13 Aralık 2025
  • İstanbul11°C
  • Ankara10°C
  • Antalya19°C

DEMİR LADY THATCHER HAYATINI KAYBETTİ

İngiliz The Economist dergisindeki haberin başlığı, geçtiğimiz hafta 87 yaşında kaybettiğimiz “Dünyayı değiştiren lady ve Thatcherism” oldu.

Demir Lady Thatcher hayatını kaybetti

14 Nisan 2013 Pazar 14:50

MURAT EMEN/EMEN&EMEN
Haftanın Ekonomik Görünümü 15-19 Nisan 2013
İSTANBUL
- İngiliz The Economist dergisindeki haberin başlığı “Dünyayı değiştiren lady ve Thatcherism” oldu. Geçtiğimiz hafta 87 yaşında kaybettiğimiz İngiltere eski başbakanlarından Margaret Thatcher'ın İngiltere'de başardığı ile Sovyetler Birliğinin sonunu hazırlayan olması açısından Economist'e hak vermemek mümkün değil. Thatcher serbest piyasa odaklı bir ekonomi modelinin savunucusu ve uygulayıcısı oldu. Bu sayede güçsüz İngiliz ekonomisi onun zamanında Avrupa’nın en güçlü ekonomilerinden biri haline geldi.

İÇERDE SİYASET ISINIYOR
Türkiye’de ise AK Parti İmralı süreci ile başlattığı terörü sonlandırma başarısını anlaşıldığı kadarıyla kimse ile paylaşmak istemiyor. Bu konuda CHP'nin uzattığı zeytin dalını da iç politika hesapları ile geri çevirdi. Bu nedenle ana muhalefet ve MHP'yi tam karşısına aldı. Bizce hata etti. Hatta bu konuda Cumhurbaşkanı'nın bile ikazı oldu.
CHP hükümetin terör politikasında açıklık olmadığını savunuyor. Şeffaf değil diyor. Saklanan, gizlenen gerçekler ve vaatlerden dem vuruyor. Erdoğan'da aksini söylüyor ve hiç birşey vaadetmedik diyor. Buna kimseyi inandırması mümkün değil. Başbakan'ın danışmanı Yalçın Akdoğan bugüne kadar bana göre en açık konuşandı. Zamanı gelince verilecekleri de o zaman konuşacağız dedi. Anayasa çalışmalarına atıf yaptı. Buradan çıkan sonuç ortada verilmiş sözlerin olduğu, yoksa karşı taraf bu kadar bayram yapmazdı diye aklımıza geliyor. Ülkenin hassas olduğu bazı konularda da verilmiş sözler olduğunu anlıyoruz. Hassas konuların yumuşamaya yatırıldığını, kıvamına gelince su üstüne çıkacağını ve toplumun giderek, birazda akil insanlar kanalıyla ikna edilmesine ve zaman kazanılmasına zemin hazırlandığını görüyoruz. Tahmin ettiğim kadarıyla ülkeye çıkacak fatura hazmımızın çok ötesinde olacak. Bekleyip göreceğiz.
4.üncü yargı paketinden de Aziz Yıldırım hariç Silivri'dekiler ve KCK'cılar için bir şey çıkmadı. Ancak paketin TBMM'de kabul edildiği gün Başbakan Yardımcısı Babacan 5 ve 6.ıncı yargı paketlerinin çalışmasına başlandığını duyurdu. Zamanlama açısından sürece KCK'lar için paralellik sağlandığı kanaati oluştu. Hayırlısı diyelim ve bekleyelim.

2.20130414145720.jpg

BAŞÇI'NIN GENEL KURUL KONUŞMASINDAN SATIRBAŞLARI

Geçtiğimiz hafta yapılan TCMB Genel Kurulu'nda şimdiye kadar ki dünya ve türkiye ekonomisindeki gelişmeleri özetleyen bir konuşma yapan Başkan Başçı'nın bu konuşmasından önemli gördüğümüz kısımları (ögretici yönü dikkate alınarak) metne dokunmadan aynen veriyoruz.

