Oteller Artık Üçüncü Mekan Oldu

Adil Gürkan

Oteller hızla dönüştü ve artık bambaşka bir ‘şey’e dönüştü.

Günümüze kadar, oda, yemek, kısmen de eğlence ile algılanan oteller artık çok farklı mekanlar olarak hayatımızı etkilemeye başladı.

İnsan hayatı genel anlamda iki mekan arasında geçer. İşyeri ve Ev. Şimdi bu ikisine otel de eklendi. Dolayısı ile insan hayatı bir üçgenin içine yerleşmiş oldu.

Sosyolojik anlamda mekan, iki veya daha fazla insanın ya da kültürün doğrudan etkileşime girdiği tanımlanması zor bir alandır.  Kültür veya insan çıktığında, orası adeta yok hükmünde, etkisiz bir yere dönüşür.

Bu sosyolojik girişten sonra otellere dönelim.

Oteller Üçüncü Mekânlar Olarak: Sadece Uyumak İçin Bir Yer Olmanın Ötesinde.

Şimdilerde bir otel lobisine girdiğinizde, geçmiştekinden çok farklı görüntüler ile karşılaşacaksınız. Birçok şeyin değiştiğini göreceksiniz.

Bir zamanlar otel lobisinin ana unsurları, check-in bölümü, valizler, yolcular ve genellikle lobiye bitişik olan kahvaltı salonu idi. Günümüzde bu atıl manzara değişti, yerine dinamik, sıcak ve sosyalleşmeye uygun bir görüntü ortaya çıktı.

Şimdilerde otel lobilerinde yerel halkı, bir köşede hafif ritmle dans eden gençleri, bir sanat sereleri köşesini görebilirsiniz.

Sadece konaklama ve yemek ile anılan otelleri unutun.

Üçüncü mekan olmanın hakkını veren bu yapılar, artık sosyalleşmenin, samimi bağlar kurmanın, dinlenmenin, hararetli toplantıların odak noktası olacak.

Bir zamanların hanları veya kervansarayları otellere dönüştü. Bu form uzun zaman sabit kaldı. Dijital çağın gelişi ile birlikte bu yapılar yeniden değişti. Oteller artık sundukları olanaklar ile dinamik bir şehir hayatının parçası oldular.

Mobil yaşamın eskiyi sahneden kovmasının ardından insanlar farklı yaşamaya, farklı şekilde seyahate ve hatta değişik beslenme modellerine geçti. Daha da ötesi var. İnsanların arasındaki iletişim ve ilişkiler de değişti.

Hibrit çalışmanın yaygınlaşması, iş, ev, tatil arasındaki yüksek duvarları kaldırdı. Bunun doğal sonucu olarak, insanlar hem çalışmaya hem de tatile olanak sağlayan otelleri tercih etmeye başladılar. Yerel halk da, bu yapıları mahallenin canlı parçası olarak benimsedi ve yaşamının bir parçası olarak değerlendirmeye başladı.

Yerel halk da işin içine girdi

İşin güzel tarafı şu ki, gerek yerel halk ve gerekse seyahat edenler, otellerde kendielrini iyi hissetmenin tadına vardılar. Bu da bir aidiyet bağı oluşturdu. İnsanların iyi hissetme gereksinimi büyük bir devrimi tetikledi.

Üçüncü mekan gerçekliği, hoş vakit geçirme, sosyal bağlantılar, olumlu etkileşim ile birleşince, oteller atıl alanlarını aktifleştirdiler. Sanat sergileri, konser alanları, spa ve wellness birimleri, fine dining restoranları bu boşlukları doldurdu.

Artı birçok otel lüksle değil, atmosferle ön plana çıkıyor. Sıcacık, yaratıcı ve kapı komşunuz olabilecek insanlarla dolu lobiler otele hayat veriyor.

Butik oteller de bu değişimin uzağında kalmıyorlar. Birçok turizm ülkesinde bağımsız oteller, gündüz kahvaltı için kullanılan alanları, öğleden sonra sanat sergisi, mini konser, sohbet gibi etkinlikler için değerlendiriyor.

Bu noktadan sonra otellerin adeta birer canlı ekosistem olduğunu kabul edebiliriz. Bunun manası da, artık bu yapıların insanlar için birer üçüncü mekan olduğudur.

Üçüncü mekan olarak konumlanan oteller, finansal açıdan daha efektif. Geleneksel oteller gelir için tek boyutlu düşünürken, üçüncü mekan otelleri daha geniş bir açıdan bakarak sürdürülebilir gelirler üretebiliyorlar. Günün her saatinde gelir sağlayacak etkinliklerle finansal açıdan güçlü hale gelebiliyorlar.

Üçüncü mekan otellerinin müşterileri çok geniş bir yelpazede toplanıyor. Haftalık, günlük konaklayan misafirler, yerel halk, etkinlik üyeleri, dijital göçebeler.

Aynı metrekare artık 24 saat gelir üretiyor.

Düşük sezonda yerel halkın katılımı işletmeyi ayakta tutuyor. Pazarlama maliyetleri de azalıyor çünkü topluluğun parçası olan her yerel kişi doğal bir marka elçisi haline geliyor.

Üçüncü mekân olarak işleyen oteller artık sadece otelcilik işletmeleri değil, çok amaçlı yapılar olarak konumlandırılıyor.

Bu Oteller, çağın yaşam modellerine ve çalışma tarzına çok daha uygun bir tempo sunuyorlar.  Geleneksel turizmin iniş ve çıkışlarından daha az etkileniyorlar.

İnsanların farklı beklentilerini daha iyi yakalıyor ve genellikle uzun vadede daha sürdürülebilir bir finans istikrarı sağlıyorlar.

Otel yatırımı yapmak isteyenler bu değişimi doğru okumak durumundalar. Üçüncü mekan otelleri daha geniş bir müşteri yelpazesi yakalıyor.

Wellness, esnek çalışma, etkinlikler, sürdürülebilirlik gelecek 10 yılın en büyük trendleri olacak. Bu yaklaşım sadece büyük otellere değil, pansiyonlara dahi uygundur.