27 Mayıs 1960 öncesi günlerde Ankara ve İstanbul’da talebe hareketleri yoğunlaşmıştı. Hergün Beyazıt meydanında veya Kızılay’da çarpışmalar oluyor.Türlü tevatür ölüm haberleri fısıltı gazetesini dolaşıyordu. Taşrada olan bizler ülke ile ilgili haberleri BBC Kanalından dinlemek zorunda kalıyorduk. Lisanı kuvvetli arkadaşlarımız bütün yabancı haber olanaklarını değerlendirip ertesi günü okulda bize naklediyordu. Niye? Çünkü ülkenin tek radyosunda ve mevcut gazetelerde resmen sansür uygulanıyordu. Ankara radyosu her akşam demokrat partiye daha doğrusu vatan cephesine iltihakları rahmetli Suat Taşer’in radyofonik sesinden isim isim duyuruyordu. Düzgün haber olmayınca bizde eldekileri biraz abartıp ortalığı fısıltı gazetesiyle kasıyorduk.
Medya iletişim aracı. Hele günümüzde sayısız kanal ve gazete var. Ama iktidar partisi işin başında yani iktidara geldiğinde iki önemli karar aldı. O noktaya gelinceye kadar kurdukları her parti kapatılmıştı. Birinci karar ordunun pasifize edilmesi. Onu uydurma iki dava ile hallettiler. TSK’nın bütün üst kademesi Silivri’de uydurma gerekçelerle yargılanıyor. Ve de geride kalanlara gözdağı verilmiş oldu. İkincisi medya ordusu. Bu konuda çok ciddi kararlar aldılar.Parayı esirgemediler. Gerektiğinde devlet bankalarını kullandılar ve medyanın önemli bölümünü ele geçirdiler. Geride kalanlarda gerektiği şekilde korkutularak sindirildi. Kendiliklerinden yandaş oldular.Hatta devletle işi olan bazı iş adamları medya sahibi olsun diye özendirildi. Ülke camaat ve tarikatlara boğuldu. Toplantılarına, namazlarına şehirin mülki erkanı gider oldu. Basında tek kelime çıkmadı.
Şimdi ilginç bir durum var ortalıkta. Ülkenin her tarafında gösteriler yapılıyor. Polisle halk karşıkarşıya gezi parkı için. Başka ülkelerde hükümetin istifa sebebidir. Bırakın hükümeti zorbalık yapan polisin hareketi teşekkür alıyor. Başka ülkelerde İçişleri Bakanı istifa eder. Ama bazı gazetelerde sanki öyle bir şey yok. Bol spor haberleri, Erdoğan şişirmeleri falan. O kadar şımartıldılarki birisi çıkıp “Taksime her çıkan teröristtir” dedi. Galiba Siirtli bir vekil. Başbakan çıkıp her alkol alan alkoliktir gibi acaip bir laf etti. Medya maşallah kelam buyurdular dediler.İnsanlar gaz bombası altında ölüm kalım mücadelesi veriyor. Bazı medyada tıs yok. Görüntü vermiyor. Bilgi vermiyor. Hani bunu yapan sağda solda kalmış kırıntı gazeteler olsa zaten kimse bakmıyor. Ama ülkenin saygın işadamlarının sahip olduğu merkez medya dediğimiz kesimin korkusu akıl alır gibi değil. Haberler lütfen yani. Utanmada yok. O gazeteleri yöneten arkadaşlarla gençliğimiz beraber geçti. Muhabirlik dönemlerini hatırlıyorum. Zehir gibi idiler. Ama masaya oturupta çok tatlı paralar alınca patron ne derse o oluyor anlaşılan. Patronun dizginleride Erdoğan’ın elinde olunca bırakın gerisini konuşmayalım.
1990’lı yılların hızlı gazetecilerinden Zafer Mutlu gözüpek ve saldırgan bilinir. Açık açıkta siyasi partilerden birini destekliyordu o günlerde.. Manşetler gırıla. Arkadaşı ikaz etti. Yahu yarın seçimlerde tersi olursa ne yapacaksın dedi. Zafer gülümseyerek “kazananı manşet yaparım” demişti. Ama günümüz anap ile dogruyol dönemi değil. Bir tarafta ülke meçhule giden bir gemi gibi. Sen hala bakıyorsun ve korkuyorsun gördüğünü yazmaya. Maalesef birkaç yüz kadar gencin yaptığını yapamadık. Onların gösterdiği cesareti gösteremedik nesil olarak. Ben parti tutmuyorum. Ama Erdoğan’ın gidişinide uygun bulmuyorum ve geleceğimizden, çocuklarım için ürküyorum. Benim kaybedecek neyim var. Hiç? Ama kaybedecek o kadar çok şeyi olanlar var ki? Ama farkında olmadan iktidarın borazanlığını yapıyorlar. Bazı patronlar hala kendilerini, Mesut Yılmaz veya Tansu Çiller zamanında zannediyor. Devir değişti beyler. Hepiniz yokolmak sürecindesiniz. Planlar farklı. Farklı mahreçlerde farklı senaryolar konuşuluyor. Biliyorum kiminiz gayrimenkul lobisindeşiniz. Kiminiz faiz lobisindesiniz. Kiminiz müteahhit olarak rant lobisindesiniz. İşiniz tıkırında. Şimdilik rahatsız eden yok. Ama sırasizede gelecek.
Ülke kısık ateşte yavaş yavaş ısıtılan kurbağaya benziyor. Kurbağa rehavet içinde memnun ve güle güle öbür tarafa gidecek haberiniz olsun. Siz hala seyredin. Gençlere bakıp ders alın biraz.Demem o ku iktidarı da tenkit edin. Dogru yolu göstermeye çalışın. Yanlış yaptımıda şakşakçılık yapmayın. Bu ülkeyi hakeden yönetsin ama Atatürk’ün bıraktığı çizgide. Bunuda sandık belirlesin.Ben halkıma güveniyorum.