ALİ SABANCI VE AİLE ŞİRKETLERİ

İsmail Emen
06 Eylül 2009 Pazar 16:23
Aile şirketleri bütün dünyanın gündeminde olan bir konu. Özellikle gelişmiş batı ülkelerinde üçüncü nesilden sonra ailenin olmaktan çıkan şirketler saymakla bitmez. Bu konuda genel kural, en fazla üçüncü nesile kadar dayanabildikleri yönünde. Globalleşen dünyada böyle olması da normal.
Bende bizim gibi geleneklerine bağlı, ataerkil düzenin az da olsa hakim olduğu ülkemizde bunun çok daha uzun süreceğine inananlardandım. Ama yaşadıklarım beni doğrulamıyor. Nasıl bir elin beş parmağı bir değilse, aile kalabalıklaştıkça çocuklar, gelinler ve torunlar devreye girmeye başlayınca sorunlarda başlıyor.
Ülkemizde Koç ve Sabancı ailelerinin yeri başkadır. Her zaman öyle düşündüm hala da düşüncem değişmedi. Ama Ali Sabancının Pazar günkü söyleşisi konuyu yeterince aydınlatıyor. Sabancı Holding ve Akbank hisselerini satmak ve bir bakıma ailenin dışına çıkmak istediğini söyleyen Sabancı, aile şirketlerinin can damarı olan konuda Babam 5 kurucudan biri. Onun duygusal bağı yok, benim neden olsun ki diyor. Bizimde batıdan farkımız yok. Zamanı gelince gerekli tedbirleri alıp, süreyi uzatabildiğimiz kadar uzatmamız gerekiyor. Önemli olan şirketi dağıtmadan, güç kaybettirmeden bu işi başarabilmek.
Bir zamanlar görev yaptığım bir aile şirketinde bu konuda karşılaşabileceğim her sorunu yaşadım. Çare süreyi uzatacak tedbirleri almaktı. Bu konuda başarılı bir örnek veren Boyner Grubunun başındaki dostum Cem Boynere danıştım. Ne yapabilirim diye. Verdiği akıl aile anayasası yapmaktı. Çözüm,her şeyin bir düzeni olduğu gibi konuya profesyonelce yaklaşıp, aile ferlerinin şirketteki rollerini belirlemek ve kurallar getirmekti. Kimler yönetim kurullarında görev yapabilir? Kimler idareci olarak çalışabilir? Kimler şirkete nasıl dahil olabilir? gibi sorun yaratan konuları kurallara bağlamak ve ailenin anayasasını yapmak gerekiyordu. Bütün bunlar yapılırken reel sektörün işleyen kurallarına uygun ve değiştirilemez normların geliştirilmesi gerekiyordu. Duygusal hareket etmeden, etki altında kalmadan herkesin kabul edebileceği bir anayasa yapmak gerekiyordu. Uzun ve zor bir süreç.
Sabancı gibi bir kuruluşta bile bunlar yaşanabiliyorsa siz gerisini varın hesap edin. Ben burada Ali Sabancıyı kınamıyorum. Bu ayrılmanın Sabancı grubuna bir zararı olduğunu da düşünmüyorum. Ali Sabancıya hak da veriyorum. Çünkü eylemini müsbet yönde başarıya ulaştırdı. Aileyi küçülttü. Bir bakıma kendi ailesinin şirketini kurdu. Bildikleri yolda başarı ile gidiyorlar .Sabancı grubu da Sn. Sakıp Sabancıdan sonra yaşadığı yönetim sorununu ailenin genç kuşağına bırakarak yolunda başarı ile gidiyor.
Seneler önce galiba 1987 yılı, rahmetli Sakıp Sabancı ile halka açılmalar konusunda yaptığım bir söyleşiyi hiç unutmam. Ziyaretimde biraz da grubun geleceği üzerinde durmuştuk. Bakın İsmail Bey demişti. Biz beş erkek kardeşiz. Yaş farklarımız da fazla değil. Allah geçinden versin. Gidersek, peş peşe gideceğiz. Sağlıklı iken bunları düşünmemiz gerekir demişti. Onun için büyüme politikasında yabancı ortaklıklara daha fazla önem veriyoruz. Uzun vade de onlar yönetirler. Çocuklarda rahat eder
O sıralar Lassanın Bridgestone ile birleşmesi gündemdeydi. Arkasından diğer yabancı ortaklıklar geldi. Rahmetli uzun vadeli düşünen bir insandı. Geleceği görmüştü. Kendinden sonra yaşanacakları tahmin ediyordu. Ruhu şad olsun.
Ancak aile içi sorun yaşayan her şirket Sabancı Grubu değil. Daha doğrusu halka açık değil. Ha deyince hisseleri satıp çıkamıyorsunuz. İşte asıl sorun bu tür kapalı aile şirketlerimizde. Sorunlar yaşanıyor, sorunlar kısa zamanda çözülemiyor. Dargınlıklar derken, yanlış politikalar devreye giriyor, sermaye artırımlarında problemler yaşanıyor ve şirket gücünü kaybediyor.
Rahmetli Sabancının söyledikleri diğer aile şirketlerimize güzel bir örnektir. Özellikle birinci nesil, otoritesi varken bunun tedbirlerini alabilirse, hasar daha az olacaktır. Bu tür sorun yaşayan şirketlerimize geçikmeden aile anayasası çözümünü öneririm.
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2005 Türkiye Turizm
