• BIST 11189.5
  • Altın 5742.052
  • Dolar 42.5363
  • Euro 49.5371
  • İstanbul 8 °C
  • Ankara 9 °C
  • Antalya 12 °C

Yellen şahin bakışlı güvercin mi?

Yellen şahin bakışlı güvercin mi?
Yıllardır FED'de Bernanke’nin yardımcılığını yapan birinin şahinleşmesini beklemek mümkün değil. Bir müddet Bernanke çizgisinde gidecektir

MURAT EMEN-EMEN&EMEN
Haftalık Ekonomik Bülten- 17-22 Şubat 2014
İSTANBUL-
Geçtiğimiz hafta kamuya açık ilk konuşmasını yapan ve Senato’ya bir rapor sunan ancak hava muhalefetinden konuşmasını yapamayan yeni FED Başkanı Janet Yellen beklentileri karşılayan bir tutum sergiledi. Özetle değişen birşey olmayacak diyebiliriz. Şahin mi, güvercin mi karşılaştırmalarının sonucunda piyasalar Yellen’in “Şahin Bakışlı Güvercin” olduğu kararına vardı.

yellen1b.jpg

Esasında bariz bir farklılık beklemek doğru olmaz. Yıllardır FED içinde pişmiş ve Bernanke’nin yardımcılığını yapmış birinin birden şahinleşmesini beklemek mümkün değil. Bir müddet Bernanke çizgisinde gitmesini olağan karşılamak gerekir.
Yellen’ın konuşmasında gelişmekte olan ülkelerin geleceğine ilişkin ufak ikazlar vardı. Bol para düşük faiz politikası bu ülkelerde büyümeyi sağladı ama aynı zamanda dengeleri de yerinden oynattı diyebiliriz. Değerli bir hocamızın dediği gibi “Dış kaynak ihtiyacı fazla olan ülkelerde adeta madde bağımlılığı gibi dış kaynak bağımlılığı yarattığını söylemek mümkün. Şimdi siz mevcut sistemi değiştirirseniz, uluslararası likiditeyi kısarsanız bu ülkelerde rahatsızlık yaratırsınız.”

AMERİKA RAPORU

yellen1d.jpg

YELLEN'DEN TÜRKİYE SORUSUNA YANIT

Fed başkanı Janet Yellen'e ABD Kongresi konuşmasında Türkiye, Endonezya gibi Fed'in varlık azaltımı sonucu zarar gören gelişmekte olan ülkeler soruldu. Yellen birinci önceliklerinin ABD ekonomisinde fiyat istikrarı ve istihdam olduğunu söylerken bu ülkelerdeki gelişmeleri yakından takip ettiklerini ancak ABD ekonomisi açısından bir sıkıntı olmadığını söyledi.

yellen1c.jpg

YELLEN: FED SADECE ABD İÇİN ENDİŞELENİR.

Janet Yellen'e soru-cevap kısmında gelişen ülkelerdeki sıkıntılar soruldu. Cumhuriyetçi Michigan senatörü Bill Huizenga Türkiye ve Endonezya gibi Fed'in sağladığı ucuz para ile yabancı fon akışı sağlayan ülkelerin Fed'in geri çekilişi ile birlikte sıkıntı yaşadığına dikkat çekti. Huizenga Janet Yellen'e bu durumun Fed'i endişelendirip endişelendirmediğini sordu.
Yellen ise bu soruya "Fed sadece ABD için endişelenir. Tahvil alım programında yapacağımız değişikliği net bir şekilde ifade ettik. Kongre'nin Fed'e verdiği görevleri yerine getirmeye çalışıyoruz. Bu da fiyat istikrarı ve tam istihdamdır." Yanıtını verdi.
Bill Huizenga bu cevaba karşılık gelişmekte olan ülkelerdeki sorunun büyümesi halinde ABD'yi olumsuz etkilemesi konusunda Yellen'in ne düşündüğünü sordu. Yellen bu soruya "Gelişmekte olan ülke finans piyasalarını yakından takip ediyoruz. Ancak şu aşamada ABD'yi olumsuz etkileyecek bir durum yok" diyerek cevap verdi.

