• BIST 9079.97
  • Altın 2324.068
  • Dolar 32.3626
  • Euro 34.9362
  • İstanbul 13 °C
  • Ankara 13 °C
  • Antalya 16 °C

Tavus Baba umut kapısı(6)

Tavus Baba umut kapısı(6)
Konya, Meram’da Tavus Baba Türbesi’nin duvarlarında bulunan dilek yazıları ve penceresinin önüne dökülen tuzlar hepimizi şaşırttı.

ÖZKAN ALTINTAŞ- TÜRKİYE TURİZM
KONYA -
Türkiye’nin İslâmi inanç turizminin başkenti Konya’yı Prontotur’un programı ile Hz. Mevlâna’nın izinde gezdik. Sema gösterilerini izledik. Konya’nın her köşesinde yeni bir şeyler gördük. Konya’yı dünyanın zirvesine taşıyan Mevlâna’nın türbesini içimizi kaplayan farklı duygularla gezdik. Sonra ise Konya’nın ünlü lezzetlerini tattık. Selçuklu ve Osmanlı tarihinin önemli mesire yeri Meram Bağları’nı gezdik.

konya-tavus-baba-2.jpg

konya-tavus-baba-duvar-4.jpg

Ama bizi en çok şaşırtan insanların taşlardan, duvarlardan ve ağaçlardan medet uman davranışı oldu. Konya, Meram’da Tavus Baba Türbesi’nin duvarlarında bulunan dilek yazıları ve penceresinin önüne dökülen tuzlar hepimizi şaşırttı. İnsanların sadece dua etmek yerine böyle şekilde medet ummalarının islamiyette “şirk” olduğunu düşündük.

TÜRKİYE’NİN HER ŞEHRİ TÜRBELERLE DOLUDUR

İnsanlarımız taşlardan, ağaçlardan, kabirlerden medet ummaktan, dileklerinin yerine gelmesi için İslâmiyete aykırı olduğu halde “şirk” yapmaktan vazgeçemiyorlar. Türkiye’nin bir çok yerinde hükümdarlar, büyük bilginler, veli olarak bilinen şahsiyetler, meşhur komutanlar ve şehitlerin türbeleri bulunuyor. Onların vasıtasıyla dileklerin yerine getirildiği sanılıyor. Türbelerin üzerine üzeri yazılı kâğıtlar asılıyor, boncuklar konuluyor, oradan işaretler alınıyor veya duvarlarına yazılar yazılıyor.

konya-tavus-baba-duvar-311.jpg

Türkiye’ de, toplam, 1263 türbe bulunuyor. İstanbul 173 türbeyle ilk sırayı alırken, ardından, Bursa ve Siirt geliyor. Günlük hayatta sorunlarına çözüm bulamayanlar, Anadolu’ya yayılmış, bu türbelerde yüzyıllarca dertlerine derman aradılar ve hâlâ arıyorlar.
Elbette türbelere ziyaretlere, denecek hiçbir şey yoktur. Türbeler, ziyaret edilebilir. Bu yerlerde duada okunabilir ama kesinlikle de türbelerden bir şey istenemez. Türbelerden, bir şey istemek Allah’a ortak koşmak (şirk), olur. Ayrıca Allah’ı inkâr eden ateistler ile Allah’ın varlığına inanmalarına rağmen, Allah’a eş koşan müşrikler arasında herhangi bir fark yoktur. Bunların, cehennem ehli olduğunu Kuran’ı Kerim bize bildiriyor.
"Allah, kendisine ortak koşulmasını asla bağışlamaz; ondan başka günahları dilediği kimse için bağışlar. Kim Allah’a ortak koşarsa büsbütün sapıtmıştır." (Nisa 116)"
(Resûlüm!) Şüphesiz sana da senden öncekilere de şöyle vahyolunmuştur ki: Andolsun (bilfarz) Allah’a ortak koşarsan, işlerin mutlaka boşa gider ve hüsranda kalanlardan olursun!" (Zümer 65)
Diyanet İşleri türbelerde İslam dininin inanç esaslarına göre hareket edilmesi gerektiğini belirterek, "İnsanlar türbe ziyaretlerinde sakın ola ki türbede yatandan bir şey dilemesinler. Kalemlerini, silgilerini, ellerindeki alet edevatları türbenin duvarlarına sürerek ondan bir şey istemesinler" uyarısında buluniyor.
Allah ve Resulünün buyrukları, diyanetin uyarıları, orta iken, hala türbelerden istekte bulananlar varsa ne denebilir ki?

