MURAT EMEN-EMEN&EMEN
Haftanın Ekonomik Görünümü 05-10 Aralık 2011
İSTANBUL- Dünya sorunlu bir 2011 yılını geride bırakmaya hazırlanıyor. Sıkıntılar kısmen unutuldu ve dünyanın bir yarım küresinde çılgın bir yılsonu-yılbaşı alışverişi yaşanıyor. Diğer taraflarda da ya açlık var ya işsizlik var ya da temkinli bir yaşam var.
Japonya harp sonrasının “yalın düşünce sistemine” tekrar dönüyor. Tarihe Toyota’yı toyata yapan diye geçen yalın düşünce Japonca muda, Türkçe israfı ortadan kaldırmayı amaçlayan bir düşünce sistemi olarak tanınıyor. Japon şirketlerinin başarısının sırrı olan Kai-Zen felsefesi ve bu felsefenin bir iş paradiğması olan yalın düşünce 2012 yılında işletmelerden, üretim bantlarından fertlerin yaşamlarına kadar hakim olmalı tavsiyesinde bulunursak yanlış yapmış olmayız. Bizimki bir hatırlatma.
Tasarruf ağırlıklı bir yaşamı simgeliyor yalın düşünce. İsrafın, lüzümsüzun ayıklandığı bir yaşam. Aynı şekilde kıta Avrupa'sında da Almanya gibi harp görmüş, sıkıntılar yaşamış dünyanın bir numaralığına aday ülkesinde de temkinli ve yarınlarını düşünen bir yaşamı gözlemliyoruz. Yılın son kırk gününe has harcama çılgınlığının Amerikadaki boyutu % 46 artış, Almanyadaki boyutu ise sadece binde iki(%02). İki ülke arasındaki yaşam farklılıkları burada kendini gösteriyor. Amerikalı parası olmasada yılbaşı ağacının altını doldurmak zorunda. Almanın o mecburiyeti yok. Çizmeyi hiçbir zaman aşmıyor. Arkadaşım anlatıyordu. Avusturya’da yaşayan bayan kuzeni, Viyana’da çocuk bakıcılığı yaparak çok güzel bir daire almış. Ayrıca Türkiye’de de yatırım yapıyor. Aynı kuzen Amerika’da yaşasaydı bunu yapabilirmiydi hiç sanmıyorum. Şimdiden A dan Z ye israfın kökünü kazıyacak tedbirleri düşünmek gerekiyor.
İşsizlik dünyanın en başta gelen sorunu. Buna alışık olmayan Batı Avrupa ve ABD gibi ülkelerde bile ekonomik krizin temelini oluşturuyor. İspanya başta olmak üzere hemen hemen bütün AB ülkelerinde işsizlik rakamları almış başını gitmiş, hükümetler çare arıyor. Obama bu konuda işsizliğe çare için büyük bir destek paketini meclislerinden geçirmeye çalışıyor.
Resmi verilere göre Euro Bölgesi'nde Ekim ayında işsizlik oranı önceki ayla karşılaştırıldığında az miktarda artarak yüzde 10,3'e yükseldi.
Eurostat verilerine göre, bu yıl Eylül ayında işsizlik oranı yüzde 10,2 seviyesindeydi.
Ekim 2011 verilerine göre, Euro Bölgesi'nde toplam işsiz sayısı 126 bin kişi artışla 16,3 milyon oldu.
İşsizlik oran Almanya'da yüzde 5,7'den yüzde 5,5'e düştü. En yüksek işsizlik oranına sahip ülke olan İspanya'da bu oran yüzde 22,5'ten yüzde 22,8'e yükseldi.
İspanya'da gençler arasında işsizlik yüzde 48,9.
Eurostat'ın verileri, 27 üyeli AB'de ise Eylül ayında yüzde 9,7 olan işsizlik oranının Ekim ayında yüzde 9,8'e çıktığını ortaya koydu. AB'de Ekim 2010'da işsizlik oranı yüzde 9,6 seviyesinde bulunuyordu.