yellen1e.jpg

"YELLEN SIRTINI DÖNDÜ"

Yellen'in bu açıklamalarını analiz eden Financial Times gazetesi ise "Yellen gelişen ülkelerin isteklerine sırtını döndü" yorumunu yaptı. Gazete özellikle Hindistan'dan Fed'in politika oluştururken gelişmekte olan ülkelerle koordine olmadığı eleştirileri geldiğini belirtirken Yellen'in bu eleştirilere alaka göstermediğini vurguladı.

raghuram-rajan-2.jpg

GELİŞMEKTE OLAN ÜLKELER KONUSU

Hindistan Merkez Bankası Başkanı Rajah geçtiğimiz hafta Yellen’den önce yaptığı bir konuşmada “FED öyle elini kolunu sallaya sallaya çekip gidemez” demişti. Yellen’de sanki bu soruya cevap verir gibi “FED, gelişmekte olan ülkeler konusunda sorumluluğuna müdrik” derken “Bunun ABD için ciddi bir risk yaratmadığını, dolayısıyle bunlar için özel bir uygulama söz konusu olmayacaktır” demeyi de ihmal etmedi. Yani “Herkes başının çaresine baksın” demek istedi. Özetle afyon verme işi giderek sonlandırılacak. Azalan likiditeye karşı ülkeler kendi tedbirlerini alacaklar.

abd-karli.jpg

AMERİKA KARLAR ALTINDA

Amerika’nın önemli bir bölümü karlar altında. Hayat felç durumda. Okullar tatil edildi. Uçak seferlerinin önemli bir bölümü iptal edildi.
Obama nihayet borç verme tavanını bir yıl süre ile uzattırmaya muvaffak oldu. Amerika’da piyasalar şimdilik rahat. Yellen veriler iyi gelse de faizler bir müddet düşük seyretmeğe devam edecek dedi.
ABD’de banka ve şirket karları açıklanırken, önemli bir gelişme ABD’nin iki dev cable şirketi arasında yaşanıyor. ComCast rakibi CNN’in patronu Time Warner’ı almak için 45 milyar dolarlık teklif verdi. Netice ne olur bilinmez ama ABD Rekabet Kurulu böyle bir tekelleşmeye izin verir mi bilmiyorum.

TÜRKİYE RAPORU
Yerel seçim heyecanı devam ediyor. Partiler için aday belirleme süreci bitti denilebilir. Bu konuda Kılıçdaroğlu’nun başı eskilerin tasfiyesi bakımından çok ağrıdı. Ancak benim anlayamadığım, belediye başkanlığı 15-20 sene yapılacak bir hizmet değildir.
Bunu bazı adaylar anlayamadı galiba. Oraları babalarının çiftliği sanıyorlar. Bunun ideali iki dönemdir. Sonra bırakırsın başkası gelir. Yeni fikirler gelir.

KOLTUĞU BIRAKMAK İSTEMEYENLER VAR
Bu ABD’nin ilk başkanı George Washington’un uygulamasıdır ve daha sonra yasalaşmıştır. En kral başkan bile en fazla 8 sene görev yapar.

selami-aday.jpg

Kadıköy Belediye Başkanlığı koltuğunu bırakmamak için Selami Öztürk’ün çıkışı nedir anlayamadım. 20 senedir başkanlık yetmez mi?
Edirne’de aynı durum. Zannediyorlar ki Kadıköylü Selami’ye veya Edirneli Sedefçi’ye oy veriyor. Ne alakası var. Bu bakımdan Kılıçdaroğlu’nu kutlarım.
DSP’ye gelince dökülmüş pirinçlerle siyaset yapılamayacağını bilmeleri gerekir. Tipik solcu hastalığı işte… Tepkilerin hepsi fevri ve anlamsız. Merak etmeyin hiçbiri DSP’den aday olmayacak. Onlarda biliyorlar ki seneye CHP’den milletvekilliği için koşacaklar.