“KÜRESEL FİNANSAL KRİZ VE YENİ PARA POLİTİKASI İHTİYAÇLARI”
Geride bıraktığımız 2012 yılı dünya ekonomisinde çok önemli gelişmelerin yaşandığı bir yıl oldu. Avro bölgesi borç krizinin ikinci raundu bu yılın ilk yarısında yaşandı. Bu dönem zarfında özellikle İspanya ve İtalya gibi büyük ekonomilerin durumu Avrupa’daki endişelerin dünya çapına yayılmasına yol açtı.
Avrupa Merkez Bankası’nın 2012 yılı ikinci yarısında aldığı kararlar ile para birliğine
üye devletlere koşullu sınırsız likidite desteği (para bolluğu) açıklaması kaygıların bir ölçüde hafiflemesine yol açtı. Büyüme hızında beklentilerin gerisinde kalan ABD
ekonomisinde ise Amerikan Merkez Bankası üçüncü parasal genişleme paketini yine
2012 yılının sonlarına doğru açıkladı. Benzer şekilde Japonya Merkez Bankası da giderek artan bir ölçüde parasal genişleme programına devam etti.
Gelişmiş ülkelerde 2012 yılında kısa vadeli faiz oranları yüzde birin altındaki tarihi düşük değerlerini sürdürürken uzun vadeli faiz oranları da daha önce görülmemiş seviyelere indi. Daha önce benzeri görülmemiş düzeydeki bu parasal genişlemenin sebebi nedir, diye sorduğumuzda karşımıza iki cevap çıkıyor.

•Bunlardan birincisi artık giderek yavaşlayan ekonomik büyüme hızları,
•İkincisi ise artık maliye politikasında bir hareket alanı kalmamış olmasıdır.

Gelişmiş ülkelerin uyguladıkları sıra dışı parasal genişleme tedbirlerinin gelişmekte olan ülkeler üzerinde de önemli etkileri oldu. Bu etkileri kısaca ‘oynak sermaye akımları’ başlığı altında özetleyebiliriz.

BOLLAŞAN PARA GİDECEK YER ARAMAĞA BAŞLADI
Gelişmekte olan ülkelerin hem daha güvenilir durumda olduklarının anlaşılması hem de bu ülkelerdeki faiz oranlarının giderek daha yüksek seviyelerde bulunması bu ülkelere gelen kısa vadeli sermaye akımlarının hem hacmini, hem de oynaklığını artırdı.
Oynak sermaye akımlarına bazı gelişmekte olan ülkeler önce sermaye kontrolü benzeri araçlarla karşı durmaya çalıştılar. Bu çabaların bazı sakıncaları vardı ve bunların tam olarak arzu edilen sonucu vermediği kısa zamanda anlaşıldı. Bu durumda geriye tek bir çare kalıyordu: Gelişmiş ülkelerdeki düşük faiz ortamına uyum sağlamak yani onların seviyesine yaklaşmak.
Sermayeyi çeken başlıca faktör olan riske göre düzeltilmiş faiz farkları 2012 yılının ikinci yarısından itibaren kademeli olarak aşağı çekilmeye başlandı.
Böylece gelişmekte olan ülkelerde de 2009 yılında önemli ölçüde düşürülmüş olan faiz oranları yeniden kademeli olarak aşağı çekilmeye başlandı.
Düşük faiz ortamının gelişmekte olan ülkeler için pek çok faydası bulunmaktadır. Bunları artan istihdam, artan tüketim talebi ve artan yatırım talebi olarak özetleyebiliriz.
Düşük faiz ortamının gelişmekte olan ülkeler için beraberinde getirdiği riskleri ise aşırıya kaçan ve bu yüzden istikrarsız seyreden özel kesim borçlanma eğilimi ile döviz kurlarında gözlenebilecek aşırı oynaklıklar olarak özetleyebiliriz. Bu
iki oynaklık türünü ise kısaca finansal istikrarsızlık olarak adlandırabiliriz.
Gelişmekte olan ülkeler 2008 küresel krizini takip eden yıllarda bir yandan faiz oranlarını kademeli olarak aşağı çekerken diğer yandan makro-ihtiyati politika çerçevelerini güçlendirerek finansal istikrara ilişkin riskleri yönetmeye
çalıştılar. Ülkemizin de öncülük ettiği bu yaklaşım artık gelişmekte olan ülkeler için bir küresel standart haline gelmektedir. Bu yaklaşıma ‘düşük faiz, dengeli büyüme’ adını veriyoruz. Dengeli büyüme, iç dengeyi (yani fiyat istikrarını), dış dengeyi (yani ödemeler dengesini) ve finansal istikrarı birlikte gözeterek büyüme anlamına gelmektedir.
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın temel amacı fiyat istikrarını sağlamaktır. Banka, fiyat istikrarını sağlama amacı ile çelişmemek kaydıyla Hükümetin büyüme ve istihdam politikalarını destekler. Bu açıdan neredeyiz diye baktığımızda 2012 yılında Tüketici Fiyat Endeksi enflasyonu son 44 yılın en düşük yılsonu değeri %6.5'lara düşmüştür. Bu yıl yüzde 5 olan hedefimize daha yakın bir gerçekleşme bekliyoruz.
Önümüzdeki 3 yıl boyunca enflasyonun yüzde 5’lik hedefe olabildiğince yakın seyretmesini amaçlıyor ve böylece fiyat istikrarına bir adım daha yaklaşacağımızı düşünüyoruz.
Dolayısıyla biz hem fiyat istikrarı hem de finansal istikrar açılarından iki tür oynaklığı mercek altına alıyoruz. Bunlar kredi büyüme hızındaki oynaklık ve reel döviz kurundaki oynaklıktır. Her ikisindeki oynaklık, enflasyonda da oynaklığa yol açmaktadır, bu yüzden bunlardaki oynaklığı azaltmak, fiyat istikrarına önemli ölçüde katkı sağlamaktadır.
Kısaca ifade etmek gerekirse;
Aşırı oynaklık tablosunun çaresi:
•Düşük faiz,
•Dengeli büyüme.
Merkez Bankası'nın hedefi ekonomide “Aşırı oynaklıkları önlemek, istikrarı sağlamak için,
•Kredilerde ve,
•Döviz kurlarında
aşırı oynaklığa izin vermemektir.

