Ankara’da 24 saat yaşayan cadde olmalı

Özkan Altıntaş

Ankara’da büyük heyecanla ve umutlarla beklenen Alışveriş Festivali başladı. Böyle bir festivale turizmden beklentisi olan her şehrin ihtiyacı vardır. Bunun bir benzeri İstanbul’da yapıldı ve halâ yapılıyor. Ankara’nın böyle bir girişimde bulunması önemlidir.
Bu arada benim anlayamadığım bir konu var. Ankara’da Alışveriş Festivali 9-29 Haziran’da Ankara Alışveriş Festivali 8 Haziran-1 Temmuz’da yapılıyor. Sanki iki şehir birbirine rakip gibi aynı tarihlerde aynı festivali yapıyorlar.





İki şehrin festival afişleri iki şehrin duvarlarını süslüyor. Afişlere bakanlar Ankara ve İstanbul’u birbirine karıştırıyorlar. Nereye gideceklerini şaşırıyorlar.
Biz yaptık mı böyle yaparız. Her şeyi yüzümüze gözümüze bulaştırırız. Sanki zaman kıtlığına kıran girmiş gibi hepsi aynı tarihte yapılıyor.
Bir akıllı çıkıp ta “Bu iki festival aynı tarihlerde olmaz” demedi mi? Hayret doğrusu…
Birisi bir sokakta bakkal açar yanına hemen başka bakkal açılır. Lokanta açılır yanına lokanta açarlar. Fuar düzenlenir. Haftasına aynı fuarın benzerini bir başkası düzenler.
İnsan şaşırıyor doğrusu…
Bu memlekette bu gibi işleri düzene koyacak bir yetkili veya akıllı yok mu?
Adam Amerika’da “Kara Cuma” diye bir alışveriş festivali yapıyor. Dünyanın her yerinden uçağa atlayanlar soluğu New York’ta alıyorlar.
Şimdi İstanbul’da bir başka, Ankara’da bir başka alışveriş festivali var.
Acaba hangisine gitsek? Bulmacayı çözene helal olsun!

