ON GÜNLÜK ÇALIŞMA DÖNGÜSÜNÜN KURUMSAL VERİMLİLİĞE ETKİSİ

Kamil Berk
19 Temmuz 2025 Cumartesi 13:46
Turizm sektörü, Türkiye ekonomisinin en yüksek döviz girdisi sağlayan ve istihdam açısından en yaygın alanlarından biridir. Ancak bu büyümenin temel taşı olan insan kaynağı, uzun süredir sektörün doğasından gelen çalışma koşulları ve diğer nedenlerle sistemin zayıf halkası haline gelmek üzeredir. Özellikle, ağırlıklı olarak konaklama sektöründe uygulanan 6 gün çalışma + 1 gün izin uygulamasına sektör çalışanlarının hoşnutsuz olduğu uzun zamandır bilinmektedir.
Gelinen noktada, bu sistemin dahi geri planda kaldığı; 10+1 gibi, daha uzun çalışma döngülerine yasal zemin hazırlayan yeni düzenlemeler gündeme gelmiş durumdadır. Bu tür uygulamaların, özellikle genç kuşakların sektöre katılımı açısından ciddi bir kırılmaya yol açacağı öngörülmelidir.
Haftalık 45 Saat Esası Göz Ardı Edilemez
Her şeyden önce, bu düzenlemelerde en temel ilkenin göz ardı edilmemesi gerekir:
Haftalık toplam 45 saat çalışma sınırı, Türkiye iş hukukunun ve insani çalışma standartlarının temel taşıdır.
Bu sınırın istisnalar dışında sürekli aşılması; çalışan sağlığını, iş verimliliğini ve hizmet kalitesini doğrudan olumsuz etkiler. Çalışma süresinin 10 güne kadar kesintisiz uzaması; yalnızca fiziksel değil, psikolojik tükenmişliklere ve sektördeki bağlılığın hızla çözülmesine yol açacaktır.
Nitelikli İş Gücü Neden Kaçıyor?
Z kuşağı ve sonrasında gelen nesiller, artık yalnızca maaş beklentisiyle hareket etmiyor. Gençler, yaşam dengesi, gelişim imkânı, mesleki saygınlık gibi çok boyutlu kriterlere göre karar veriyor. Otelcilik mezunlarının dahi çoğu genç sektörde çalışmak istemiyor; ya farklı alanlara kayıyor ya da yurt dışına yöneliyor. Bu durum, sektörün en büyük stratejik risklerinden biri haline gelmiş durumdadır. Son yıllarda konuştuğum gerek otel yatırımcıları ve yöneticiler her seviyede eleman bulmanın zor olduğu ve yaşadıkları sıkıntılardan bahsetmektedirler. Çünkü, sadece ücret seviyesi değil, çalışma koşullarının da yarattığı ortam, birçok yetişmiş elemanın sektör değiştirmesine yol açmaktadır. Zaten, konaklama sektöründe işe başlayanlar, sadece yeni bir işe girmemekte, tamamen yeni yaşam biçimine geçmektedirler. Bu yaşam biçimi baştan bilinse de, uyum sağlamak sanıldığı kadar kolay olamamaktadır. Pandemi ile başlayan konaklama sektöründen ayrılmalar maalesef hala devam etmektedir. Sektörde, yabancı markaların dışında, yerli bazı köklü ve vizyon sahibi şirketleri hariç tutarsak, çalışma şartları zor, sağlanan olanaklar kısıtlıdır.
Uluslararası Uygulamalar Ne Diyor?
Yurtdışında özellikle gelişmiş ülkelerde, 5 gün çalışma ve 2 gün dinlenme uygulaması sektörde uzun yıllardan beri uygulanmaktadır. Herhangi bir verimsizlikte söz konusu değildir. Bazı uluslararası otel zincirleri, Türkiye’de 5 gün çalışma + 2 gün dinlenme yöntemini denemektedirler. Bu sistem; çalışan memnuniyetini ve bağlılığını artırmakta kalmayıp, aynı zamanda hizmet kalitesinin yükselmesine doğrudan katkı sağlayacaktır.
Ne Yapmalı?
Turizm ve otelcilik sektörünün sürdürülebilirliği için, yalnızca altyapı yatırımı yetmez; insan kaynağına da stratejik yatırım yapılmalıdır. Bu bağlamda önerilerim şunlardır:
Haftalık 45 saat sınırı, yasal ve etik sınır olarak mutlaka korunmalı; istisna haline getirilmemelidir.
İkili dinlenme (en az 2 gün izin), sektörde norm haline getirilmelidir. 6 günlük çalışmada günlük çalışma süresi 7,5 saat iken, 5 günlük çalışma da günlük çalışma süresi 9 saate çıkmaktadır. Ayrıca, unutmayalım ki, aralı ve esnek çalışma uygulamaları yürürlüktedir. Bu uygulamalardan yeteri kadar faydanılmamaktadır.
Uzun vadeli çalışan bağlılığı için motivasyon artırıcı esnek modeller geliştirilmelidir.
İşletmeler, insan gücünü sadece bir maliyet kalemi olarak değil, marka değeri olarak görmelidir.
Sonuç: Turizmde Sürdürülebilirlik, İnsanla Başlar
Turizmin geleceği; sadece yatırım tutarlarıyla ya da doluluk oranlarıyla değil, sektörde çalışmak isteyen ve bu alanda kalmak isteyen insanların varlığıyla ölçülmelidir. Eğer nitelikli iş gücünü daha da kaybedersek, sadece hizmet kalitesi değil, sektörün tamamı istikrarsız bir yapıya sürüklenecek ve maliyetler olumsuz etkilenecektir.
Bugün alacağımız kararlar, yarının turizm iklimini belirleyecektir. Daha uzun saatler çalıştırmak değil, daha doğru ve daha verimli çalıştırmak, artık tüm sektör paydaşlarının öncelikli hedefi olmalıdır.
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2005 Türkiye Turizm