Ekim ayında AB'ye üye ülkelerden 12'sinde işsizlik oranı düşerken, 15 ülkede yükseldi.
Bu tablo içinde gelişmekte olan ülkelerin özellikle de BRIC olarak tanınan ülkelerin yıldızı parlamaya devam ediyor.
Kalkınmakta olan ekonomilerinin dünya dengelerinde giderek artan etkisi nedeniyle Brezilya, Rusya, Hindistan ve Çin'i tarif etmek için İngilizce başharflerinden oluşan BRIC ifadesini ilk olarak ekonomist Jim O'Neill kullanmıştı. O'Neill şimdi, bu ülkelerin ve "büyüyen pazar" ifadesinin artık yeniden tanımlanması gerektiğini söyledi.
Son yıllarda dünyanın ekonomik tablosunu daha iyi yansıtabilmek için en büyük 20 ekonomiyi oluşturan G20 grubunun ağırlığı artmaya başlamıştı.
Türkiye bu grubun içinde yer alıyordu. Ancak O'Neill'in savunduğu çerçeve bu derece geniş değil; sadece dört yeni ülkenin ekonominin yeni ağır topları arasına girmesini öngörüyor.
Goldman Sachs Varlık Yönetimi Başkanı Jim O'Neill, bundan 9 ay önce yazdığı yazıda Meksika, Güney Kore, Türkiye ve Endonezya'yı da "büyüyen pazarlar" diye nitelendirdiği BRIC grubuna dahil etmeyi planlıyordu..O'Neill aradan geçen zaman içinde bu tahminlerini biraz daha değerlendirerek yeniledi ve potansiyel ülkeler için yeni tahminler yaptı. Sevindirici olan bu yeni potansiyel ülkeler (büyüyen Pazar) arasında Türkiye yerini korumaya devam ediyor.
O'Neill, Financial Times'a yaptığı açıklamada, "Brezilya, Rusya, Hindistan ve Çin'i kalkınmakta olan dört ülke diye görmek, yararsız" diye konuştu.
Büyüyen pazarların çoğunun pek de büyük olmadığına dikkat çeken O'Neill, "Ancak dünyada GSYH'nin yüzde 1 ya da daha fazlasını oluşturan, bunu daha da artırma potansiyeli olan ülkelerin daha ciddiye alınması gerekir" diyor.
Meksika ve Güney Kore GSYH'nin yüzde 1,6'lık dilimlerini oluştururken, Türkiye yüzde 1,2, Endonezya yüzde 1,1'lik bir katkıda bulunuyor.
BRIC ifadesi, sıklıkla pazarlama taktiği olarak görülse de dokuz yıldır bilinen bu terim, bir çok hükümet zirvesi, yatırım fonları ve çeşitli iş stratejilerinin oluşmasını getirdi; çok sayıda ülke, bu gruba dahil olmaya da istekli.
BRIC'LERDEN SONRA CIVETS Mİ? ( Kaynak: BBC)
Son zamanlarda, yatırımcılar arasında, BRIC'leri yükselen değer olarak görmekten vazgeçip, yeni ufuklara yönelenler var.
Örneğin son dönemde rakiplerine parmak ısırtan büyüme oranları yakalayan Kolombiya,
Endonezya, Vietnam, Mısır, Türkiye ve Güney Afrika, CIVETS ülkeleri yaftası altında, yıldızı parlayan yeni odaklar.
Yine de son on yılda BRIC ülkeleri, dünya ekonomisinde dengelerin değişmekte olduğuna dikkat çekilmesinde etkili bir simge haline geldi.
Bu değişimin geleneksel güçler nezdinde de kabul gördüğünün işaretlerinden birisi son yıllarda dünyanın en büyük 20 ekonomisini bir araya getiren G20 zirvelerinin sıklaşması.
BBC ekonomi muhabiri Stephanie Flanders, özellikle son G20 zirvesinde Çin'in oynadığı aktif rolün, Avrupa Birliği'nin olası kurtarıcısı olarak görülmesinin Cannes'daki tüm katılımcıları etkilediğini, Amerikan heyetini ise ürperttiğini kaydediyor.
