Turizm ülkemiz için çok önemli bir gelir kaynağı. Sektör giderek büyüyor. 5 milyon turist hedeflerken neredeyse 35 milyona geliyoruz. Yatak kapasitemiz giderek artıyor. Kalitemiz ve rekabetin getirdiği hizmet anlayışımız daha çağdaş oluyor. Ama gelin görün ki her sezon açılışında turizmci sancılanmağa başlar.
Siyasi istikrarı gözler. Ekonomik istikrarı gözler. Terör korkusu yaşar. Dövizin seyrini merak eder. Aman itibarımızı zedeleyecek bir kötü gelişme olmasın der. Kafası devamlı dışarıdan gelecek yabancı turiste dönük çalışır.
Ya gelmezse, reservasyonlar iptal olursa korkusu yaşar. Bu ülkenin nüfusunun 70 milyon olduğunu unutur.
Geleneğimizde yazlık-summer house modası da olsa vatandaş artık tatil köylerine resort otellere meraklı olmaya başladı ve alışkanlık giderek artıyor. Bu da yani yerli turist ülke turizmi için oldukça iyi bir potansiyel olmaya başladı.
Bunları niye yazıyorum.? Tatilden dönen dostum kaldığı Akdeniz kıyısındaki otelde, geceliğine şahsen 150 TL öderken, plajda tanıştığı Hollandalı turistin geceliğinin neredeyse 50 liraya geldiğini görünce gücüne gitmiş ve kendi kendine hırslanmış. Bana dert yanıyordu. Yolunacak kazmıyım ben kendi ülkemde diyor. İlla yurtdışına mı kovalamak istiyorlar bizi diyordu.
Ülkenin dış ödemeler dengesi sorunları had safhada iken döviz gelirinin önemi çok büyüktü. Aman yurda turist getirelim döneminin anlayışı hala devam ediyor. Tabii ki getirelim. O başka sorun. Ama Vandan, Erzurumdan, Kayseriden yüzlerce insan var ki çocuklarını denize götürmek istiyor. Onlar için fuarlara, standlara gerek yok. Onun istediği kendi ülkesinde kazıklanmamak.
Eğer acentadan başlayan soygun düzenine son verirsek, 25 Euroya kapattığı yeri yerli turiste 150TL.ye satmaktan vazgeçersek hem kendi kazanır hem de ülke kazanır. İnsanımızda 3S için dünyanın en güzel yerini bırakıp dışarılara gitmekten kurtulur. Aklımızı başımıza alalım.