MURAT EMEN-EMEN&EMEN
Haftanın Ekonomik Görünümü 16-21 Eylül 2013
İSTANBUL- Rusya ile ABD arasındaki rulet oyununda Rusya ABD'yi köşeye sıkıştırdı ve oyunu kazandı diyebiliriz. Kerry'nin bilinçsizce mi yoksa Obama'yı sıkıştığı durumdan kurtarmak için mi söylediği belli olmayan sözlerin Rusya tarafından derhal kullanılması ile Suriye sorunu bir müddet ötelendi ve müdahale korkusu geride kaldı.
Başkan Esad hafta içinde verdiği demeçte “Rusya istedi, bizde kabul ettik” dedi. Arkasından Cenevre'de biraraya gelen Lavrov ve Kerry problemi çözme sürecini başlattılar. İki günlük görüşmelerin devamı Newyork'da yapılacak.
Akla gelen soru; Suriye krizinde sorun sadece kimyasal silahlar meselesi mi? Tabiiki değil. Hergün ölen dünya kadar masum insan var. Büyükler Suriye konusunda kendilerini düşünerek hareket ediyorlar. Bırakalım savaşsınlar yeter ki kimyasal olmasın havası var. Mülteciler mülteci olarak devam etsinler. Üstelik direnişçilere silah yardımıda yapıyor. Rusya'da Esad'a silah satışına devam ediyor. Yeter ki kimyasal silahları yokedelim. Ucu onlara dokunmasın. İsrael'e dokunmasın. Hatta Türkiye'ye dokunmasın.
Sorunun çözümü bu anlayış içinde sulh görüşmelerine tavassuta kalıyor. Onu yapacak güçte ortalıkta gözükmüyor.
KİMYASAL SİLAHLARI YOKETMEKTE MÜMKÜN DEĞİL
Son geldiğimiz noktada Suriye'nin kimyasal silahlarının yokelmesi dünyanın gündeminde. Rusya'nın bu konuda ABD'ye verdiği teklif kabul gördü. Suriye kimyasalları teslim edecek ve bunlar yokedilecek. Ancak burada önemli bir sorun var. Bunları yoketmek mümkün değil. Sadece yakmak kafi değil. Her türlü metoduda kullansanız, bu zehirli silahların etrafa yayılma ve toplu ölümlere sebep olma ihtimali var. Tahminen 1.000 ton 'un üstündeki bu kimyasalların tahrip edilmesi enaz 10 yıl sürecektir.ayrıca halen iç savaşın bulunduğu ülkeden bu silahları çıkarabilmenin zorluklarını düşünemiyorum.
Problemin çözümünden sonra dünya kamuoyu uzun zaman bu silahlardan nasıl kurtulacağımızı konuşacak.
TÜRKİYE DOSYASI
Kısa vade de ; Suriye krizinin yumuşaması hemen etkisini gösterdi. Piyasalarda genel bir gevşeme görüldü. Öncelikle altın ve petrolde aşağı inişi farkettik. Borsa haftanın ilk yarısında ortalama 71binlere çıkmıştı. Sonra yatay seyretti. Dolar 2.01 gibi bir TL. değer kazancı gösterdi. Gelişmekte olan ekonomilere girişler ve kurdaki gevşemeler kendini bono piyasasında da gösterdi. İhalelerle yükselen faizler Suriye haberinden sonra gevşedi. Gösterge faiz 9.25-9.35-9.28 seviyesindeydi. On yıllıklarda biraz geriledi ve 9.86'dan işlem gördü.
Ancak .orta ve uzun vade de durumlar Türkiye açısından pek içaçıcı değil. .....
Hepsinin ötesinde ufukta FED toplantısı olduğu için gene temkinli bir hava ve değişik beklentiler var. FED bu hafta nasıl bir karar alacak bütün dünya onu merak ediyor. Bu arada TCMB Başkanı son gelişmeler üzerine “Hala 1.92 dolar kuru tahminimin arkasındayım.”dedi.
Ülkedeki diğer bir endişe büyüyen cari açık'ın reservi eritmesi. Dış finansman girişinin yetersiz kalması nedeniyle reservdeki erime 10 milyar dolara ulaştı. Cari açığın finansmanı, kaynağı meçhul döviz ve TCMB reservleri olmaya devam ediyor. Yeni koşullarda ihtalat kolayca azaltılamayacağına göre, ihracat pazarları önem kazanıyor. Ancak onda da çok şanslı değiliz.İleriki aylarda ithalatı daraltıcı tedbirler görebiliriz.