AVRUPA DOSYASI

DÜNYAYI DEĞİŞTİREN LADY VE THATCHERİSM
Bu başlık İngiliz The Economist'in başlığı. Geçtiğimiz hafta 87 yaşında kaybettiğimiz İngiltere eski başbakanlarından Margaret Thatcher'i bu başlıkla son sayısının kapağına koymuş. En uzun süre Başbakanlık koltuğunda(1979-1991) oturma şansı yakalayan Thatcher “serbest piyasa odaklı bir ekonomi modelinin savunucusu ve uygulayıcısı olmuştur.

3.20130414145836.jpg

Dünyayı değil ama bundan 30 yıl önce İngiliz ekonomisini kurtaran desek daha doğru olur. Economist'in ifadesiyle sulh zamanı dünyayı değiştirmek çok az lidere nasip olmuştur. Thatcher'da bunlardan birisidir. İngiltere'de başardığı ile Sovyetler Birliğinin sonunu hazırlayan olması açısından Economist'e hak vermemek mümkün değildir. O sadece mensubu olduğu muhafazakar parti'ye değil bütün İngiliz siyasi hayatına ve İngiliz ekonomisine bir çeki düzen vermiştir. Avrupa’nın en muhafazakar devletçi ekonomisini en liberal ekonomi haline getirmiştir.
Thatcherism diyebileceğimiz hareketin temelinde statükoya karşı olmak yatar. Bir bakıma Türkiye'nin 24 Ocak 1980 İstikrar Tedbirlerine benzer bir harekettir. Hükümetin ekonomiye müdahalesini bizim gibi asgariye indirmiştir. Ona göre devletler ancak fertleri serbest bırakılırlarsa piyasa ekonomisine imkan yaratırlarsa büyük devlet olabilirler. Olabildiğince devletin yönetiminden uzak, hür ve serbest yaşayabilme haklarının mevcudiyeti Thatcher'in uğrunda mücadele ettiği ilkelerindendi.
Bizce ekonomik hayatta uyguladığı en önemli stratejilerinden birisi İngiltere'yi AB'den uzak tutmak olmuştur. Onun sayesinde İngiltere AB para birliğinin dışında kalmış ve bu sayede yaşanmış euro bölgesi krizlerinden uzak kalarak İngiltere'nin parlamanter ve para bağımsızlığının yok olmasına mani olmuştur. Bu sayede güçsüz İngiliz ekonomisi onun zamanında Avrupa’nın en güçlü ekonomilerinden biri haline gelmiştir.
Özelleştirmelerin önünü açarak ve bir dizi vergi indirimleri sağlayarak İngiliz sanayiinde ve genel olarak ekonomisinde verimliliği artırmıştır. Sendikalara özellikle madencilere savaş açarak güçlerini kırmıştır. Bu zor günler içeren değişimin faturasını tabiiki o günlerde İngiltere'de yaşayanlar ödemiştir. Bu dönemin faturası İngiltere'de pek çok kesim için çok sancılı olmuştur. İrlandalılar, İskoçlar ve sendikaların o dönemle ilgili kötü anıları vardır. En büyük başağrısı birkaç yıl içinde %11'lere fırlayan işsizlik olmuştur. Enflasyonu %25'lerden %2'lere kadar çekebilme başarısı göstermiştir.
Çarşamba günü defnedilecek olan Thatcher için İngiltere'de hem lehinde hem de aleyhinde yazılar ve gösteriler yapılması olağandır. Askeri ve dini tören ile defnedilecektir.
Economist Thatcher'i överken “Churchill harp kazanmış bir kahramandı ama Thatcher gibi bir “izm” yaratamadı.” diyor.