TÜRKİYE’Yİ BÜTÜN DÜNYA İZLİYOR
Ekonomi siyasetin gölgesinde gidiyor. S&P ikaz verdi. Diğerleri de dikkatimizi çekeceklerdir. Demokrasi endeksinde aşağılara doğru giden bir Türkiye’yi bütün dünya izliyor. İnsan hakları, sivil özgürlükler konusunda arka arkaya gelen tedbirler ürkütücü. Adaleti sandıkta arayan bir zihniyet ülkeyi yönetiyor. Sandık onların kaçış noktası.
Geçtiğimiz haftanın önemli gelişmesi cari açığın beklentilerden yüksek gelmesi oldu. Bu da bizi kırılganların en kırılganı yaptı. Göstergeler iyiye işaret değil. Siyasi kırılganlık olmasa bu kadar dert etmeyiz. Üstesinden gelinir. Ama siyaset çatışması gündemin baş konusu ve seçimlere kadar bu böyle gidecek. Hergün yeni bir kaset ortaya atılıyor. Yeni yolsuzluk emareleri ortaya sürülüyor. Bunlara mani olmak için yürütme yargıya hakim olurken, tedbir olarak internet yasası çıkarıldı. Cumhurbaşkanı’nın önünde. Tabii ki onaylayacak ve ülke demokrasi endeksinde gerilemeye devam edecek.

YOLSUZLUK ALMIŞ BAŞINI GİTMİŞ
17 Aralık’tan buyana gördüklerimiz ve yaşadıklarımız, maalesef yolsuzluk ve rüşvetin alıp başını gittiğini gösteriyor. Bakan çocuklarının yaptıkları bunları yaparken ne kadar rahat olduklarını gösteriyor. Zaman zaman bu Zarraf olayının arkasında birileri var mı diye düşündürtüyor. Su gibi harcanan ve rüşvet olarak dağıtılan paralar insana ister istemez bunu hatırlatıyor. Bir yönetim bu kadar zaaf içinde olabilir mi diye düşünüyorsunuz. Sanki herkes götürürken bende biraz götüreyim zihniyeti yerleşmiş.
Hele müteahhitlerimiz ayrı bir komedi. Koca koca ihaleler… Arkadan ver bakalım havuza paraları. Özal döneminde de böyle beslenen müteahhitler vardı. Ama hepsinin sonu hüsran oldu. Şimdikiler bu işin cılkını çıkardılar. Bir şey değil, bu müteahhitlerin yaptıkları bütün kamu işleri şaibe altında kaldı. Acaba oralarda da diye insanın aklına geliyor. Yetim hakkı yemem diyenlerin yaptıkları unutulacak ve unutturulacak gibi değil.

ARAP DÜNYASINDA "TÜRKİYE MODELİ"NİN YÜKSELİŞİ VE ÇÖKÜŞÜ
Turkish Policy Quarterly dergisinde Jean-Loup Saman Türkiye’yi şöyle yazdı*
Recep Tayyip Erdoğan'ın iktidara gelmesiyle birlikte, Türkiye'nin jeopolitik eğilimleri, Arap aydınları ve akademisyenleri arasında giderek artan –adeta hayranlık düzeyinde– bir ilgi uyandırmaya başladı. Bu ilginin odağında ise, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'nun şekillendirdiği Türkiye'nin büyük stratejisi bulunuyordu. Bu strateji, Ankara'nın Ortadoğu'ya yönelik emellerini sadece bölgesel bir güç olarak değil, aynı zamanda güçlü bir İslami parti iktidarı ile demokratik sürecin birlikte yürüyebildiği bir siyasi sistem "modeli" olarak da ortaya koydu.
Ancak son birkaç ay içerisinde, Türkiye'nin çeşitli alanlarda yaptığı bazı stratejik tercihlerin yarattığı endişe nedeniyle, Arap dünyasındaki bu hayranlık ciddi biçimde sarsıldı ve azalmaya başladı.