Ülkenin iç dinamiklerine baktığımız zaman, rahat bir sanayi ve hizmet sektörü görmek mümkün değil. Geçtiğimiz günlerde 50 yılın sanayi kuruluşu FENİŞ kapısına kilit vurdu.Bunun gibi dar boğaz yaşıyan pekçok kuruluş borç dünyasında dönmeye çalışıyor. Dönen çekler, hacizler büyük baş ağrısı.
Son günlerde milletlerarası arenada Türkiye ile ilgili iki yorum dikkati çekti.
Birincisi Wall Street Journal'ın Türkiye için “Yıldızı söndü” demesi ilginç. WSJ, yaz aylarında yabancı yatırımcıların Türkiye'den 3 milyar dolara yakın kaynağı çekerken cari açığın haziran'da zirve yaptığını, liranın çöktüğünü de kaydettiği haberinde,Merkez Bankası'nın devreye soktuğu araç ve verdiği mesajların piyasaları yatıştırmadığını savundu.
İkinci dış yorum, sorunlu para birimleri konusunda uzman John Hopkins Üniversitesinden Prof. Hanke'nin değerlemesi oldu.
Prof.Hanke: Büyükler liginde oynamaya çalışmak Türkiye'de kapasite problemi yaratıyor
John Hopkins Üniversitesi Uygulamalı Ekonomi Profesörü ve CATO Enstitüsü Sorunlu Para Birimleri Projesi Direktörü Steve H. Hanke, Türkiye'nin bölgede büyükler liginde oynamaya çalıştığını ve bunun hükümet için kapasite problemi yarattığını belirtirken, Merkez Bankası'nın da kredibilite sorunu yaşadığını belirtti. Ayrıca uygulanan para politikası sürerse cari açık için belirsizlikler olduğunu da ekledi.
The Wall Street Journal'ın sorularını yanıtlayan Prof. Hanke Türk lirasının yılbaşından bu yana yaklaşık yüzde 15 değer kaybettiğini hatırlatarak eğer dolar mevcut seviyelerinde sabitlenirse, bunun enflasyona 2,25 – 3 puanlık bir artış getireceğini söyledi. "Sorun ekonominin potansiyelinin biraz üstünde seyretmesi, bu yüzden liradaki değer kaybı hemen enflasyon rakamlarına yansıyor" diyen Hanke, manşet enflasyonun yüzde 8,2'ye yükseldiğine dikkat çekti. Eğer liradaki değer kaybı devam ederse enflasyondaki artışın daha fazla olacağı konusunda da uyardı.
Prof. Steve Hanke, diğer veriler aynı kalırsa liradaki düşüşün 2-3 çeyrek gecikmeyle cari açıkta azalmaya yol açabileceğini belirtse de burada büyük bir "AMA" olduğunu söyledi. Bu büyük "AMA"nın da para politikasının yerel ekonomiye etkisi olduğunu ekledi.
"Türkiye'deki kredi büyümesi hala yüzde 30'la çok hızlı seyrediyor. Bunun sonucu olarak yerli talep aşırı yüksek, Gelen büyüme rakamında tüketim ikinci çeyrekte yüzde 5,3'e yükseldi. Kredi büyümesiyle beslenen yerli talep aşırı hızla büyürse, cari açığı azaltmak zor olacak" diyen Prof. Hanke, bunun nedeninin ülkeye yağan ithalat olduğunu da açıkladı.
“Türkiye'den mal ithal eden ülkelerde büyüme yavaşlıyor”
İkinci çeyrekte ithalatın büyüme hızının ikinci çeyrekte hayret verici yüzde 11,7 olduğunu, bunun sebebinin de yüzde 5,3 büyüyen hane halkı tüketimi olduğu The Wall Street Journal'a verdiği röportajda söyleyen Prof. Hanke, ihracatın ise sadece yüzde 1,2 artabildiğinin altını çizdi. Zayıf liraya rağmen ihracattaki artışın düşük olmasını ise Prof. Steve H. Hanke şu sözlerle açıkladı:
" Türkiye'den mal ithal eden ülkelerde büyüme yavaş oldu. Bunun sonucunda Türkiye'nin ihracat ürünlerinin fiyatı çok da düşse, küresel büyüme zayıf seyretmeyi sürdürüyor. Türk ürünlerini alanların büyümesi zayıf ve düşük talep yüzünden fiyatlar ucuz olsa da, o kadar çok satın almayacaklar"
Prof. Hanke'ye göre yukarıdaki nedenlerden dolayı liradaki değer kaybının cari açıkta düzelmeye yol açıp açmayacağı konusundaki sorunun cevabı "karışık". Her şeyin aynı kaldığı varsayılırsa, liradaki düşüşün bariz olarak ihracata destek olacağını ancak küresel ekonomide yaşananların kilit olduğunu da ekledi.
