06 Aralık 2025
  • İstanbul15°C
  • Ankara10°C
  • Antalya8°C

TÜSİAD NEREYE GİDİYOR?

İsmail Emen

03 Ekim 2010 Pazar 10:50

Kurulduğu yılları hatırlarım. Basın zenginler kulübü olarak nitelemişti. İlk başkan Feyyaz Berker, genel sekreterde çiçeği burnunda Ankara’dan yeni gelmiş Güngör Uras’tı.
Tekfen’in o yıllarda danışmanı olduğum için Sn. Berker’in heyecanını buğün gibi hatırlıyorum. O günlerin kalburüstü bütün patronlarını bünyesinde toplayan bir kuruluştu. Üye olmak bir nevi ayrıcalıktı. Sıra ile sanayi dünyasının büyükleri başkanlık yaptılar. Gelenek haline gelmişti. Bir nevi başkanlık hiyerarsişi vardı. Bir sonraki başkanın kim olacağı belli idi. Ta ki Ferit Şahenk’e gelinceye kadar. Nedense sırası gelince o istemedi. Sırasını Doğan Grubuna verdi ve TÜSİAD ilk bayan başkanını çıkardı. Sezarın hakkı sezara Sn. Arzuhan Yalçındağ’da görevini başarı ile yaptı.
Hatta kritik ortamda layıkı ile yaptı denebilir. Hatırlarsanız Sn.Başbakan’ın estirdiği ve gözdağı verdiği günler. Aydın Doğan’da bundan nasibini fazlasıyla aldı. Medyanın hizaya sokulduğu günlerde. Sn. Yalçındağ vaziyeti iyi idare etti. Söylemlerinde incelsede taviz vermedi ve söylemesi gerekeni gene söyledi. Sıra tekrar Ferit Bey’e döndüğünde Doğuş Grubu ithalar furyasında altın yıllarını yaşıyordu. Genç Şahenk Başkanlıktan gene kaçtı. Tayyip Bey ile arayı bozmak istemiyordu. Dümen suyunda giden bir TÜSİAD yadırganacağı için geri çekilmesini haklı görmek lazım. Görev bir zamanlar bu görevi başarı ile yapan Cem Boyner’e tekrar teklif edildi. Suları fazla dalgalandırmayacak bir formül arandı. Cem Boyner’in başarılı eşi Ümit Boyner’de karar kılındı. O da elinden geleni yapıyor. Ama TÜSİAD o eski TÜSİAD değil.
Geçen hafta Akbank’ta randevum vardı. Sabancı Center’a gittim.Meğer TÜSİAD’ın büyük toplantılarından birisi varmış.Şöförlü lüks arabalar sıra ile geliyor. Birkaç dostumuda gördüm kapıda. Ayak üstü sohbet ettik. Yalnız o eski TÜSİAD şaşaasını göremedim. Gelenler patron falan değil. Genellikle üst düzey yöneticiler veya işe ısınmaya başlayan mahdum ve mahdumeler olduğunu zannediyorum. Artık zenginler külübü lafını rafa kaldırıp, yöneticiler külübü desek daha doğru olur.
Geçtiğimiz aylarda bu durumdan ve TÜSİAD’ın gidişatından memnun olmayan Sn. Asım Kocabıyık kurucusu olduğu TÜSİAD’dan istifa etmişti. Fazla ses getirmeyen ama üzerinde durulması gereken mesajlar içeren bir istifa idi ama anlayana.
Yıllar önce bir dostum için TÜSİAD nezdinde girişimde bulunmuştum. Görüştüğüm önde gelen işadamlarımızdan biri kontrolun Koç ve Sabancı gruplarında olduğunu, oralardan icazet almak gerektiğini ima etmişti. Başkana ve yönetim kuruluna bu grubun daha doğrusu bu iki ailenin karar verdiği esasen söylenir. Eh çoğulcu demokrasiyi teneffüs ettiğimiz bu günlerdeki gibi söz büyüklerin diye düşünmüştüm.