emen2.20140215183634.jpg

Türkiye, her ne kadar Arap dünyasındaki siyasi tartışmalara her zaman konu olmuş olsa da, özellikle AKP'nin 2002 yılında seçimleri kazanmasının ardından ve iddialı dış politikasının etkilerinin Ortadoğu'da hissedilmesiyle birlikte, bölgenin dikkati bu ülkeye daha da yoğunlaştı.
Lübnan gazetesi Al Mustaqbal'in genel yayın yönetmeni ve Türkiye-Arap dünyası ilişkileri uzmanı olan Michel Naoufal, bu durumu "Türkiye, Ortadoğu'da bir emniyet valfini temsil ediyor" diye açıklıyordu. O dönemde Naoufal ve diğer Arap aydınları, Arap dünyasında yeni bir Türk emperyalizmine yönelik endişeleri dizginleyerek, Türkiye'nin bölgeye yönelik gündemini yumuşak gücün dışavurumu olarak tanımladılar.
Türkiye'nin Arap dünyasındaki popülaritesinin ulaştığı bu zirve noktası yine de bazı endişelerin önüne geçemedi. Arap gözlemciler, dikkatlerini Erdoğan ve Davutoğlu'nun büyük stratejisini karakterize ettiği düşünülen "Yeni Osmanlıcılık"a çevirdiler. "Yeni Osmanlılar" veya "neo-Osmanlıcılık" gibi ifadelerin kullanımı da Türkiye'nin politikalarını netleştirmek yerine daha da belirsizleştirdi.
Araplar'ın Türkiye'ye yönelik hayranlıklarının geri teptiğine dair sinyaller ise 2011 yılının yaz aylarında ortaya çıktı. Bu geri tepmenin en bariz örneği ise Suriye konusunda yaşandı. Erdoğan ve Davutoğlu 2011 yazına kadar Esad ile diplomatik diyalog yürütmek için çabaladılarsa da başaramadılar. Görüşmelerin tıkanmasının ardından hükûmet Suriye ile olan bütün ilişkileri dondurma kararı aldı.
Türkiye'nin Ortadoğu'da oluşturduğu yumuşak gücün gerilemesinin başlangıç noktası da bu karar olmuş olabilir. Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad çeşitli röportaj ve açıklamalarında bu görüşü tekrarladı.
Kasım 2012'de gerçekleştirdiği bir konuşmada Erdoğan'dan bahseden Esad, "[Erdoğan] kendisini yeni Osmanlı Sultan'ı sanıyor ve bölgeyi daha önce Osmanlıların yaptığı gibi kontrol edebileceğini düşünüyor" ifadelerini kullandı ve Türkiye'nin Ortadoğu stratejisinin "sıfır sorun"dan "sıfır dost"a doğru gittiğini belirtti.
Öte yandan, Suriye liderine karşı devrimi destekleyen Arap düşünürleri arasında bile, Türkiye'nin çatışmayı tırmandıran dayatmacılığı yanlış ve tehlikeli bir yaklaşım olarak değerlendiriliyor.
