Geçen gün Milliyet gazetesinde, Bodrumda güneşlenen turistin ugğradığı tacizi anlatan resimlere baktım.
Bodrum yıllardır turistik bir beldemiz. Halkı nerdeyse yılın tamamında turistle haşır neşir. Ama hala bu konuda doymuşluğumuzu göremiyorum.
Yarıçıplak bir vucut görünce sanki hiç görmemişiz gibi, hayvan gibi gözlerimizi dikiyoruz.
Bodrum böyle olursa varın hesaplayın diğer yöreleri. Ondan sonrada turizm patlaması bekliyoruz.
Seneler önce yedek subaylığımı yaptığım dönem. Edirnede eşimle beraber yaz tatilindeyim.
Aylardan temmuz.
Akşam üzeri Kapıkuluden gelen yolun kenarındaki Tugay Bahçesinde çay içiyoruz.
Gençlerin oluk gibi piyasa yaptıkları bir yer.
Kapıkule tarafından kırmızı bir Volkswagen geldi tam önümüzde durdu.
İçinden genç bir kız indi. Tek başına seyahat ediyor. Daracık kot pantolunu , sütyensiz tişörti ve güneşte yanmış teni ile sanki bir dünya güzeli. Etrafına bakınarak haritasını açtı ve yönünü tayin etmeğe çalışıyor.
Belli ki İstanbula doğru gidecek. Ben hanım yanımda ama utanmasam neredeyse atlayıp yardım teklif edeceğim.
Ama o piyasa vaktinde kaldırımları dolduran gençlerden bir tanesi bile dönüp kıza bakmadı.
Bugün Antalyada çarşıda dolaşan mini etek giymiş turist kızın arkasından uzun uzun bakan esnafı görmek hala mümkün. İşte bu doymuşluğun, kültürün ve eğitimin farkı. Bunu çözersek tacizide çözeriz.
Olay sadece cinsel taciz değil. Ayasofya meydanındaki satıcıların satmak için turiste yaptığı taciz daha bir beter taciz. İnsanı geldiğine geleceğine pişman eden bir taciz. Türk olarak ben rahatsız oluyorum yabancı ne yapsın. Bizde dış ülkelere gidiyoruz ama böyle bir askıntılık, sırnaşıklık görmüyoruz.
Turistik yörelerde, özellikle plajlarda mahalli idareler ve otel yöneticilerinin işbirliği içinde bu konuya çok dikkat etmeleri ülkemizin menfaatinedir. Biliyorsunuz en güzel reklam gelenin döndüğünde yaptığı reklamdır.