DÜNYANIN GÖZDESİ KONAK’TA KONYA LEZZETLERİ

Bir geziye gittiğiniz zaman “Yediğin içtiğin senin olsun gördüklerini anlat” derler. Ancak Konya’nın ünlü mutfağı yenilen içilenlerin göz ardı edilmesini mümkün kılmıyor. Konya mutfağının lezzeti ülke sınırlarını bile aştı.
Hep birlikte restore edilen eski bir konakta faaliyet gösteren Konak Konya Mutfağı’na gittik.
Konak 1860 yılında Girit Mevlevihanesi Posnişi Mehmet Bey tarafından kızkardeşi için yaptırılmıştı. 1994 yılında İngiliz Waltrose Food dergisi Konak Konya Mutfağı’nı “Dünyanın En İyi 10 Mutfağı” arasında gösterdi. 2005 yılında Cornucopia dergisinde Konya’nın en iyi lokantası olarak tanıtıldı. ABD’nin ünlü Savoir dergisinde gurme yazarı Margo True 2006 yılında “Bir Konya Lokantasında Ev Yemekleri” başlıklı yazısında yer verdi.

konya-konak-1.jpg

KONYA MUTFAĞI İYİ TANITILMIYOR

Konak Konya Mutfağı’nın sahibi Hakkı Ünler hepimizi kapıda karşıladı. Hazırlanan özel odaya gittiğimizde masanın üzerine serpme ürünler yerleşmişti. Ortada demirhindi şerbeti vardı.
Masamıza gelen Hakkı Ünler, Konya mutfağının yeterli şekilde tanıtılamadığını anlattı.

konya-konak-yogurt.jpg

DERGÂH KÜLTÜRÜNDE TADIM YAPTIK

Konya’nın etli ekmeği başta olmak üzeri bir çok lezzetini tattık. Önce bamya çorbası geldi. Bu çorbanın dergâh kültüründe yer aldığı anlatıldı. Sonra su böreği ve zeytinyağlı dolma verildi.
Konya mutfağının ünlü etli ekmeği, tiriti, sebzeli közleme kebabı, fırın kebabı, ekmek salması, bıçak arası gibi lezzetlerini tattık. Son olarak gelen hoşmelim tatlısı ve saç arası tatlısı ile yemek tamamlandı.

konya-konak-borek.jpg

Bamya çorbasının hazırlanışı oldukça zahmetli… Üzerindeki tüyler ateşte tütsü yöntemi ile temizleniyor. Ayıklanıyor. Tereyağ, kuzu eti ile pişiriliyor.

konya-konak-arabasi-corbasi.jpg

Konya’nın ünlü arabaşı çorbasını da tattık. Orta Anadolu geleneğine uygun olarak Yozgat yöresinde de aynı çorbaya rastlanıyor. Yapılışı ise oldukça dikkat istiyor. Kısaca anlatalım. Tütsülenen tavuk suda haşlanıyor Ayrı bir kapta kavrularak kurutulan hamura soğuduktan sonra tavuk suyu ekleniyor ve ayran kıvamında açılıyor. Tencerede yağ, salça kavrulup bol acı biber ve tavuk suyu k. Kaynarken soyuluyor. Suyla inceltilen hamur ve bolca didiklenen tavuk çorbaya eklenir. Ocaktan indirirken üzerine limon suyu sıkılır.

konya-konak-ekmekli-et.jpg

Fırın kebabının ise tandırla ilgisi yok. 8 saatte pişiriliyor ve kaya tuzu, tandır ekmeği, et suyu, yoğurt, sarımsak, kuzu eti, şiş köfte ile harmanlanıyor.

