06 Aralık 2025
  • İstanbul14°C
  • Ankara10°C
  • Antalya8°C

İSRAEL İLİŞKİLERİ YUMUŞATILMALI

İsmail Emen

12 Aralık 2012 Çarşamba 01:47

Sayın Başbakan ateşli konuşmayı seven ve çok başarı ile uygulayan bir lider. İç politikadaki hırçınlığını zaman zaman dış politikayada taşıyor. Gazze ve Filistin konusunda bunu açık olarak görüyoruz. Sayın Başbakan her vesile ile Türk-İsrael İlişkilerini yumuşatmak yerine germeye devam ediyor. Eğer ortadoğuda yani bölgede ağırlık olmak istiyorsa bence hatalı davranıyor. Son ateşkeste arabuluculuk bize yakışırdı. Ama gerilim devam ettiği için devreye giremedik arabuluculuğu bırakın bir tarafa, tamamen taraf olup çıktık. Fırsatı Mısır Cumhurbaşkanı Mursi'ye kaptırdık. Dış politikada basiretli devlet adamları böyle davranmaması gerektiğine inanıyorum.. Kendi meselende istediğin kadar bağır çağır bu senin hakkındır. Ama başkasının meselesinde uslubun dışına çıkarak bu kadar bağırıp çağırmak görülmüş şey değil. Ben başka örneğini görmedim. Sn. Erdoğan'ın asıl üzerine eğilmesi gereken konu, Hamas ile Fetih arasındaki buzları eritmek olmalıdır. Ele güne karşı ayıp oluyor. Kaşık kadar yerde iki grup birbiri ile anlaşamıyor

Uluslararası ilişkilerde basiretli davranabilmek çok önemlidir. Arada bir Dışişlerinden birkaç arkadaşımla sohbet ederim. Aldığım izlenim hiçte iç açıcı değil. Tutarsız, yönsüz bir dışişleri politikamız var. Başbakanın eşref saatine göre yön alan bir dış politika izleniyor. Davutoğlu'da ipin ucunu kaçırdı.Görüşlerde ufuk yok. Geleceği planlamak yok. Bir adım sonrasını düşünmek yok. Bu arada yabancı basında da bize ilgi büyük ve uyguladığımız dış politikaya kritikler giderek artıyor. Batı yanlısı, Nato üyesi Türkiye imajı giderek soluyor. Yüzünü doğuya çevirmiş, arap dünyasına yakınlaşmaya ve müslüman kozunu oynamaya çalışan bir Türkiye imajı yerleşiyor. Biz diğer arap ülkeleri gibi petrolu olan bir ülke değiliz. Ekonomimiz ciddi bir açıkla yürütülmeğe çalışılıyor. Hilafsız bıçak sırtındayız bu konuda. En ufak bir terslik, güven kaybı çok şey kaybettirir. Bunuda bilmek durumundayız.

İsrael'in kuruluş hikayesini yakından bilenler, batı ülkelerinin bu konudaki duygusallığını ve hassasiyetini iyi bilirler. Ayrıca musevi diasporasının gücünüde kimse inkar edemez. Bir zamanlar aralarında yaşadığım için çok iyi biliyorum. ABD'deki her musevi kökenli ABD vatandaşı için, İsrael'in huzuru ve varlığının devamı çok önemlidir. Medya sektörü ellerindedir. Üniversiteler onların idaresindedir. Bankacılık ve iş hayatında önemli ağırlıkları vardır. Herşeyden öte varlıklı ve sözü dinlenilen amerikalıdırlar.Senato ve Temsilciler Meclisinde kuvvetli bir lobileri vardır. ABD'de başkanlar bu lobiye değer vermek mecburiyetindedirler. Hiçbir başkanın İsrael konusunda “boşver” deme lüksü yoktur. Hatırlayın, Clinton'dan Obama'ya kadar hiçbir başkan İsrael hükümetine söz geçiremedi. Bunuda bilmek zorundayız.

Kişisel kanaatim Filistin ve Gazze konusunda kraldan fazla kralcı olmanın kimseye bir faydası olmadığı ve bize çok şey kaybettireceğidir... Türkiye'ye düşen her iki ülke arasında arabulucu olabileceğimiz barışçı yaklaşıma liderlik edebilecek bir tavır ve politika geliştirmektir. Bizim İsrael ile sıkı bağlarımız vardır. Yıllarca içimizde bizden biri olarak yaşayan ve fırsat bulduğunda gelip özlem gideren insanların çoğu şimdi İsrael'de yaşıyor ve Türkiye'nin bu tutumuna üzülüyorlar. Gene unutmayalım ki eskiden başımız sıkıştığında musevi lobisinin desteğini istediğimizi ve desteklerini de herzaman yanımızda bulduğumuzu unutmayalım.

Türkiye'yi yönetenlere düşen görev, bu konuda düşüncelerini yapıcı bir şekilde ve diplomatik üslüpla ifade etmektir. İsrael ile ilişkilerimiz düzgün yürümek zorundadır. Bölgenin huzuru bakımından Türkiye taraf değil arabulucu rolü üstlenecek her iki ülkeyede ağabey gibi davranacak bir politikayı kısa zamanda geliştirmelidir diyorum.Sanırım İsrael buna hazır bekliyor. Ayrıca yukarıda dediğim gibi ElFetir ve Hamas arasındaki sorunlara odaklanıp iki grubu barıştırmak gerekir. Dünya kamuoyunda ve bölgede bize prestij kazandıracak yaklaşım budur.