Müze ziyaretleri işkenceye döndü

Ali Yalnız

Turist sayısı her geçen yıl artıyor. Ancak gezilen mekanlar hep aynı sayıda kalıyor. 25 yıl önce Türkiye’yi ziyaret eden yabancı turist sayısı 2 milyon civarındaydı. Bugün ise 30 milyonu geçmiş durumdadır. Buna karşın Topkapı, Ayasofya ve Sultanahmet’in yanına aynı değerde bir kaç gezi mekanı koyabilmiş değiliz. Zaten buna imkan da yok.
Dolayısıyla, her gelen yabancı aynı yerleri gezmek görmek için geliyor. Buna hakları da var. Ancak müzeleri gezmek artık gittikçe imkansızlaşıyor.
Zaten kısıtlı bir zaman süresi için ülkemizde bulunan bu insanları saatlerce müze önlerinde kuyrukta beklemek zorunda kalırken görmekten, bir turizm profesyoneli olarak hicap duyuyorum. Tabii asıl hicap duyması gerekenlerin yerine…
İkinci bir Ayasofya yapamayacaksak, bir tane daha Dolmabahçe Sarayı yapamayacaksak ne yapacağız ? “N’apalım ziyaretçi çok” diyerek misafirleri suçlayacağımıza (Biraz da olsa!) artık beynimizi kullanmayı öğrenmemiz gerekiyor.
Buralara mühendislik ve matematik uzmanları sayesinde sistemli bir gezi yöntemi geliştirmemiz gerekiyor.

Daha somut örneklerle açıklamaya çalışayım…
Hemen her müze önünde inanılmaz bir bilet gişesi kuyruğu var. Bu kuyrukların azalması için mutlaka bilet satış gişelerinin sayısını artırmak lazımdır.
Günde 10 ziyaretçinin bilet parasına 5 yeni bilet satış elemanı istihdam etmek mümkünken bunu yapmamak hangi mantığa sığar?

Bunu yapamadınız diyelim şu da düşünülebilir.
Bütün otellere aynı acenteler gibi önceden bilet satılabilir. Turist sabah tura çıkmadan biletini resepsiyonlardan satın alabilir ve turnikelerden hiç beklemeden geçebilir.
Dolmabahçe Sarayı’nda artık belirgin hale gelen bir yönetim boşluğu göze çarpıyor. Rehberler sık sık görevlilerle tartışıyor. Zira görevli ve yetkililer kendi kendilerine bir takım kurallar koymuşlar. İşi iyice zorlaştırmaktan başka bir işe yaramıyorlar. İnsanlar saatlerce kuyrukta bekliyor, gına geliyor.

Müze yönetimine bildiriyoruz durumu ve aldığımız yanıt hep aynı…
”N’apalım ziyaretçi fazla” …
Mutlaka başka çözüm yolları vardır. Ancak ya kafa yormuyorlar ya da düşünecek kapasitede insanlar yönetici yapılmamış.
Benim hemen aklıma gelen çözüm önerisini söyleyeyim.
Dolmabahçe Sarayı’nda şu anda 1 saati aşkın süren standart selamlık turu çok uzundur. Bunu 30 dakikaya çekmek ve 4 alternatif gezi rotası belirlemek gerekir.
Birbirinin aynı odaları gezmek zaten insanı yoruyor. Önerdiğim şekilde yapılırsa tam 8 kat ziyaretçi sarayı gezebilir.

Ayrıca tüm okul gezileri bu saray için iptal edilmelidir. Tamamen dünyadan bihaber gezinen ilkokul çocukları kalabalık yapmaktan başka bir şey yapmıyor.
Orası bir sanat, bir güzellik sarayı…
Bunları anlayacak, takdir edecek kültürlü yetişkinler gezmeli bu sarayı.
Çoluk çocuğun orda işi ne?
Sirke gitsinler, yunuslara gitsinler, lunaparka gitsinler…
Bir de bu sarayı gezmek kesinlikle 50 dolar gibi yüksek bir ödemeyle mümkün olmalıdır.
Topkapı Sarayı’nda ise mutlaka bilet satış gişeleri artırılmalıdır. Hazine bölümünde 4 seksiyona da giriş-çıkış serbest olmalıdır. Giriş ve çıkış Gülhane’den de verilerek ikiye çıkartılmalıdır.

Mutfak restorasyonu hızla tamamlanıp bitirilerek yeni ziyaret mekanı açılmalıdır. Kutsal Emanetlere giriş tek yön ancak çıkış iki yönden verilmelidir.
Sultanahmet Camii’nde ise giriş daima iki kapıdan verilmeli, çıkış tek kapıdan olmalıdır. İçeride ise ziyaretçilere ayrılan alan mutlaka genişletilmelidir. Otobüs içinde ayakta gider gibi cami gezilmez. Hele bu dünyanın en güzel camilerinden ise…

Her zaman olduğu gibi un var, yağ var, şeker var ancak helva yapacak usta yok.
İşte Türkiye’nin hali bu.
Suya yazı yazıyor olsak da biz gene de söyleyelim de birileri belki görür, okur ve faydalanır.