLER
Faizler beklenenden yüksek gelen enflasyonu sevmedi. TCMB hala %6.2 modunda duruyor. Ancak piyasa hafta içinde 8.28'lerde döndü.. Geçtiğimiz haftanın kapanışı 8.35 oldu. Faizlerde sıçramalar beklenmiyor.Düşmelerde şimdilik beklenmiyor. Genel kabul gören husus, Türkiye'nin borçlanmak zorunda olduğu ve bunu
zorladığı biliniyor.Özellikle dogrudan yabancı yatırımcılar için bu faizlerin altına düşmemek gerekiyor. Yılsonuna kadarda faizler cephesinde fazla Bir şey beklememek gerekiyor. TCMB'nin zorlayarak faizi düşük tutmaya çalışması bakalım ne kadar devam edecek.Şu aralar özel sektör hala açık pozisyon kapatıyor. Talepler o taraftan geliyor. Bu yılsonuna kadar devam edecek.

DOLAR
Diğer gelişmekte olan ülke paralarından ayrışan ve 2 TL de takılan doların bu hafta aynı yatay seviyede devamı bekleniyor. Arada bir 2 TL nin altına insede Başçı'nın dediği 1.92 olayına piyasa sadece gülüyor. Birde bir Merkez Bankası Başkanı'nın bu tür iddialaşmalarını uygun bulmuyor. Çıkıp niçin böyle beklediğini söylemediği sürece konu bir espri bazında kalacaktır. Haftanın kapanışı 1.9979, Eur 2.7150 Sepet 2.35 oldu.

Esenlikle Kalın.

Bu haber toplam 0 defa okunmuştur
  • Yorumlar 0
  • Facebook Yorumları 0
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
Tüm Hakları Saklıdır © 2005 Türkiye Turizm | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.