AMERİKA DOSYASI
İşsizlik verileri şaşırttı
İşsizlik maaş başvuruları bilgisayar sistemindeki değişiklik sebebiyle beklentilerin çok altında çıktı. ABD'de piyasalarda dalgalanmalar görülürken borsada eksiden artıya döndü.
Siyasi olarak Suriye konusunda ayak süreyen Obama rahatladı. Cenevre'de başlayan müzakereler Newyork'da devam edecek. Muhtemelen mudahale ihtimali hiç değilse şimdilik uzak bir tarihe ertenmiş oluyor. Asker kullanma konusunda temkinli olan Obama'yı zorlayan Suriye konusu şimdilik masaya yattı. Temenni olunurki arkasından sulh görüşmeleri gelsin.
AVRUPA DOSYASI
Barraso'dan temkinli iyimserlik mesajı “İşler eskisi gibi yürümeyecek, çabaların sürdürülmesi gerek”
Avrupa Birliği'nin (AB) yürütme organına liderlik eden Jose Manuel Barroso, ekonomik canlanmanın "görüş alanında" olduğunu müjdelerken, Avrupa liderlerinin reformları aksatmadan sürdürmesi gerektiği uyarısı yaptı.
Strasbourg'da konuşan Barroso, yıllık konuşmasında "işlerin eskisi gibi yürümeyeceğini" belirtti.
Ekonominin daha iyi gitmesine rağmen, kırılganlığın devam ettiğini vurgulayan Barroso, "çabaların sürdürülmesi gerektiğini" ifade etti.
Avrupa Komisyonu Başkanı, Euro Bölgesi ülkelerinin bankacılık birliği oluşturma planlarının hayata geçirilmesi çağrısını tekrarladı.
Barroso, bankacılık birliği projesinin tamamlanmasının ardından, bankalar zor duruma düştüğünde bunun maliyetinin ilk elden vergi mükelleflerinin sırtına yüklenmeyeceğini dile getirdi.
Avrupa Parlamentosu'nun, bankacılık birliğinin ilk adımı olarak, Avrupa Merkez Bankası'nın Euro Bölgesi'ndeki bankaları mali gözetim altında tutmasını öngören yasal düzenlemeyi yarın yapması bekleniyor. Ancak projenin diğer ayaklarının hayata geçirilmesi, bazı ülkelerin muhalefeti nedeniyle daha zor.
Barroso'nun konuşmasında üzerinde önemle durduğu konulardan biri de işsizlik oldu.
28 üyeli AB içinde 26 milyon işsiz olmasının "ekonomik olarak sürdürülemez, politik olarak savunulamaz, sosyal olarak kabul edilemez" olduğunu söyleyen Barroso, çare olarak büyüme üzerinde odaklanılmasını önerdi.
Diğer yandan Barroso Rusya'yı; Ukrayna, Ermenistan, Gürcistan ve Moldova gibi eski Sovyet ülklerinin AB ile yakınlaşmasını engellediği için üstü örtülü olarak eleştirdi.
Lagarde Avrupa Bankacılık Birliği için çağrıda bulundu.
Uluslararası Para Fonu (IMF) Başkanı Christine Lagarde, 'Avrupa bankacılık birliği' önerisinin hızla hayata geçirilmesi çağrısında bulundu.
Paris'te bir konferansta konuşan Lagarde, Euro Bölgesi'ni "güzel bir gemi" olarak tanımladı ama dalgalı sulara yelken açmaya hazır olmadığını söyledi.
Bankacılık birliği projesi küresel bankacılık krizinin tekrarını önlemek için tasarlanmıştı.
Proje, tek bir bankacılık denetçisi oluşturmayı ve bankaları kurtarmak için ulusal kaynakları bir havuzda toplamayı içeriyor.
Lagarde "Bankacılık birliği ile ilgili olarak bir çok şey yapıldı. Bugün bir mesaj varsa, geminin tamamlanması gerektiği ve hızın çok önemli olmasıdır." diye konuştu.
Bankacılık birliğinin nasıl sağlanacağı belli değil. Bazı ülkelere göre bu, AB anlaşmalarında bir değişiklik gerektirecek.
Avrupa Komisyonu Temmuz ayında Euro Bölgesi'ndeki 6 bin bankanın sorunlar yaşaması halinde bunlara çözüm bulmaktan sorumlu olacak makam için planlarını anlattı.
Tek Çözüm Mekanizması (SRM) altında oluşturulacak yeni bir kurum, sorun halinde bankayı kapatma veya yeniden yapılandırma yetkisi verilecek.
