Arkadaşım İstanbulda bir şirkette genel müdür. Şirketin fabrikası ve hizmet ağırlığı Anadolunun önemli bir şehrinde. O anlatmıştı. Bende naklediyorum.
Servisler için memur alınacakmış. İlan vermişler. Müracaatları yazılı sınava, barajı geçenleride sözlüye çağırmışlar. Yazılı sınav birincisini mülakata almışlar.
Cici bir genç kız. Birkaç aktüel piyasa sorusundan sonra, özgeçmişi üzerinden konuşuyorlar. Okulu vs falan derken babanız ne iş yapar sorusuna sıra gelmiş.
Kız Devlet memuru demiş.
Sorunun arkası gelmiş nerede demişler.
'İçişleri Bakanlığı' deyince merakları daha da artmış.
O şehirde içişleri falan yok.
'Ankarada mı?' demişler. "Hayır" demiş "Burada."
Daha da meraklanıp "Burada nerede?" demişler.
"Vilayette" cevabını vermiş.
"Vilayette hangi görevde?" deyince, karşı taraf sıkıntı içinde vali demiş.
Onlarda biliyorlar ki vali bey, rica etse hemen işe alacaklar.
Ama vali kızı, bu iş için yazılı sınava arkadan sözlü mülakata giriyor. CVsinde babasının görevi yerine vali yazmak yerine devlet memuru yazıyor.
Özetle babasının statüsünü kullanmak istemiyor.
Özgüvenli. Hemen almışlar işe.
Daha sonrada tabii takipte.
Bakalım nasıl çalışıyor diye bütün gözler üstünde. Karşılarında herkesten önce gelen herkesten sonra giden, fevkalade zeki ve çalışkan bir kız. Nerdeyse örnek çalışan. Kısa zamanda da kendisini sevdiriyor ve valinin kızı olduğunu herkese unutturuyor.
Bunu niye anlattım.
Günümüz özellikle insan kaynakları konusunda o kadar yozlaştıki. Okulunu bitirende devamlı bir kuşku. Torpili olmayanı işe almıyorlar. Kayırma diz boyu diye düşünüyorlar. Üniversitede hocalık yaptığım için talebelerimden biliyorum.
Biz tabii gençliğimizde bunu yaşamadık. İmtihanlara girdik. Kazandık. Zaman geldi bazı görevler çıktığında üstlerimiz Bu işi Ahmet yapar" veya "Mehmet yapar dediler. Alıp oturttular. Gerçekten en iyi onlar yapardı.O dönemin müşteşarları, genel müdürleri hep böyle çıktı. Hak etmek diye bir şey vardı o zamanlar. Hakeden karşılığını alırdı. Arkadaşlarımdan biliyorum. Kimse kimseye kırgın değildir. Hak eden hak ettiği yerlere ve başarılara gelmiştir. Başarı hak edilerek yapılan iştedir.
Günümüzde hak etmek giderek unutulan bir özellik olma yolunda. Bu konular o kadar cemaatleşti ve klikleştiki, kimse geleceğinden emin değil. Çalışmanın ve hak etmenin değil, ekipleşmenin önemli olduğu şeklinde genel bir kanı var. Başarısızlıkların ve liyakatsizliklerin temelinde de bu yatıyor.
Valinin kızı örneği hak etmenin güzel bir örneği. Babasının statüsünü kullanarak işe girse idi her zaman o gözle bakılacaktı. Ama hak ederek girdiği için gönlü rahat ve başı dik çalışıyor. Çünkükimsenin yerini çalmadı. Hak ederek geldi.
İnşallah her şey gene eskisi gibi olur.