UZMANLAR ÖNÜMÜZDEKİ 10 YILIN ZOR GEÇECEĞİNİ BELİRTİYOR
Bu dört ülkenin hepsi için, yolsuzluk ciddi bir sorun. Başta Çin olmak üzere, hepsinin emlak balonları risk yaratıyor. AB ülkeleri tüm sorunlarına rağmen Çin'den sekiz kat daha zengin.
Enerji ve emtia fiyatlarında olası düşüşler ise, Rusya ve Brezilya'nın yelkenlerinin suya inmesine yol açabilir. Özellikle Rusya'nın çalışan nüfusu geriliyor, çalışma yaşındaki Rusların sayısının önümüzdeki 40 yılda üçte bir azalması bekleniyor. Rusya, muazzam büyüklüğüne ve kaynaklarına rağmen, GSYH açısından dünyanın en büyük 10 ülkesi arasında değil, listeye girmesi de beklenmiyor.
Son yıllarda küresel krizin etkisiyle dünya ekonomisinde dengeler ayar sürecinden geçiyor.
ABD'de haneler şimdi ulusal üretimin yüzde 70'ini tüketiyor. Çin'de bu oran geçen yıl yüzde 35 idi.
Ekonomistler bir yandan bu gibi yapısal dengesizliklerin giderilmesinin yollarını tartışırken, BRIC ülkelerinin çekim gücünü sürdürüp sürdürmeyeceği bu ülkelerin üretim, tasarruf ve tüketim oranlarına ve yapısal zaaflarını giderip gideremeyeceğine bağlı olacak.
"ŞUBATTA DAHA BÜYÜK BİR ZAFİYET GÖREBİLİRİZ"
Ünlü Yatırım Uzmanı ve Doktor Kıyamet olarak da tanınan Marc Faber, Bloomberg HT'ye yaptığı değerlendirmede, Şubatta daha büyük bir zafiyet görülebileceği uyarısında bulundu.
Faber, mevcut krizin temelinde Batı'nın borçla yaşaması olduğunu belirtti.
Liderler zirvesinden bankaları desteklemek için likidite tedbirlerinin çıkacağını kaydeden Faber, Batı ülkelerinin kaldıraçtan kaynaklanan borçları kapatacak likiditesi kalmadığını belirtti.
S&P 500'ün yeni çıkışlar yapacağından şüpheli olduğunu belirten Faber, piyasalarda 2012 yılının Şubat ayında daha büyük bir zafiyet görülebileceği uyarısında bulundu.
Altının seyri konusundaki bir soru üzerine Faber, "Altın fiyatlarında yükseliş trend, sürüyor, ancak bir balon oluşmasını beklemiyorum" dedi.
Orta Doğu'daki gelişmelerin savaşa yıol açabileceğini söyleyen Marc Faber, ABD piyasalarının önümüzdeki altı ayda gelişen piyasaları geçebileceğini söyledi.
ORTA ÖLÇEKLİ BİR RESESYON MUHTEMEL
Faber, "Serbest piyasa koşullarına çok sert müdahaleler var. Orta ölçekli bir resesyon çok muhtemel. Çin emtia piyasalarını taşıyor, ancak ekonomisi yavaşlıyor. Batı Çin'i kontrol etmenin yolunun petrolden geçtiğini biliyor. Orta Doğu'da gerginliklerin artacağını düşünüyorum. Çin petrol talebi nedeniyle Orta Doğu'daki sorunlara karışacaktır." dedi.
TÜRK HİSSE SENETLERİNE DÖNÜŞ OLABİLİR
Türkiye ekonomisi hakkında da değerlendirmelerde bulunan Faber, "Türkiye ekonomisi yavaşlamadan payını alacaktır. Gerginliklere bağlı olarak TL'nin daha da değer kaybetmesini bekliyorum. Şu anda hisse senedinde olmayı, tahvilde olmaya tercih ederdim. Türk hisse senetlerinde geri dönüş olabilir ama yeni zirveler beklemiyorum" dedi.