AB DOSYASI

SLOVENYA'NIN ETRAFINDAKİ ÇEMBER DARALIYOR

Kıbrıs’ın içine düştüğü durum beraberinde İspanya ve Slovenya ile ilgili soruları da getirmiş ve sıranın bu iki ülkeye gelme riskinin yükseldiği yorumları yapılmıştı.

4.20130414145914.jpg

Avrupa Birliği Komisyonu’nun son değerlendirmeleri bu yöndeki endişelerin hiç de yersiz olmadığını bir kez daha gözler önüne serdi.
Komisyon’un üzerinde ısrarla ve özellikle durduğu ana unsuru ise bu iki ülkedeki dengesizliklerin aşırı olması oluşturuyor.
Dengesizliklerin aşırı olmasının yanı sıra resesyonun her iki ülkeyi de vurması, çok yüksek işsizlik oranları ve finans sektörlerinin sorunlu olması İspanya ve Slovenya’nın sıkıntılarının önemli paralellikler içerdiğini gösteriyor.
Avrupa Birliği’nin beşinci büyük ekonomisi konumundaki İspanya, 18 aydır resesyonda.
Karşı karşıya olduğu zorluklar da kararlı hareket edilmemesi halinde aşılmayacak cinsten. Slovenya ise ekonomik açıdan İspanya’dan 29 kez daha küçük.
Slovenya’nın ekonomisi küçük olsa da karşı karşıya olduğu sorunların küçük olduğunu söylemek pek mümkün değil.
Bankalarının kelimenin tam anlamıyla sallantıda olması, borcu döndürme konusunda yaşadığı ciddi sıkıntılar ve sürekli yükselen borçlanma maliyeti Slovenya’yı yardıma ihtiyaç duyacak altıncı Euro Bölgesi olmaya doğru itmeyi sürdürüyor.
Slovenyalı yetkililer, sorunlarının farkında olduklarını gerek bankacılık gerekse kamu ekonomisindeki sorunların çözümü için çalıştıklarını belirttiler.
İki ülkenin de kendilerine yönelik güven düzeyini artırmaları ve spekülasyonların odağında yer almaktan kurtulmaları için acilen adım atmaları gerekiyor.
Komisyon’un beklediği adımları ise bazı bankaların kapatılması ya da yeniden sermayelendirilmesi ve sürdürülebilir büyüme sağlama amaçlı daha fazla ekonomik reform yapılması olarak sıralamak mümkün.

