Büyük sanatçı Müşfik Kenter'i kaybettik

İsmail Emen

Geçtiğimiz haftalarda Ankara-Yenimahalle Belediyesi Nazım Hikmet Kültür Merkezi'ni açtı. Kılıçdaroğlu'nun yaptığı açılışta şeref konukları arasında Yıldız Kenter'de vardı.
Belediye Kültür Merkezi'nin salonlarından birine “Yıldız Kenter Salonu” adını vererek Türk tiyatrosunun bu güzide sanatçısına güzel bir kadirşinaslık örneği sergilemişti.
Açılış sırasında doğan izdihamda hayranı olduğum zarafet timsali Kenter'i korumak ve kollamak kısmen bana nasip olduğu için ayrıca mutlu olmuştum.

1960'lı yıllarım gerek üniversite gerekse iş hayatı olarak Ankara'da geçti. En ucuz ve en zevkli eğlencemiz tiyatro idi. Devlet tiyatrosunun birbirinden değerli sanatçılarını birbirinden değerli yapıtlarda izlemek hayatımın unutulmaz anıları arasındadır.
İşte Yıldız Kenter ve Müşfik Kenter kardeşler o yılların güzel Ankara'sının anıları arasındadır. Tabiiki İstanbul'da da bu müthiş ikilinin yanlarında Şükran Güngör gibi Kamran Usluer gibi değerleri barındıran Kenterler Tiyatrosunun müdavimi oldum.

Bu müstesna sanatçı kardeşlerden Müşfik Kenter'i geçtiğimiz günlerde akciğer kanserinden kaybettik. Türk tiyatrosu büyük bir sanatçısını yitirdi. 80 yaşında kaybettiğimiz Kenter'in herhalde 60 yılı türk tiyatrosuna, seyircisine ve tiyatroya gönül veren sanatçılarına ve talebelerine birşeyler öğretebilmekle geçmiştir.
Magazin sayfalarına tenezzül etmeden özel hayatını gözlerden uzak tamamen kişişel tutarak, sadece tiyatro sanatçısı olarak unutulmazlar arasına girebilmek herkese nasip olacak bir şey değildir.

Kenter'i seneler önce Datça'daki yazlık evinde denizde çocuğu ile oynarken hatırlıyorum. Bir dostumuzu ziyarete gittiğimizde görmüştüm ve o büyük sanatçının çocuklar gibi eğlenişini unutamıyorum.
Herhalde o muhteşem sesini 1000 sesin arasından kolayca tanıyabilirim. Tiyatro sanatçısı, rejisör ve hoca olarak silinmez izler bırakan ve bizlere tiyatroyu sevdiren bu örnek sanatçıyı rahmetle anmak istiyorum.
Ailesinin ve Türk tiyatro severlerin başı sağolsun.

Müşfik Kenter anısına saygıyla, sevgiyle....

Hep bir yerlere, bir şeylere yetişme telaşındasınız değil mi?

Hep bir yerlere, bir şeylere yetişme telaşındasınız değil mi?
Hiç vaktiniz yok, "Fast live", "Fast food", "Fast music", "Fast love"...
Dikte ettirilen "yükselen değerler", "in" ler, "out" lar...
Buna benzer bir odada, şanslıysanız gökyüzünü görebilen bir pencere ardında bitecek hepsi.
Dostluğu klavyelerinde, yaşamı monitörlerinde arayanlar, Size sesleniyorum!
Hangi tuş daha etkilidir ki sıcacık bir gülüşten ya da hangi program verebilir bir ağaç gölgesinde uyumanın keyfini?
Copy-paste yapabilir misiniz dalgaların sahille buluşmasını?
İçinizi ısıtan gün ışığını gönderebilir misiniz maille arkadaşlarınıza?
Sevgiyi tuşlarla mı yazarsınız?
Öpüşmek için hangi tuşlara basmak gerekir?
Ya da geri dönüşüm kutusunda saklanabilir mi kaybolan zaman?
Doğayı bilgisayarlarına döşeyenler, neden görmezsiniz bahçedeki akasyanın tomurcuklandığını?
Ve ıslak toprak kokusu var mıdır dosyalarınız arasında?
Koklamak, duymak, dokunmak, yok mu yaşam skalanızda?
Bilgi toplumu oldunuz da, duygu toplumu olmanıza megabaytlarınız mı yetmiyor?

Müşfik Kenter