BODRUM, BODRUM, BODRUM!

İsmail Emen
20 Temmuz 2012 Cuma 13:42
Yaz olunca çoğumuzun merakla okuduğumuz haberlerin başında Bodrum muhabbetleri, paparazzilerin köşe bucak kovalayıp beachlerde artistik selüleit avlarının resimleri ve artist-model takımının bikinili resimleri gelir.
Kimi artisan takımı bilhassa malzeme olur. Kimileri de “ay yapmayın, çekmeyin” der ama niyeti o pozu vermektir.
Kim kimle nerde kırıştırıyor veya öyle gösteriliyor veya öyle mizansenler yaratılıyor haberleri bizim gibi susakları beslemek için uydurulan kaydırılan haberlerdir, Meşhurların yaptıkları kaçamaklar nedense insanoğlunun hoşuna gidiyor. Oralarda kaçamak yapanlar zaten kaçamağı bilinsin isteyenlerdir.
Rahmetli bir zenginimiz kaçamağını Venedik'in karşısında küçük bir adadaki lüks otelde yaşıyormuş. Bakmış karşısında kongre için gelmiş 30 tane Türk birden…
Bir dostum vardı. Halada dostumuz ama öyle sosyetik oldu ki biz artık göremiyoruz. Bir zamanlar İstanbul'da paşa hanımları ile Şamdan'da yemek yerlerdi.
Rastlaştığımızda tanıştırırlarken “Bilmem kim paşamızın hanımı” diye takdim ederlerdi.
Beni de bilmem hangi bankanın genel müdürü diye belirtirlerdi.
Doğrudan Ayşe Hanım demek varken veya İsmail Bey demek varken illa paşamızın adı ile tanıştırılacak ki havası olsun. Şimdilerde herhalde paşa modası kaybolduğuna göre böyle manzaralar demode oldu.
Nasıl bir özlemdi ki dört gözle hafta sonu magazin dergi veya gazeteleri beklenir, resimlerinin çıkıp çıkmadığı gözlenir.
O sosyete haberleri veren gazetelerdeki beşlik simit gibi, sanki mübarekler kırmızı halı sultanları bir pozlar verirler ki deme gitsin. Hanımlara değil de yanlarında asma kabağı gibi pozlar veren o beyfendilere (!) hayret ederdim.
Bizim oralarda oturan o tiplerden biri geçen akşam ben işten gelirken baktım takmış koluna hanımını koştura koştura bu davetlerden birine gidiyor. Ayağında kıpkırmızı düz bir pantolon.
Bir zamanlar Rahmi Koç o tip ekose pantalonlar giyerdi. “Allahım” dedim. Nasıl bir pantolon bu!
Meğer bu yıl moda imiş. Golf oyuncusu veya sirk takdimcileri gibi bir kıyafet. Neresi moda olabilir bunun inanmak mümkün değil.
O tarafta böyle bir dünya var. Bu taraftaki dünyayı anlatırsam bozguncu derler onun için şimdilik onu es geçelim.
Gazete haberine göre paranın hüküm sürdüğü o tarafın dünyasında, son yılların zenginlerinden biri, oğlu kendisinden habersiz sürat motoru aldı diye motoru parçalatmış. Hız tekneleri tehlikeli imiş.
Kırmaya gerek var mıydı diye düşünüyor insan.
Sat kardeşim veya birine hediye et.
Ama çocuğu üzülmesin diye de hemen bir uçak satın almış ona.
Hey gidi dünya hey. Zengininde artık raconu bozuldu. Bizim eski zenginlerde tıpkı Anglo sakson toplumunun püritanlarının temel etiği olan “tevazu” veya “zenginliği fazla göstermeme” terbiyesi vardı.
Hatta Harvard'da iken derste birlikte oturduğum fakir görünümlü genç çocuk ki dökülen bir kırmızı vosvosu vardı. Bir gün dersten sonra her günkü sandviçini yemesin diye onu alıp midesi bayram etsin diye yemeğe götürmüştüm. Bir gün bir başka arkadaşım “Bu çocuğun kim olduğunu biliyor musun?” diye sormuştu.
“Yoook!” dedim.
“O ABD Salça kralının torunu” demişti de ağzım açık kalmıştı.
Meğer aile püritan bir aile imiş…
Vehbi Bey'in cimrilikleri anlatılır. Ama bana göre onlar cimrilikler değil paranın değerini bilmek üzerine ince ince derslerdir. Ama anlayana.
Günümüzün yeni zenginine bakınca nasıl bir para kazanıyor ki har vurup harman savurabiliyor.
İşçisinin maaşını ödemiyor ama Reina'nın valesine 100 lira bahşiş verebiliyor.
Bunlar güzel örnekler değil.
Memleketi yüceltecek örnekler değil.
Bu gidiş iyi değil.
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2005 Türkiye Turizm