MARK FABER’DEN ÖZETLER:
•Türk ekonomisi yavaşlamadan nasibini alacaktır.
•Gerginliklere bağlıTL. nın daha da değer kaybetmesini bekliyorum.
•Çin petrol talebi nedeniyle ortadoğudaki sorunlara bulaşacaktır.
•Ortadoğu’daki gelişmeler bir savaşa neden olabilir.
•Batı, Çin’i kontrol etmenin yolunun petrolden geçtiğini biliyor.
•Altındaki yükseliş trendi devam edecek. Ancak bir balon oluşmasını beklemiyorum.
•Batı ülkelerinde kaldıraçtan kaynaklanan borçları kapatacak likidite kalmadı.
•Mevcut krizin temelinde batının borç ile yaşama alışkanlığı var.
KREDİ RİSKİ BERLİN KONFERANSINDAN NOTLAR:
Berlin’de düzenlenen Kredi Riski konferansında, Experian Uzmanları, konferans katılımcılarına Avrupa ekonomisindeki gelişmelerin, yeni yasal düzenlemelerin ve devam eden tasarruf tedbirlerinin her günkü bireysel bankacılığı ve diğer kredilendirme faaliyetlerini nasıl etkileyeceğini anlattılar.
Değişimim hakim olduğu bu ortamda uzmanlar, ayrıca kredi riskinin en etkin biçimde yönetilmesine yardımcı olan stratejilere değindiler.
• Müşteri ile ilgili alım gücü gibi finansal bilgileri, demografik bilgileri, harcama alışkanlıklarını, borçlanma modellerini toplayan ve güncelleyen bankalar, müşterilerini ne kadar iyi tanıdıklarını ve aksiyonlarını beklirlemek için bu bilgiyi nasıl kullandıklarını gösterebilecek. Doğru zamanda ve kar getiren kararlar alabilmek için kurum içi ve kurum dışı verileri toplayan ve optimize eden kurumlar hem kendi aralarında hemde rakipleri arasında gözle görülür bir fark yaratacaktır.
•Kobi kredilerinde rekabet olacak. Talebin düşük olmasına rağmen, 2012 yılında rekabetin artacağını ve operasyonel verimliliğigedaha fazlaönem verileceği belirtildi.
•2012 yılında bankalar risk ağırlıklı kalemleri azaltmaya devam edecek ve daha çok likidite yönetimi, kredi riski yönetimi ve operasyonel verimliliğe önem verecek.
•Pozitif veri paylaşımı artacak. 2012 yılında Avrupa’da kredi tahsis ve risk takip alanlarında veri paylaşımı açısından modernleşme gözlemleneceği belirtildi.
•Doğru ve sorumlu kredilendirme kararları vermek için, müşterilerin mevcut borç durumlarının kredi verenlerce iyi bilinmesinin faydalarına değinildi.
•Kimlik doğrulama ve sahtecilik konusunda çok ciddi çalışmalar yapılıyor. Amerika dışında e-dolandırıcılığın en yaygın olduğu ülkeler İngiltere ve Almanya. İtalya ise kimlik hırsızlığı konusunda Avrupa’da ikinci sırada.
KISA KISA
•Çin Merkez Bankası zorunlu karşılıkları 5 aralıktan geçerli olmak üzere 50 baz puan indirdi.
•İtalya’nın 11 milyar Euroluk mali önlemlere hemen ihtiyacı var.(AB/Rehn)
•Morgan Stanley, Avrupa’da bozulan görünüm nedeniyle Türkiye’nin büyüme tahminini %2.7’ye düşürdü. Bu konuda OECD’nin tesbiti %3.
•Yunanistan’ın 10 yıllık vadeli tahvil faizi %30.38 ile Euro bölgesi rekorunu kırdı.