Türkiye ilginç bir dönemden geçiyor. Gündemde ekonomik kriz, eksen değiştirme, TSK’nın yıpratılması ve anayasa değişiklikleri gibi hassas konuların olduğu günümüzde çok seslilik aranıyor. Sadece yanlışlar değil, doğrularda söylenmeli. Bu iktidarın yaptığı güzel şeylerde var.Yapılan güzel şeyler mutlaka dillendirilmeli. Yanlışlar için sadece Kemal Kılıçdaroğlu’nun çıkıp konuşması yeterli değil diye düşünüyor sokaktaki adam. Bu ülkede sadece yüksek yargı bazı konuları dillendirince şimşekleri üstüne çekiyor.
Üniversiteler başta olmak üzere bazı önemli STK’larda gündemle ilgili konuşmalı ki çok sesliliği ve eleştiri dediğimiz mekanizmayı çalıştıralım.Benim üniversite yıllarımda Turan Feyzioğlu, Aydın Yalçın, Muammer Aksoy hocalarım fikirlerini çekinmeden söylerler ve kamuoyu oluştururlardı. Anayasa konusunda Burhan Kuzu’ya gelinceye kadar fikrine ihtiyaç duyduğumuz çok ilim ve bilim adamımız var.
Bugün üniversiteden gelen bir çok seslilik yok bana göre. TV’lerde semazen gibi artık yüzlerini eskiten Eser Karakaş veya Mehmet Altan gibileri ben artık üniversite takımı diye saymıyorum. Sırası geldiği zaman düşüncesini söyleyen ilim adamlarına günümüzde çok ihtiyaç var.
Sivil Toplum Kuruluşları deyincede büyüklüğü ve hükmettiği varlıklar itibariyle gerçekten dolaylı veya dolaysız gündemin içinde olması gereken bir TÜSİAD’ın suskunluğu boşluk yaratıyor. Doğruları ve yanlışları söylemek gerekiyor. Özellikle ekonomi alanında yerli sanayi çökerken, fabrikalar bir bir kapanırken,ülke ithalat cennetine çevrilirken, insanlarımız giderek artan işsizliğin pençesine düşerken, birileri
konuşmalı ve bu konuları dillendirmeli diyor insan.
Bütün bunları söyledikten sonra sözü Değerli Doğan Cüceloğlu’nun “Korku Kültürü” kitabına getirmek istiyorum. Hafızanızı yoklayın ve son yıllarda herhangi bir iş adamından hükümete eleştiri düzeyinde kaç iş adamının açıklamalar yaptığını hatırlamaya çalışın. Bulamayacaksınız. Bu suskunluğun neden kaynaklandığının cevabını “Korku Kültürü” adlı kitapta bulacaksınız.
Geçtiğimiz günlerde bir bekleme odasında dergileri karıştırırken sevgili dostum Sanko’nun patronu Abdülkadir Konukoğlu ile yapılan bir söyleşiye tesadüf ettim.
Konukoğlu 1983’lerden buyana tanıdığım bir işadamı. Rahmetli babası ve değerli kardeşleri ile Anadolu’da yarattıkları dev kuruluşlar her zaman takdire değer.
Konukoğlu’na TÜSİAD’ı sormuşlar. Cevaben “geçiniz” diyor. Bir zamanlar girmek istedim. Almadılar. Şimdi çağırıyorlar. Şimdide ben istemiyorum” diyor. Anadolu sermayesi TÜSİAD’ı deldi geçti. Farkında değiller “ diye cevap veriyor.
Kıssadan hisse. Değerli dostum Ümit Boyner istediği kadar çırpınsın ve fincancı katırlarını incitmeden mesajler vermeye çalışsın. Olmuyor. TÜSİAD’a yakışmıyor. Oldu olacak siz derneği Rotary falan yapın daha iyi.