Yaşadığımız Van depreminin ülkede yarattığı üzüntüyü tarif etmek mümkün değil. Ateş düştüğü yeri yakar derler. Ancak vicdanı olan her vatandaşın enkaz altından çıkarılan bebek, genç, yaşlı insanların yaşadıklarını empati yapıp bir düşünün. Evsiz, barınaksız kalan insanları. Gece ayazında çadırda kalacak insanları bir düşünün. Yemek, giyecek vs bunlar çözülebilecek şeyler. Ancak barınak dediğimiz olay,kışı başlayan bölgede en önemli konu. Devlet, özel sektör ve insanımız tekvucüt olmuş, elinden geleni yapıyor.
Geçtiğimiz günlerde Yılmaz Özdil çok güzel yazmıştı. Doktorun, mühendisin hemen hemen her meslek sahibinin bir diploması veya sertifikası vardır. Ama barınak dediğimiz en önemli insan ihtiyacını yapan müteahhit dediğimiz kesimin diploma sahibi olmasına gerek yoktur.Bu arada Türkiye'de 310.000 müteahhit olduğunu da belirtiyor. AB ülkelerinin toplamından fazla. Hatta bu diplomasız insanlar kapıcılıktan başlayıp yap-satcılığa soyunup, kiraladıkları kendilerine ait olmayan yetki karneleriyle ülke çapında büyük inşaat işlerini bile üstlenebilirler. Bu ülkede bu gevşeklik ve vurdum duymazlık nedeniyle sayısız gizli Veli Göçer olduğunu hepimiz biliyoruz. Her deprem bu yeni Veli Göçerleri ortaya çıkarıyor.
İktisat'taki “Kötü para iyi parayı kovar” diyen Gresham Kanunu gereği, bu koşullarda kötü müteahhitler diplomalı iyi müteahhitleri piyasadan yavaş yavaş siliyorlar. Onların verdikleri fiyatlarla rekabet edemiyorlar. Niye edemiyorlar. Çünkü diplomasızın dini amanı yok. Fiyatı kırdıkça kırıyor. Kimsede “kardeşim bu fiyata bunu nasıl yapacaksın “demiyor. Kumundan, demirinden çimentosundan çalıyor.Sonunda garip şekilde her depremde yerle yeksan olan binalarla karşılaşıyoruz. Sonrada suçlu arıyoruz.
İnsanoğlunun gerçekten en büyük ihtiyacı barınaktır. Surviver dizisini hatırlayın. Adaya bırakılan insanlar yemek içmek derdinden önce kendilerine sıgınacakları barınak derdine düştüler. Çok önemli bir konu. Ama bu kadar önemli bir konunun ihmal yüzünden her afette her depremde yüzlerce can almasına, malın mülkün telef olmasına ses çıkarmıyoruz. Bugünlerde medyada sık sık bu konu işleniyor. Ama inanın üç gün sonra gündemi değiştirecek Bir şey bulunur ve bizim gibi koyun hafızalılar olayı unutur gideriz. Ta ki yeni bir depreme kadar.
Niye bu kadar can kaybı diye çok ciddi düşünülmeli.Japonya’da aynı şiddette bir depremin etkisi bizdeki gibi hiç olmuyor. Kimsenin burnu kanamıyor, kimse ölmüyor.Ölmuyor çünkü insan hayatı kıymetli. Binalar depreme dayanıklı yapılıyor.Müteahhitin namusu gibi bir şey olmuş. Bu konu bir devlet politikasıdır. O kadar ki bu yetki yerel yönetimlere bile bırakılamaz. Ben konunun uzmanı değilim. Ama çok deprem yaşadım ve çok can kaybını gördüm. Bunu önlemenin bir yolu olmalı. Önüne gelen müteahhitlik yapmamalı. Nedir bu 310.000 müteahhit. Ameliyata bakkalı sokabilirmisin. . Hayır . O zaman yapılarımızında ehil ellerden bu konunun tahsilini yapmış, tecrübesini yaşamış ellerden çıkması gerekir. Nedir bu karne kiralamak. Ne kadar saçma bir olay. Bu kiralama işinin cılkı çıktı zaten. . Eczacı diplomasını kiralıyor. Dişçi aynı şekilde. Nasıl olur anlayamadım. Ama dediklerine göre bütün güneydoğu'da işler böyleymiş. Serbest muhasebeci belgesini kiralıyormuş. Devletin bu tip uygulamalara artık bir dur demesinin zamanı gelmiştir. Özellikle insan hayatının sözkonusu olduğu konularda büyük hassasiyet göstermek gerekiyor.