BÜYÜKLER VE KÜÇÜKLER

İsmail Emen
20 Ekim 2010 Çarşamba 23:57
Türkiye Kalkınma Bankasının genel müdürü iken değerli dostum Şişe Cam Genel Müdürü Adnan Çağlayan randevu istedi.
Birkaç gün sonrada kalkıp Ankaraya geldi.
Hoşbeşten sonra sadede gelip ziyaretinin nedenini açıkladı.
"Denizli Camı sat bana" dedi.
Başta şaşırdım, sonrada çok memnun oldum. Denizlide yurtdışındaki işçilerin tasarrufları ile kurulmuş, sonrada TKBnin sırtında kalmış küçük bir cam üretim tesisi. Kapasitesi sınırlı. Ancak kaliteli cam ürünleri üretiyor ve yurtdışına ihraç ediyor. Geleceği belli olmayan böyle bir tesisin, ülkenin dev Şişe cam grubu tarafından satın alınmak istenmesi çok hoşuma gitti.
Hemen olur dedim. Laf arasında "Alınca ne düşünüyorsun" diye sorunca Kapatacağım. İhracat fiyatımı bozuyor" dedi.
Tabii satmadık. Denizliye her gittiğimde ziyaret ettiğim tesisede her türlü desteği verip yaşatmağa çalıştım. Şimdilerde ne oldu bilmiyorum.
Adam şöför. Minübüsü var. Bir yabancı okulun bir kısım talebelerine 26 yıldır servis şöförlüğü yapıyor. Kimleri götürüp getirmemiş. Neredeyse şimdi onların çocuklarını taşıyor.
Bastırdığı kartında da bunu iftiharla belirtiyor. Kartında okulun kocaman amblemi var. Ancak büyük taşıma şirketleri dev filoları ile okul servisi işine toptan el atınca, bütün arkadaşları havlu atmak zorunda kalmış. Ama o yıllardır direniyor. Her yıl gene bir önceki yıl talebelerinin peşinde koşup işe devam ediyor. Şirket yanında zaman zaman okul idaresi de zorluk çıkarıyor. Bazen okul içine almamak için direniyorlar şirketin baskısı ile. Ama o yılmıyor. "Ben ucuzum" diyor. "Emsal olduğum için beni barındırmak istemiyorlar. Ben olmasam istedikleri gibi at oynatacaklar" diye de kendine paye çıkarıyor.
Dünya büyüğün küçüğü yuttuğu, yok ettiği bir dünya.
Tıpkı bakkalların, küçük marketlerin supermarketler tarafından yok edilmesi gibi.
Bizim hanımda da duygusal bir taraf var. Bakkalını, manavını bırakmak istemiyor. Yok olsunlar istemiyor. Hadi büyük marketlere gidelim toptan alalım dediğimde, "Bakkalın manavın suyumu çıktı?" diye bana tersleniyor.
Onlar bizim geleneğimiz. Yaşatalım ama nereye kadar.. Bir zaman geliyor ki mahallenin bakkalı da manavıda kepenkleri kapatmak zorunda kalacaklar.
Hatırlarım 30 yıl önce Levent Çarşı'nın içinde iki tane manav dükkanı vardı. İçlerine girince toprak ve bahçe kokardı. Gerçekten halden değil bahçeden gelirdi sebzeler. Tazeliğin kokusu burnunuza gelirdi. Birinin yerinde şimdi büyük bakkaliye dükkanı var. Arasıra uğrarım. Sordum bizim manav rahmetli olmuş.
Devran dönüyor ve siz istediğiniz kadar dirensenizde büyük sayılar kanunu hükmünü uyguluyor. Büyük küçüğü yutuyor.
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2005 Türkiye Turizm
