Bilmiyorum daha ziyade bizim jenerasyonda hissettiğim bir olgu belki. Yurtdışında bir Türk’ün başarısını görünce gururlanıyoruz. Bu ister bir futbolcu olsun ister basketçi olsun. İsterse bir bilim insanı olsun.
Çocukluğumuzda ve gençliğimizde de bu böyleydi.
Herşey parmakla gösterilirdi.
Metin Oktay’ın Can’ın İtalya’da top koşturmaları…
Sanki bizdik orda oynayan.
Sonra NBA’de oynayan Hidayet gibi oyuncularımız geldi.
O sıralar Amerika’da idim. Hidayet’in ve Mehmet Okur’un maçlarını hiç sektirmeden izlerdim. Onlar Boston’a geldikleri zaman tribünler oradaki Türkler ve Türk talebelerle dolardı. Eminim o çocuklar hiçbir maçlarında yalnızlık hissetmediler. Hangi şehre gitseler tribünlerde kendilerini alkışlayan, motive eden vatandaşlarını gördüler.
Nasıl Dr. Mehmet Öz’ü televizyonda görünce herşeyi ile “bravo” diyebiliyorsak sporcularımızda da aynı duyguyu yaşıyoruz.
Gönül keşke Hollywood’da da Türk sanatçıları olsa da gururlansak diye iç geçiriyoruz.
Bunları niye yazıyorum.
Son günlerde benim açımdan iki önemli olay oldu. Belki geç ama Amerika’daki Türk Doktoru Hande Penbe’nin buluşlarını tesadüfen okudum. İki önemli buluş ki tıp sahasında çığır açacak çalışmalar. Onu haftalık bültenimde okuyucularımla paylaştım.
İkincisi bu hafta içinde “Kimyasal Silahların Yasaklanması Örgütü’ne bu yılın Nobel barış ödülü verildi. Bu nedenle yapılan töreni CNN’de izledim. Arkasından CNN’nin ödülü teşkilat adına alan başkanı ile yapılan ve ses getiren dinleyicilerle dolu bir salonda ki söyleşiyi izledim.
Ne alaka demeyesiniz diye sebebini hemen yazayım. Teşkilatın başkanı Türk Büyükelçilerimizden Ahmet Üzümcü idi. Onun döneminde ve onun başkanlığındaki aktivitelerinden kaynaklanan başarının ödülünü de Ahmet Üzümcü aldı. Söylemek istediğim, CNN’in baştan sona müteaddit defalar verdiği ve CNN’in en önemli anchorlarından Jonathan Mann’ın yaptığı mülâkatta Üzümcü duruşu, bilgisi, egosu ve veciz İngilizcesi ile göğsümü kabarttı. Benim sözlerim bir yana ama seçkin seyircilerin uzun uzun alkışlamaları da ayrı bir sevinç idi.
Tebrikler Ahmet Üzümcü.
Şimdi gelelim bunları niye yazıyorumun açıklamasına.
Hergün gazete sayfalarını ve ekranları ciğeri beş kuruş etmeyen birtakım insanların rezillikleri ile dolduran ve toplumu maalesef geri götüren medyamız…
Niye bu tür göğsümüzü kabartan nadir olaylara yer ayırmaz ve toplumu bu yönde motive etmez.
Anlayamadığım nokta bu.
Kalite kaliteyi getirir.
Kaliteli iş isteyen patron kaliteli adam kullanır.
Medyanın mayası bu olunca da sonuç işte bu olur.