5.20130414145954.jpg

EURO BÖLGESİ KIBRIS İÇİN TOPLANIYOR

Euro Bölgesi Maliye Bakanları Kıbrıs'a verilecek kurtarma paketini sonuçlandırmak için bugün İrlanda'nın başkenti Dublin'de biraraya gelecek. Toplantı, ülkenin başta düşünülenden çok daha fazla paraya ihtiyacı olduğu haberleri eşliğinde gerçekleşecek.
Kıbrıs'ın borç verenlerine göre ülkenin ihtiyaç duyduğu para 17,5 milyar Euro'dan 23 milyar Euro'ya yükseldi.
Bu arada, Kıbrıs'ta geçen ay bankalara konulan sıkı sermaye kontrolleri gevşetildi.Kıbrıs'ın AB ve IMF'nin vereceği 10 milyar Euro krediyi alabilmesi için, kalan 13 milyar Euro'yu kendisinin bulması gerekiyor. Hükümet Sözcüsü Hristos Stilianides, parayı bulabilmek için ülkenin altın rezervlerini satmanın değerlendirilen seçeneklerden biri olduğunu doğruladı.
Stilianides, baştaki 17 milyar Euro'yla şimdi ortaya çıkan 23 milyar Euroluk tutarın arasındaki 6 milyarlık fark nedeniyle bir önceki hükümeti suçladı ve kurtarma kredisi müzakerelerinde geçen zamanın, banka sermayelerinin yeniden yapılandırılmasını çok daha pahalı bir hale getirdiğini vurguladı.
Stilianides, eski Cumhurbaşkanı Dimitris Hristofyas'ın "tam bir kararsızlık içinde davrandığını ve hızla bir kurtarma kredisi anlaşmasını müzakere etmediğini söyledi.
Uzmanlar, kurtarma maliyetindeki artışın ülkeyi yeni büyük sorunlarla karşı karşıya bırakabileceğini belirtiyor.
Avrupa ekonomisi Uzmanı Jonathan Loynes, "maliyetteki artışta en büyük yük mevduat ve banka tahvili sahiplerinin üzerine düşecek. Şimdi katkıda bulunmaları gereken miktan 5,8 milyardan 10,6 milyar Euro'ya çıktı" dedi.

AMERİKA RAPORU

KUZEY KORE: JOHN KERRY ÇİN'DEN 'DESTEK İSTİYOR'
ABD Dışişleri Bakanı John Kerry, Kuzey Kore’deki gerginliği dindirmesini istediği Çin’i ziyaret ediyor.
Kerry, dün ziyaret ettiği Güney Kore’den yaptığı açıklamada, Çin ve ABD’nin ortak amacı olan ‘nükleer silahlardan arındırma’ politikası çerçevesinde Pekin’in de ‘desteğini göstermesi’ gerektiğini söyledi.

6.20130414150039.jpg

ABD’nin ‘kendini ve müttefiklerini koruyacağını’ belirten Kerry, Pekin ile yapılacak görüşmelerin amacının ‘gerginliği sona erdirecek bir yol bulunması’ olduğunu ifade etti.
“Kuzey Kore’ye en yakın ve üzerinde en çok etkisi olan ülkenin Çin olduğunu dünyada herkes açıkça bilir” diye konuşan Kerry, Çin’in de ABD gibi ‘nükleer silahlardan arındırılma’ taraftarı olduğunu belirtti.Kerry, Çin’e “Bu sizin politikanız, siz de desteklemelisiniz” diye seslendi.

FED 'DEN ÇATLAK SESLER
Herzamanki oyun gene oynanıyor. Bazı FED Governörleri varlık alımının miktar ve süresini tartışma ortamına taşımaya çalışıyorlar. Dalgalanmaya müsait piyasalarda bundan etkileniyor.. FED'de son sözü Bernanke söyler kuralı vardır. Bernanke'nin vücüt dilindende şimdilik varlık alımını kesme niyetinin olmadığını, öngördüğü işsizlik rakamlarına henüz ulaşılmadığını anlıyoruz.

BARACK OBAMA'NIN BÜTÇE ÖNERİSİ
Amerikan Başkanı Barack Obama, yaklaşık iki ay gecikmenin ardından 2014 bütçe önerisini Senato'ya sunmak üzere hazırladı. Obama bütçede devlet yardımlarında kesintiler ve vergi artırımları ile bütçe açığını kapatmayı hedefliyor. Önerinin tüm içeriği henüz bilinmiyor olsa da, mevcut tartışmalar ne Cumhuriyetçilerin ne de Demokratların memnun olduğunu gösteriyor.

ABD'DE PERAKENDE SATIŞLAR SERT DÜŞTÜ
ABD'de perakende satışlar Mart ayında, istihdamın yavaşlaması ile birlikte beklentilerin üzerinde düşerek Haziran ayından bu yana en hızlı düşüşünü gerçekleştirdi.