Türkiye'nin Ortadoğu politikasına yönelik endişeler 2013 yılının yaz aylarında Mısır Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi'nin ordu tarafından görevinden uzaklaştırılması üzerine daha da arttı. Mursi'nin devrilmesiyle sonuçlanan Mısır'daki protestoların bir darbeye dönüşüp dönüşmemesi bir yana, Türkiye'nin uluslararası arenada takındığı tavır, Arap basını tarafından Mısır'ın içişlerine doğrudan müdahale olarak algılandı.
Türkiye'de, İstanbul'daki Gezi Parkı'nın yıkılması planlarına karşı Mayıs sonunda başlayan gösteriler, Arap dünyasında "Türkiye Modeli"nin çekiciliğine ciddi şekilde zarar verdi. Olaylar Türkiye'nin Arap dünyasına yönelik politikalarını doğrudan etkilemese bile endişeleri arttırdı ve Ankara'nın bölgeye yönelik emellerine husumetle bakanları daha da cesaretlendirdi.
Bu durum "Türkiye modeli"nin veya Türkiye'nin Ortadoğu'daki yumuşak gücünün yeniden değerlendirilmesi zamanının geldiğini gösteriyor. Araplar modern Türkiye stratejisinin hala Osmanlı mirasından etkilendiğini düşünüyorlar. Bu durum, Erdoğan ve Davutoğlu'nun, Türkiye'nin Müslüman kimliği ve Ortadoğu'ya dönük emelleri gibi konulardaki yaklaşımlarının algılanışını da çarpıtıyor. Türkiye'nin bölgede yumuşak güç olma hedefi başından beri iki ucu keskin bir bıçak gibiydi: Arap dünyasında yaratılan hayranlık Ortadoğu kamuoyunun heyecanıyla kaynaştırılamadı ve ileride de bunun gerçekleşme ihtimali düşük.
Kur kaynaklı maliyet artışı, konut satışlarına seçim sonrası yansıyacak
Gayrimenkul sektörü zam için seçime odaklandı. Sektör satışa çıkaracağı projeleri ve fiyatları artırmak için 30 mart tarihini bekliyor. Hem seçim öncesi olması, hem kürenen gayrimenkul sektörü şimdilik seçimleri bekleme kararı aldı. Sektörün geneline hakim olan durgunlukun seçim sonrasında aşılacağı beklentileri güçlenirken, işaatçılar satışa çıkarakları yeni projelerini bu dönem sonuna bıraktılar. Konutta indirim bekleyenlere sektörden kötü haber geldi. Kurdan kaynaklanan maliyet artışını henüz yansıtmayan firmalar Nisan ayında %10-15 arasında bir zam öngörüyorlar.
2013 yılında bankacılık pastasından ticaret ile birlikte en büyük payı kapan inşaat sektörünün 2014 yılında işi zor gözüküyor. Markalı konutlar için sorun yok denilebilirsede bankacılık sektörünün bu yıl enerji sektörünü ön plana alarak hareket etmesi bekleniyor. Mart ayında verilecek GES lisansları ile ivme kazanacak enerji sektörü bankaların kapısını aşındıracak.
Sektör yabancı alımlarında beklediği hızı göremedi. Bunda da ortadoğudaki siyasi çekişmelerin rolü büyüktü. Ama kurdaki artışların yabancı için Türkiye konutlarını ucuzlattığı savına inanırsak, bu yıl yabancı alımlarında patlama bekleyebiliriz.

