1980 darbesinden kısa bir süre sonra… 25 Eylül 1980... Türkiye’nin Avrupa ilişkileri henüz resmen askıya alınmamıştı. CHP Kocaeli Milletvekili Prof. Dr. Turan Güneş'in Avrupa Konseyi üyeliği devam ediyordu.
O tarihlerde Anadolu Ajansı muhabiriyim ve o zamanki adıyla Yeşilköy Havaalanı'nda görevliyim.
Havaalanının dış hatlar terminalinin altında, sivil ve askeri çok önemli yolcuların geliş gidişlerinde konuk edildiği küçük bir VİP salonu, salonun bitişiğinde de bir oda vardı. O odaya “protokol” derdik. O çok önemli yolcuların geliş gidişleriyle ilgili transfer çalışmaları burada organize edilirdi. Buradaki trafikten de havaalanı emniyetinden Başkomiser Zeki Bey (Akalın) sorumlu idi… (Şeref Salonu ya da Protokol Müdürü görevi yapardı)
Zeki Bey, 45-50 yaşlarında hafif tıknazca, kırmızı yanaklı, elmacık kemikleri çıkık, gür ve briyantinli saçları arkaya taranmış, ciddi ama güleç yüzlü tipik bir devlet memuruydu.
Biz gazeteciler ve “hava alanı muhabirleri” her sabah Zeki Bey’e uğrar, o günün protokol trafiğini öğrenirdik. İstanbul ve Türkiye’ye hangi önemli kişiler gelecek ya da gidecek diye? Bazen ertesi günkü programı da merak ederdik. Zeki Ağabey programı verirdi vermesine ama bazen de kimi isimleri gizli tutardı. Daha doğrusu herkese söylemezdi.
Puslu ve yağmurlu bir perşembe sabahıydı… (25 Eylül 1980) Saat 08.30 sıralarında Yeşilköy Havalimanı Protokol Müdürü Zeki Akalın’a uğradım…
Daha “Günaydın…” sözcüğü ağzımdan henüz çıkmıştı ki eliyle salonu işaret edip;
-Turan Hoca içerde, dedi.
Yandaki iç kapıdan salona geçtim…
Prof. Dr. Turan Güneş, üzerinde siyah bir “kolombo pardesüsü” koltuğa gömülmüş, neredeyse ayakkabıları çenesine değecek biçimde gazete okuyordu. Turan Hoca ile çok iyi bir hukukumuz ve diyalogumuz vardı. Yanına vardım. Beni fark ettiğinde gözlüklerin üzerinden bakarak, başını iki yana salladı ve “Ne var, ne istiyorsun?” dedi?
-Hocam, hayırdır ! Nereye gidiyorsunuz?
12 Eylül, darbe, Türkiye - Avrupa ilişkileri demeye kalmadı elindeki gazeteyi bir yana bırakıp, kısa bir yanıt verdi;
-Avrupa Konseyi toplantısı için Strasbourg’a gidiyorum, dedi… (O zamanki askeri yönetim; Türkiye’nin 12 Avrupa Parlamentosu üyesinden sadece 4’üne Strasbourg’daki toplantılara katılma izni vermişti. Bunlardan biri de Turan Güneşti.)
Ancak bu kadar kısa bir yanıttan derli toplu bir Turan Güneş haberi çıkarmak mümkün değildi. Daha başka sorular da sormalıydım kendisine… Kıbrıs harekatının, Cenevre görüşmelerinin “Ayşe tatile çıksın” şifresinin kahramanı Turan Güneş, gelinen noktada Kıbrıs sorunuyla ilgili ne söyleyecekti?
-Hocam; yeni bir sürece girdi Türkiye… Bu arada Kıbrıs meselemiz ne olacak?
-Bak! dedi ve devam etti;
“Bu sorunun yanıtı mevcut statükodur. Toplumlararası görüşmeler; iki bölgeli, iki taraflı federe devlet gibi adı ne olursa olsun, çok sayıda temas ve fikir teatileri olabilir. Ancak bunlardan hiç bir şey çıkmaz. Bir iki ufak tefek rötüşle bu sınırlar baki kalır. Gün gelir Rum tarafı Yunanistan’a, Türk tarafı da Türkiye’ye iltihak eder. Başka hiç bir şey olmaz !”
Çok şaşırmıştım. Teşekkür edip, yanından ayrıldım.
Havalimanındaki gazete büroları üst katta yolcu salonunun içindeydi. Yukarı çıktım. Hürriyet Gazetesi bürosunun önünden geçiyordum ki çok sevdiğim gazeteci dostum Özkan Altıntaş seslendi bana,
-Turan Hoca aşağıda, galiba yurt dışına gidiyor, gel bir uğrayalım.
Gerek yok dedim, ben konuştum, sana bilgileri aktarabilirim… Özkan, “Yok yok! Yanına gidelim” diye ısrar etti. Haklıydı. Çünkü Bab-ı Alinin “Amiral gemisi” ydi Hürriyet Gazetesi. Neyse, kırmadım Özkan’ı ikinci kez, Turan Güneş’in yanına gittik.
Sigarasından bir nefes çekip, kahvesinden bir yudum aldıktan sonra, yine gözlüklerin üzerinden bakarak “Hayrola, yine ne var?” dedi.
Özkan, “Efendim nereye gidiyorsunuz?” diye sordu. Güneş, beni işaret ederek “Eeee arkadaşınıza anlattım ya ondan alabilirsiniz” dedi.
Özkan, “Ama ben Hürriyet gazetesinden” diye ısrar edince, Turan Hoca biraz sinirlenir gibi oldu ve “Peki ne öğrenmek istiyorsun?” dedi
Özkan:
-Efendim, porgramınız..
Güneş:
-Yani programı mı öğrenmek istiyorsun?
Özkan:
-Evet efendim…
Güneş:
-Söyleyeyim; programım; önce vals, sonra oryantal !




