7.20130414150134.jpg

ABD Ticaret Bakanlığı'ndan yapılan açıklamaya göre, perakende satışlar Mart ayında yüzde 0,4 oranında azaldı, piyasa beklentisi yüzde 0,1 oranında düşüş olacağı yönündeydi.
Bu arada ABD'de üretici fiyatları da 2012 yılının Mayıs ayından bu yana en yüksek düşüşünü yaşadı.
ABD Çalışma Bakanlığı verilerine göre, üretici fiyatları yüzde 0,6 azaldı. Piyasada beklentiler yüzde 0,4 düşüş olacağı yönündeydi. Bir önceki ayda üretici fiyatları yüzde 0,7 artmıştı. Diğer taraftan;
Aynı ayda enerji fiyatları yüzde 3,4 azalırken, benzin fiyatları yüzde 6,8, ısınma yakıtı fiyatları ise yüzde 7,9 azaldı. Enerji fiyatları 2010 yılı Şubat ayından bu yana görülen en büyük düşüşünü yaşadı.
ABD tüketici güveninde beklenmedik düşüş
ABD'de Michigan Üniversitesi tüketici güveni endeksi Nisan ayında beklenmedik bir şekilde düştü
ABD'de Thomson Reuters/Michigan Üniversitesi Tüketici Güveni Endeksi, Mart ayındaki seviyesi olan 78.6'dan Nisan ayında 72.3 seviyesine düştü. Bloomberg News'un anketine katılan 69 ekonomistin tahminlerinin medyanına göre, bu verinin 78.5 seviyesinde gerçekleşmesi bekleniyordu. Endeks Haziran 2009'da sona eren resesyon sırasında ortalama 64.2 ve 18 aylık düşüş öncesi beş yıllık dönemde ise ortalama 89 seviyesindeydi.

PİYASALAR
Erdem Başçı'nın TCMB Genel Kurulunda yaptığı konuşmada de açık olarak değindiği gibi, dünyadaki para bolluğunun nedeni genişlemeci para politikası izleyen ülkeler. Bunların başında da ABD geliyor. Dolayısıyla dünya ekonomi çevreleri FED'in bu yöndeki politikalarını yakından takip ediyor. Gene FED Governörlerinden biri çatlak ses çıkardı ve varlık alım politikasının süre ve zamanına ilişkin kişisel görüş belirtti. Ancak piyasalar şimdilik Fed'den erken çıkış beklemiyor.
Bırakın sonlandırma kademeli indirmeye bile prim verilmiyor.
Bu arada Moddy's açıklamalarında Türkiye'de devam eden barış sürecini, kredi notu açısından pozitif olarak değerlendirmesi ve cari açık rakamlarının beklendiği gibi gelmesi alıcıları güçlendirdi yorumunu yaptı ve not artırım beklentilerini yeniden gündeme taşıdı.

BORSA
Borsa İstanbul'daki alımlarda bu Moody's yorumu ile tetiklendi ve borsa haftayı 84.540'dan kapattı. Bu haftada borsada aynı havanın devamını bekliyoruz. Belki kısa süreli düzeltmeler gelebilir diyenlerde var. Ama direnç seviyelerinin aşılmış olması
bu haftanın önünü açıyor. Bankacılık hisselerinde hareket bekleniyor.

FAİZLER
Önümüzdeki hafta PPK'nın toplantısı var ve faiz indirimi beklentileri var. Moddy's beklentiside eklenirse piyasa algılaması ö yönde hareket ediyor. Faizler geçtiğimiz hafta 5.73 seviyesinde idi. Haftayı 5.72 olarak kapattı.
Beklentiler politika faizinde ve alt bandda indirim. Ancak kredilerdeki artışlar dikkate alınırsa zorunlu karşıklar yoluyla biraz piyasadan para çekilebilir.

8.20130414150300.jpg

DÖVİZ

TL.de PPK baskısı devam ediyor. Dolar haftayı 1.7873 , euro 2.3458 ve paritede 1.3110 olarak kapattı. Bu hafta daha dogrusu gelecek PPK Toplantısına kadar yatay bir seyrin devamını bekliyoruz.
Esenlikle kalın.

(DİKKAT: Haftalık ekonomik ve politik yorum Emen&Emen tarafından turkiyeturizm.com için hazırlanmaktadır. İzinsiz kopyalanıp kaynak gösterilmeden kullanılamaz. Aksi takdirde Basın Yasası ve Telif Hakları Yasası'na göre yasal işlem yapılacaktır) .

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
SON DAKİKA