İstanbul’un trafik derdi

İsmail Emen

Dünyanın bütün büyük şehirlerinde şöyle veya böyle trafik derdi yaşanır. Newyork bu konuda dertlilerin başında gelir. Londra aynı dertten müştekidir. Paris bir nebze rahatsızdır. Fakat bütün bu ülkelerde fevkalade düzgün çalışan bir toplu taşımacılık vardır. İstediğiniz her yere sizi ulaştırabilecek bir metro sistemi vardır ve insanlar arabalarını mecbur olmadıkça olmazlar. Londra'da eğitimde iken Merrill Lynch'in Direktörü altında şöför ve Jaguar marka makam arabası olmasına rağmen metro ile gelir giderdi işyerine. Sebebini sorduğumda metronun rahatlığını trafiğin sıkışıklığına herzaman tercih ettiğini söylemişti. Newyork'da yaşasanız görürsünüz. Metro ile heryere ulaşmanız mümkündür. Ama gelin görün ki İstanbul'umuzda neredeyse 15 milyon insan yetersiz altyapı ve yetersiz toplu taşımacılık yüzünden yollarda perişan oluyor. Hele bu günlerde FSM Köprüsü ve Haliç Köprüsü onarım çalışmaları başlayınca ortalık daha da karıştı. Bu konuda laf eden çok. Herşey biranda olsun istiyoruz. Ama imkanlar sınırlı. Trafiği yönetebilmek maharet istiyor.
Herzaman söylerim metro için 1950'lerde İstanbul'da çalışma başlatılmış. Bir komisyon kurulmuş. Uzun çalışmalardan sonra Komisyon metroya ihtiyaç olmadığına karar vermiş ve vazgeçilmiş. Şimdi o komisyon üyeleri aranıyor.(!) Zamanında metro olayına başlansaydı İstanbul'un derdi çözülmüştü. Şimdi zorlanıyoruz. Ama genede iyikötü bir metrobüs hattımız var. Yarın marmararay devreye girecek falan derken bu sıkıntı nispeten rahatlayacak.
Hatırladığım kadarıyla 1960'larda Paris aynı dertten müşteki iken bir kanun çıkarılmış. Devletin ve şirketlerin ofislerini paris dışına taşımalarına büyük teşvikler getirilmiş. Mesela bir bankanın callcenter'ını şehir dışına taşırsa telefon ücretlerinde veya elektrik harcamalarında avantajlar sağlanmış falan. Oldukçada faydası olmuş. Ben bizde bankaların call center'larını anadolu şehirlerine taşımaları gibi bir öneriyi seneler önce hayatiyete geçirmek üzere idim. Bunun örneğinide Hindistan'da yaşamıştım. Amerikan firmalarının pekçoğu bu yola gitmiş ve ucuz insan gücü nedeniyle call center'larını Hindistan'a taşımışlardı.
Diğer bir öneride deniz taşımacılığına biraz daha yüklenmek olmalı. Mesela Harem'den sadece Eminönü değil, aynı zamanda Beşiktaş'a da veya başka yönlerede normal vapur kaldırılabilir. Vapur seferleri sıklaştırılabilir. Özellikle boğaz hattında karşı kıyı ile daha sık dolmuş tipi teknelerle yük hafifletilebilir.
Trafiği yönetebilmek ayrı bir sanat. Geçen gün takside gideken, trafik sıkışıklığında şöför dertlendi. “Beyfendi bakın etrafta bir tane trafikçi var mı? diye. Galiba büyük başlar olmayınca onlarıda izine yolladılar diyede ilave etti. Büyük başlar dediği malumunuz. Özellikle Sn. Başbakan İstanbul'da olduğu zaman etrafında bir polis ordusu. Önceden yollar kapatılıyor. Vatandaşın önemi sıfıra iniyor.
Bu da bize mahsus aferin budalalığı bana göre. Diğer konu emniyet şeridi ihlali. Amma çok özel ışıklı araba varmış meğer İstanbul'da. İsteyince bulunmazlar.
İstanbul'un trafik derdini çözmenin yolu toplu taşıma olanaklarının artırılmasından geçiyor. Trafiğe ne kadar az araba çıkarsa o kadar rahatız. Buna çare düşünmeli.Birde trafikçilik bir sanat. Tam bir mühendislik. Ben böyle bakıyorum. Amma devlet böyle bakmayıpta tayinlerde adamı karakol polisliğinden trafiğe verince ortada ihtisas mihtisas kalmıyor.