•İtalya’da 2 yıllık faiz 39 baz puan artışla %8’i geçerek Euro bölgesi rekorunu kırdı.
•Euro bölgesinde M3 para arzı Ekim ayında yıllık bazda %2.6 arttı.
•İngiltere bütçe açığını kısacak reformlara devam edecek.
•Macaristan politika faizini 6.5’a çıkardı.
•ABD’nin BA olan kredi notu durağandan negatife düşürüldü. Bundan sonraki not temerrüt.
•Borç krizinin etkilerini azaltmak için merkez bankaları koordineli hareket edecek
•Amerika, Avrupa, İngiltere, Japonya, İşviçre ve Kanada Merkez Bankaları 3 aylık likidite ihalelerine devam edecek.
•Ayrıca 5 Aralık’tan geçerli olmak üzere dolar swap maliyetleri 50 baz puan düşürülecek.
•Koordineli müdahale kriz ortamında “sinyal etkisi” ne sahip ancak psikolojik bir destek niteliğinde, ancak krizin temel nedenlerine çözüm değil.
Türkiye Piyasaları
Geçtiğimiz hafta gene zorlu bir hafta oldu. Özellikle borsa hafta başından çok durgundu. Son iki gün toparlanma sürecine girdi. Haftayı 54.000’nin üstünde kapattı.
Merkez Bankası’nın faiz koridoru için “daha fazla genişlemez” açıklaması, yurtiçinde faizlerin gerilemesi sağladı.
Hafta başından beri gevşeme trendinde olan USD/TL olumlu haber akışının artmasıyla 1,83 seviyesinin altını görerek 50 günlük ortalamasını test ediyor. Euro Bölgesi borç krizinin çözümüne ilişkin adımlar atılmasının yanı sıra Merkez Bankaları'nın krizin etkilerini sınırlamak amacıyla ortak hareket etmesi risk iştahını artıracağı için TL'nin toparlanmasını da destekleyecektir.
Kur zaman zaman USD lehine görünüm sergileyebilir ancak özellikle Merkez Bankası'nın olası müdahaleleri nedeniyle yükselişlerin kalıcı olmasını beklenmiyor. Kısa vadede TL.nin performansı sürebilir ancak orta ve uzun vadeli bakıldığında MB’nın destekleyici adımlarının ve FED’in gevşek para politikasının TL.yi destekliyeceği düşünülüyor.
•Ziya Akkurt : Artan maliyetler kredi yavaşlamasına sebep olabilir.
•Ziya Akkurt :Bankacılık sektörünün maliyeti arttı. Sendikasyonlar sürecek ama maliyetler arttı.
•Hakan Ateş :Denizbank’ın Satışı için süreç devam ediyor. Önümüzde daha iki ay var.
•Büyükekşi : Kasım ayında Suriye’ye ihracat %47 gerileyerek 95 milyon dolara indi.
•Fitch/Watson : Türk bankacılık sektörünü doğu avrupadan farklı görüyoruz.
•Fitch/Watson : Türkiye cari açığın finansmanında sorun yaşayabilir.
•BDDK/Bilgin : Eylül sonu itibariyle bankaların sermaye yeterlilik oranı 16.4’tür. Avrupa 8’i tutturmakta zorlanıyor.
•Türkiye’deki yabancı bankalar ana merkezlerine 18 milyar dolar fon sağladı.
•Moddy’s/Carlson . Türkiye’de artan enflasyon oranı endişe yaratıyor.
•Eczacıbaşı : Yatırım Bankası talebimiz BDDK’da değerlendiriliyor.
Esenlikle Kalın
(DİKKAT: Haftalık ekonomik ve politik yorum Emen&Emen tarafından turkiyeturizm.com için hazırlanmaktadır. İzinsiz kopyalanıp kaynak gösterilmeden kullanılamaz. Aksi takdirde Basın Yasası ve Telif Hakları Yasası'na göre yasal işlem yapılacaktır)



































Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.