AB DOSYASI

emen3.20140215184041.jpg

EURO BÖLGESİ'NDE TOPARLANMA SÜRÜYOR

Piyasalar AB’nin büyüme verilerine memnun oldu. Toparlanma devam ediyor.
Fransa, Almanya ve Hollanda'da ekonomik aktivite 2013 yılının sonuna doğru ilerleme gösterirken, Euro Bölgesi'nin tamamının üst üste 3. genişleme çeyreğini yaşamış olabileceği sinyalini verdi.
Fransız ekonomisi geçtiğimiz yılın son 3 ayında yeniden büyüme gerçekleştirerek Cumhurbaşkanı François Hollande'a biraz rahatlık sağlamış oldu.
Açıklanan veriler Alman ekonomisinin aynı dönem boyunca ılımlı bir toparlanma gerçekleştirdiğini, fakat büyüme için yine ağırlıklı olarak ihracattan destek aldığını gösterdi.
Euro Bölgesi'nin en büyük beşinci ekonomisi olan Hollanda ise 3. çeyrekte yüzde 0.3 genişlemesinin ardından son çeyreği yüzde 0.7 genişlemeyle tamamladı.
Daha önce açıklanan verilerde İspanya ve Belçika ekonomilerinin genişlediği göz önüne alındığında Euro Bölgesi'nin Eylül ayına kadar geçen 3 aylık dönemde yüzde 0.1 genişlemesinin ardından 4. çeyrekte de genişlediği tahmin ediliyor.
Bu olumlu verilere rağmen Euro Bölgesi'nin ekonomik krizden toparlanması hassas ve kırılgan olmaya devam ediyor. Dördüncü çeyrek rakamlarının Avrupa Merkez Bankası'nın daha fazla teşvikten vazgeçmesini sağlayacak kadar iyi olması beklenmiyor.


emen4.20140215184124.jpg

Fransa ulusal istatistik kurumu yaptığı açıklamada Euro Bölgesi'nin en büyük ikinci ekonomisinin geçtiğimiz çeyrekte yüzde 0.3 genişlediğini belirtti.
Fransa'da yatırım Eylül-Aralık ayları arasında yüzde 0.6 yükselirken, bu rakam daha önceki iki çeyrekte yüzde 0.3 düşüş olarak gerçekleşmişti.
Fransa ekonomisi 2012 yılında hiç büyüme kaydetmezken, Cuma gününün rakamları 2013 yılı için de ılımlı bir yükseliş gerçekleştiğine işaret etti. Ekonominin yıllık genişleme oranı yüzde 0.8 oldu. Hollande'ın Cumhurbaşkanı olmasının ardından Fransa'da firmalar yatırımlarını keserken, işsizlik yukarı yönlü hareketine devam ederek geçtiğimiz yılın sonunda rekor kırdı. Bilindiği gibi Hollande yanında iş adamları ile birlikte ülkeler turuna başlamış ve bu arada Türkiye’yi de ziyaret etmişti.
Almanya'da ise bu yılın parlak geçmesi bekleniyor. Hükümet beklentilerini hafta başında yükseltirken, güçlenen talepten dolayı ekonominin bu yıl yüzde 1.7 yerine yüzde 1.8 genişlemesi bekleniyor. Bazı analistler ekonominin yüzde 2'ye kadar genişleyebileceğini dile getiriyor. 2013 yılının tamamında ise ekonomi yüzde 0.5 genişledi.

İTALYA’DA HÜKÜMET KRİZİ VARDI AMA EKONOMİYİ ETKİLEMEDİ
İtalya'da Başbakan Enrico Letta'nın hükümetinin ülke siyasetinin yeni yükselen yıldızı ve merkez-sol Demokratik Parti başkanı Matteo Renzi tarafından baskı altında olduğu söyleniyor. Renzi, Letta'yı ülkeyi resesyondan çıkarmak için yeterince çaba sarf etmemekle suçluyor.

emen5.20140215184146.jpg

Floransa Belediye Başkanı Renzi geniş bir kamuoyu desteğini arkasına alırken, Demokratik Parti'nin yeni başkanı olabilmek için Aralık'ta girdiği yarışı da açık ara kazandı.
Renzi o günden bu yana Letta hükümetini sürekli eleştirirken, keskin reformlar yapılamadığını belirtti. Renzi'nin partiler arası popülaritesi ve kamuoyundan gördüğü desteğin İtalya'da ekonomik ve siyasi çehreyi değiştirebileceği söyleniyor.
Renzi ve Letta arasında yaşanan gerginlik Başbakan Letta'yı istifanın eşiğine kadar getirdi.
Letta'nın hükümete devam edebilmesi için yeterli desteği bulamaması durumunda istifa ederek Renzi'nin son iki yıldan daha az bir sürede İtalya'nın 4. başbakanı olması için ortamı hazırlayabilir.
Renzi etkisi son iki aydır geniş bir yasama ajandası ve seçim yasalarını değiştirecek bir programı öne çıkarıyor. Şu an işlevde olan seçim yasalarının son seçimde yaşanan kördüğüme neden olduğu söyleniyor.
Renzi geçtiğimiz ay yeni bir seçim yasası konusunda merkez sağ lideri ve uzun zamandır siyasi bir rakip olan Silvio Berlusconi ile ön anlaşmaya vardı. Üzerinde anlaşmaya varılan taslak net parlamento çoğunluğunu öngörürken, Letta hükümetinde yaşandığı gibi karışık koalisyonların önüne geçilmesini hedefliyor.
Başbakan Enrico Letta cuma günü hükümetin istifasını Cumhurbaşkanı Napolitano’ya sundu.