Bu kurumun kararları karşısında tek tek AB ülkelerinin kararları geçersiz olacak.
Şu anda başarısız bankaların kapatılmasından tek tek ülkeler sorumlu.
Eleştirenler bu yeni düzenlemenin, bankalara yardım etmek için ulusal hükümetlerin vergi mükelleflerinin parasını teslim etmeleri anlamına gelebileceği uyarısında bulunuyor.
SRM altında, 55 milyar euroluk bir fon kurulacak.
Fonun finansmanı bankalardan toplanacak kaynakla sağlanacak.
Fakat Euro Bölgesi'ndeki en büyük ekonomi olan Almanya, tek bir otorite oluşturulmasına ilişkin itirazlarını dile getirdi. O zaman Merkel'in seçimi beklenecek.
IMF önerilen yönteme yabancı değil. Yetkisi olmadan 2002 yılında Türkiye'de 25 bankanın kapatılması kararını vermiş ve uygulatmıştı. Şimdi önerilende aynı model. ECB'ninde üzerinde bir oluşum olacak. Kapatma kararına ülkeler itiraz edemeyecek. Bana AB açısından zor bir karar gibi geliyor.
MERKEL SINAVDA
22 Eylül'de yapılacak Almanya seçimlerinde Merkel'in yerini koruması bekleniyor. Ancak aksi bir durum AB politikalarında önemli değişiklikler yapar. ECB ve FOMC Toplantısının ertelenen kararları gündeme gelecek. Parasal genişleme devam edecek mi etmeyecek mi? FED kararına karşı ECB ne yapacak. Bekleyip göreceğiz.
BAZI DİLLERİ ÖĞRENMEK NEDEN ZOR?
Yukarıdaki tablo “hello” kelimesinin muhtelif dillerdeki yazılışı. ABD Dışişleri Bakanlığının bir araştırmasında muhtelif diller zorluk derecelerine göre sınıflandırılmış.
Birinci grupta İspanyolca, isveçce ve Fransızca var. İkinci grupta Rusça ve İsraelce yer alıyor. En zor diller kategorisinde de Japonca, Arapça bazı diller sıralanıyor. Birinci grup kolay dilleri ögrenmek için 575-600 ders saati yeterli. İkinci grup için 1.100 saat, zor grup için 2200 saat gerekiyor.
Smaller diller yani dar hazneli olanlar alışkın olduğunuz dil yapısından uzak oldukları için ögrenmede daha zor oldukları belirlenmiş.bazı diller mesela rusça ve Latince gibifiil veya isimle sonlanıyor. Buna alışkın olmayanlar için bu dilleri kavramak zor geliyor. Diğer bir zorluk bazı dilleri haiz olduğu tek seslilik. Diğerlerinde çok seslilik var.
PİYASALAR
Tekrar edelim. Zor bir haftaya giriyoruz. Çarşamba günü FED Toplantısı var. Karar açıklanacak. Beklentiler; bu sefer mutlaka varlık alımında azaltma düğmesine basılacak. 85 milyar dolar yerine daha az mesela 60 milyar gibi bir alım kararı çıkabilir.
Sorun gelişmekte olan ülkeler açısından önem kazanıyor. Tedricen alımları bitirme süreci başlamış oluyor. Terazinin kefesi gelişmekte olan ülkeler tarafına biraz daha kayacak demektir.
Borsa
Banka hisselerinin gücü ile endeks yukarılara tırmandı.Perşembe gününü 72.723 ile kapatan endeks haftayı 72.589 üzerinden devretti.
Bu hafta piyasalar FED odaklı. FED kararının açıklanacağı Çarşamba akşamına kadar endeks 74.000'lere kadar çıkabilir. FED'den gelecek ters kararlar endeksi 68.800'lere kadar geri götürebilir.
Faiz
Faizler düşmeğe devam ediyor. Kur ve faiz makası ayrışmaya devam ediyor. Gösterge tahvilin bileşik faizi 9.24, valörlüde 9.18 10 yıllıkta 9.80 oldu. Faizlerde FED odaklı.
Döviz
Cari açık beklentilerin üstünde gelince dolar kuru kademeli olarak 2.01'den 2.080'e kadar yükseldi. Sepet 2.34 oldu. Cuma kapanışıBu hafta dövizde de hareketli bir hafta olacak. Cuma kapanış 2.0261 oldu. Gelişmelere bağlı olarak düşmesi değil yükselmesi sözkonusu olabilir. Burada önemli olan iyi bir döviz göstergesi olan sepet'in çok açılmış olması. 2.05'lerine alıştığımız sepet şimdilerde 2.34. Bu düşündürücü.
Esenlikle Kalın.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.