06 Aralık 2025
  • İstanbul14°C
  • Ankara10°C
  • Antalya8°C

ÖZAL VE ERDOĞAN

İsmail Emen

09 Nisan 2014 Çarşamba 20:21

Rahmetli Turgut Özal ile Cumhurbaşkanlığına geçiş süreci ve devamında beraber çalıştım. Köşke çıkmak uzun uzun düşündüğü bir alternatifti. Ancak gücü de elden bırakmak istemiyordu.
İktidarda olan kendi kurduğu parti idi. Eşi ve aileside köşk yanlısı olunca kararını verdi. Köşkten de ben idare ederim hesabı yaptı.  Yerine geçecek başbakan konusunda köşkten ipleri kontrol edebileceğini zannettiği Yıldırım Akbulut’a görevi verdi. Adaylar arasında daha uygun daha tecrübeli kimseler de vardı. Ama Özal’ın eski huyu depreşti ve ipleri tutmak istedi.
Kabineyi de istediği gibi belirledi. Nitekim Köşke çıkar çıkmaz ekonomiye el attı.
Mutad olmayan, ekonomi bürokrasisini biraraya toplayan başvekil ve ekonomiden sorumlu bakanında katıldığı aylık toplantılar düzenlemeye ve ekonomi konusunda doğrudan direktiflerini vermeğe devam etti.
Akbulut bundan memnundu. Çünkü Özal’ın dehasına inanıyordu ve kendisi de ekonomiden hiç anlamıyordu. Güneş Taner zaten onun adamıydı. Yetki kullanımı sırasında hiç problem çıkmadı.

Biz bürokratlar o ne diyorsa emir telakki ediyorduk. Ona güvenimiz tamdı. Hatta dehasına hayrandık. Aramızda Ali Tiğrel, Rüştü Saraçoğlu, Biltekin Özdemir. Orhan Güvenen gibi müsteşar ve başkanlar vardı.Bu yöntem Bizler içinde gerçekten  çok önemli çok şey öğrendiğimiz toplantılar olarak hafızama yerleşmiştir. Ülkeye, ülke ekonomisine makro olarak nasıl bakılırı orada gördüm..

 Tabii bu balayı Mesut Yılmaz’ın Pakdemirli desteği ile parti başkanı ve başbakan olması ile bitti.
Köşk hakimiyeti artık bitmişti. Artık taraflar bir nevi düşman kardeşleri oynuyorlardı. İlk patlama Demir Çelik Toplu Sözleşmesinde oldu. Çok yüksek tavizler içeren toplu sözleşme görüşmelerinde hükümet Özal’ı dinlemedi ve imzaladı. Hatırlayanlar için söyliyeyim; Özal bu imzaya Malatya’da yaptığı bir çok sert bir konuşma ile cevap verdi ve ipler koptu. Bundan sonra sen ben, senin adamın benim adamım kavgası başladı. Üstüne üstlük gereksiz yere Mesut Yılmaz Hükümeti daha yerine yerleşemeden çok yanlış olan erken seçim kararını aldı ve iktidarı Demirel’e gümüş tepsi içinde teslim etti.
Bunları anlatmamın nedeni, eğer Erdoğan Köşke yetkisiz cumhurbaşkanı olarak çıkar ve Özal gibi ülkeyi oradan idare etmeğe kalkarsa neler olurun cevabını aramak.
Erdoğan köşke çıkarsa tecrübeme dayanarak söyleyeyim Başbakanlığa kim oturursa otursun işler Özal zamanı gibi düzgün gitmez. Özal gibi yukarıdan yönetirim alternatifi çalışmaz.
Geçtiğimiz günlerde Tarhan Erdem’de aynı şeyleri söylüyordu. Hele  Erdoğan-Gül ikilisi bu sisteme hiç oturmaz. Ağır toplardan kimi koysanız başbakanlığa aynı sonucu verir ve çatışma çıkar. Sn. Erdem güzel söylemiş “Kızı Sümeyye otursa Başbakanlığa” gene sorun çıkar demiş. Ben bazen düşününce bir tek Ali Babacan yumuşak yaklaşımı ile diyaloğu götürebilir diye düşünmüştüm. Ama onun adaylığınada içerden itiraz gelir.
Olaylara bu açıdan bakınca Erdoğan'ın başbakanlığa devam etmesi en uygun yöntem diyorum. Üç ay sonra Gül'için Köşkte devam etsin kararı verilirse hiç şaşmam. Ama bu da garanti değil. Öcalan faktörü tıpkı yerel seçimlerde AKP'ye İstanbul'u nasıl kazandırdı ise gene devreye girip Cumhurbaşkanlığı’nıda kazandırabilir.
Bakalım bekleyip göreceğiz.