PİYASALAR

emen6.20140215184219.jpg

Borsa

Haftanın son iş gününe girilirken endeks beklentilerin üstünde gelen yüksek cari açık ve gelişmekte olan ülke paraları ile birlikte TL ninde zayıflaması ile satış baskısı altında kalan borsa %1.16 düştü.Özellikle banka hisseleri düşüşe önderlik etti.
Ama son gün yükselişe geçen borsa neredeyse 65bin sınırına gelmişti.(64.762) AB ve ABD’den gelen verilerle desteklenen Borsa İstanbul 63 binlerden 65binlere yükseldi.

Faiz
Faizler dövize paralel hafif satıcılı geçti. Faiz cephesi alternatif piyasaları takip ediyor. 2015 vadeli gösterge faizin bileşiği 10.75, valörlü işlemlerde 10.80 oldu. 10 yıllık tahvil faizi 10.10 oldu. Cuma kapanışı 19.75 oldu. Önümüzdeki hafta yapılacak PPK Toplantısı bekleniyor.Politikada değişiklik beklenmiyor.

Döviz
Dövizde 2.2075’lerden hareket eden döviz 2.1980 seviyesini gördü. Sonra 2.2050’lere yükseldi. Ancak bu seferki yükseliş dolardan değil, Avro paritesindeki avro lehine yükselmesinden kaynaklandı.
Haftanın son günü gelen iyi veriler ve AB’nin büyüme trendi piyasaları müsbet etkilerken dolar 2.1833’lere euro 2.9885’lere geriledi. Parite 1.3690 olarak gerçekleşti.
Faiz artırımından sonra içerde gördüğümüz halkın mevduata yöneldiği ve dövize yönelimin azaldığını gördük ve pariteler geriledi. Aynı dönemde FED korkusuda yavaşlayınca gelişmekte olan ülke paraları dolara göre güçlendi. Bundan sonra kurlar konusunda olacaklar seçim sathımailinde olan ülke, içerde iç gelişmelere dışarda da FED’e bağlı seyredecek. Bu hafta için dolar/TL öngörümüz 2.15-2.22 bandı içinde hareket olacaktır.

FIKRA
Bir toplantıda İngiltere ile Türkiye Maliye Bakanları karşılıklı sohbet ediyorlar. İngiltere Maliye Bakanı sosyal reformlar hakkında bilgi verirken “Bakın bizde bizde emekli 1000 sterlin maaş alır. Bizim hesabımıza göre normal geçim standardı 650 sterlindir. Aradaki farkı ne yaptıklarını merak ediyorum” demiş. Bizimkisi de “Bende size sterlin üzerinden bilgi vereyim. Biz emekliye 300 sterlin öderiz. Geçim standardı 600 sterlindir. Bende aradaki farkı nerden karşıladıklarını merak ediyorum” demiş.

Esenlikle kalın.

Bu haber toplam 0 defa okunmuştur
  • Yorumlar 0
  • Facebook Yorumları 0
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
Tüm Hakları Saklıdır © 2005 Türkiye Turizm | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.