Bir “memur kenti” olarak bilinen ve 09.00 ile 17.00 arası çalışanların iş bitince evlerine kapandıkları bir şehir olarak bilinen Ankara’nın artık turizmi hedeflediği için üzerindeki ölü toprağını atması gerekiyor.
Ankara’nın bilinçli sivil toplum kuruluşları yöneticileri bunu görerek canla başla çalışıyorlar. Ankara’yı artık bir turizm şehri ve marka kent yapmak için dünyanın dört bir yanına gidiyorlar. Fuarlarda, kongrelerde Ankara’yı anlatıyorlar. Onların bu çabalarını takdir etmemek mümkün değil. Ankara Ticaret Odası yönetimini ve başkan Seçim Aydın’ın şahsında ATİD yönetimini yürekten kutluyorum.
Ankara Anadolu’nun kalbinde olan gözde bir kentimiz. Hamamönü gibi önemli bir proje ile yeni bir turizm bölgesi yaratıldı. Bu yıl Hamamönü Dünya Turizm Yazarları Federasyonu-FİJET’in “Altın Elma” ödülünü almaya bile layık görüldü. Bütün bunlar çok güzel... Ama ortada eksik olan bir şey var...
Ankara yönetiminin biraz önüne bakıp turistin beklentilerini görmesi gerekiyor.
Kendimizin tatil beklentilerine bakarsak bunu kolayca anlarız.
Tatile çıkınca eğlenmek, gezmek ve rahatlamak isteriz. Yani turizmin ana teması dinlenmek, rahatlamak ve eğlencedir. İnsanın kış ayları boyunca üzerine çöken kabusu atmasıdır. Bunun için de dört gözle yaz aylarını bekler ve tatili özler.
Ankara’nın işte böyle eğlence mekanlarına ihtiyacı vardır. Bunun olabilmesi içinde bir tek yol vardır.
Ankara’nın 24 saat yaşayan caddelere, bölgelere ihtiyacı vardır.
Ankara’ya gelen turist otelde konakladıktan sonra sokağa çıktığında nereye gidecektir? Bunu düşünmek lazım.
İstanbul bu konuda dünyanın gözbebeğidir. Dünyada 24 saat yaşayan caddelerine sahip belki de tek şehirdir.
Boşuna ünlü Fransız komutan Napolyon “Dünya tek ülke olsa başkenti İstanbul olurdu” dememiştir...
İstanbul’un Avrupa yakasında 24 saat yaşayan cıvıl cıvıl bir İstiklal Caddesi var. Gecenin bir vakti otelden çıkan turist orada lokantayı, eğlenceyi buluyor. İstanbul’un İstiklal Caddesi hiç uyumuyor. Mağazalar sabahlara kadar açık, sokakları ise canlı... Gecenin 03.00’ünde caddede insan kalabalığı var ve omuz omuza geziyorsunuz.
İstanbul’un son yıllarda trendi yükselen, dünyanın 24 saat yaşayan ve en değerli 4’üncü caddesi seçilen Asya yakasındaki Bağdat Caddesi var.
Geniş kaldırımları, dünyının en önemli markalarınının bulunduğu mağazaları, lokantaları, kafeteryaları eğlence yerleri ile Bağdat Caddesi İstanbul’un 24 saat yaşayan ikinci caddesi oldu. Her tür etkinlik, tanıtım bu caddede yapılıyor. Cıvıl cıvıl 24 saat yaşayan bu caddenin uzunluğu ise ona daha başka değer katıyor.
Şimdilerde ise İstanbul’da böyle 24 saat yaşayan ve canlı yeni caddeler oluşuyor. Laleli buna aday... Hatta Ümraniye buna aday...
İstanbul durmuyor, uyumuyor ve lâyık olduğu şekilde dünyanın turistini çekiyor. Ama yetmiyor. Hala hedef büyüterek canlılığını artırıyor.
Dünya kentlerine bakıldığında Londra’nın Oxford Caddesi, Paris’in Montmarte’si İstanbul ile rekabet eden caddelerdir.
Şimdi gelelim Ankara’ya...
Alışveriş Festivali bitince her yer sus pus olacak. İnsanlar yine evlerine dönecekler. Sadece alışveriş merkezleri kapanana kadar gençler buralarda oyalanıyorlar. Ankara festival sonrası ne olacak, diye hiç düşünmedi. Sonrasına hiç hazırlanmadı. Gelen kalabalığın sürdürülebilir olması için hiç bir gayret göstermedi. Festival için gelenleri tutundurmak için projeler üretilmedi.
İşte bunun çözüamü önceden hazırlanması gereken canlı caddeler, sokaklardı...
Ankara’ya yaşayan, cıvıl cıvıl caddeler lazımdır.
Bunlardan en önemlisi Tunalı Hilmi idi...
Oradan aşağıya doğru uzanan Bestekar Sokak idi...
Tunalı Hilmi’nin yukarısındaki alışveriş merkezleri yaşamın cansızlığından iflas ediyor ve kapanıyorlar...
Ankara tarihi fırsatları kaçırıyor.
Yabancı turist eğlence ister, şenlik ister.
Ankara’da oteller çok güzel, ama sokaklar, caddeler yetersiz...
Hani sorabilirsiniz, sen olsan ne yapardın?
Tunalı Hilmi’yi yeniden canlandırmak ve cazibe merkezi haline gelmesini sağlardım. Esnafın cebi para görünce yatırımda yapardı.
Bestekar Sokağı ve bağlantı yollarını trafiğe kapatırdım. Burasını sadece yayalara açardım.
Üzerinde bulunan abuk sabuk binaları boşaltır, benzin istasyonunu, garajları gönderir ve sokakları turizme kazandırırdım.
Restoranlar, kafeteryalar, eğlence yerleri, alışveriş merkezleri ve dünyanın ünlü markalarının yayıldığı bölge haline getirirdim.
Dünyada insanlar artık kapalı AVM’lere girmekten kaçınıyor, nefes almak ve açıkhavada gezerek alışveriş yapmak istiyorlar.
Amerika’dan başlayan outlet modası giderek yaygınlaşıyor. Sokaklarında insanların yaya dolaşabilecekleri ve eğlenceyi, rahatlığı bulabilecekleri bölgeler oluşuyor. Oralarda şehir içinde yer kalmadığı için outletler şehir dışına yapılıyor.
Onların şehir içlerinde turistlere gösterecekleri tarih ve kültür yok. Bizde ise çok var. Sokaklarımız tarih ve kültür kokuyor.
Sokakları kurtarıp onlara can verirsek, turist daha çok gelir.
Ankara’da Bestekar Sokak ve çevresi son kalan yerdir, kaçırılmamalıdır.
İnsanlar araçlarını aşağı bölümlerde yapılacak katlı otoparklara bırakır ve buraya eğlenmeye gelirler. Kendilerini yaşamın içinde bulurlar. Çevredeki 5 yıldızlı oteller ise yerel yönetimlerden böyle hareketler bekliyorlar.
Bestekar Sokak geçmişiyle ünlüdür. Yazarları, çizerleri, sanatçıları barındıran Bestekar Sokak Ankara için öncelikli bir çekim merkezi olabilir.
Ankara gerçekten turizm istiyorsa şehir içinde, kolayca ulaşilabilen 24 saat yaşayan cıvıl cıvıl caddelere ihtiyacı vardır.