konya-konak-ekmek-salmasi.jpg

Ekmek salma ise kurban bayramı yemeği olarak biliniyor. Tandır ekmeği yağda kızartılıyor. Kuzu kavurma ile ateşte çevrilip servis ediliyor. Közlenmiş patlıcan ise domates ve etle servis ediliyor. Bıçak arası ise kuşbaşı etlerden oluşuyor.

konya-konak-dolma.jpg

Etli ekmek yanında yenilen Konya’nın dolması ise ince asma yaprağı içinde pirinçsiz koyun etinden oluşuyor

konya-konak-helva.jpg

Hoşmelim helvası hiçbir yöreye benzemiyor. Tam bir helva tadında yeniliyor. Saç arası tatlıda ince yufka, kaymaklı süt ve şekerle yapılıyor.

DÜĞÜNLERDE KURULAN HERKESE AÇIK SOFRALAR

Bu arada yol boyunca aracımızın şoförü Mustafa Kerman Konya yemeklerinden bahsetti. Şebit denilen etli bulgur pilavının yufka ile yenildiğini söyledi. Konya’da düğünlerde herkese açık zengin yemek masaları kurulduğunu, davetli davetsiz katıldığını söyleyen şoför “Düğünler için bahçelerde kurulan sofralarda yoğurt çorbası, etli pilav, irmik tatlısı, zerde, meyve suyu, kayısı hoşafı ve etli ekmek sunulur. Kimse necisin, kimdensin diye sormaz. Herkes katılır. İkrâmda durmak yoktur. Hatta eziyet olsun diye katılanlar bir daha pilâv ister. İsteği geri çevirmek ayıptır. Konya’da kunduracılar denilen gençler, düğünlere katılırlar ve düğün sahibine eziyet olsun diye masa dolu olduğu halde yeniden yemek isterler” dedi.

konya-seker.jpg

MEVLANA ŞEKERİ ALMADAN GİDİLMİYOR


Çarşıya çıktığımızda vitrinleri Konya’nın Mevlana Şekeri’nin süslediğini gördük. Bir de gofret gibi üzeri susamlı Konya Sarması satılıyor.

konya-sarmasi.jpg

Hepsi Mevlevi desenli ve dergâh kültürünü temsil eden yüzlerce biblo, magnetler ve hediyelik eşyalar dükkânlarda yer alıyor.

konya-biblo3.jpg

konya-biblo1.jpg

konya-mevlevi.jpg

konya-magnet.jpg

Sema gösterisini simgeleyen biblolar ise çok şıktı. Herkes birer torba Mevlana şekeri alırken “Acaba götüreceğimiz kişiler şeker hastası mıdır?” diye düşünmedi. Önemli olan Konya’dan bir hediye götürmekti.

ALTIN MEVLANA KOLEKSİYONU

Baki Kuyumculuk, Mevlana'nın sözlerinin yazılı olduğu, el işi sikke ve semazen figürlerinin bulunduğu kolyelerden oluşan, altın koleksiyonu hazırladı. Baki Kuyumculuk Yönetim Kurulu Başkanı Arif Oğraş, hazırladıkları bu koleksiyonla, satışa sundukları ürünlerde, Mevlana ile ilgili sembolleri ön plana çıkararak ülke turizmine katkıda bulunmayı amaçladıklarını söyledi.
125 parçadan oluşan koleksiyona ‘Mevlana’ adını verdiklerini ve içinde Mevlevi sikkesi şeklinde kolyelerin de bulunduğunu belirten Oğraş: “El işçiliğiyle yapılan kolyeleri kıl testereyle, daha mistik ve nostaljik olması için 14 ayar kırmızı altın üzerine işliyoruz. Bu kolyelerimizin hepsinde Mevlana ile ilgili sözler ve Mevlana'nın sözleri yazılı bulunuyor. Bu yazıları, hat sanatıyla değişik şekillerde dizayn edip işliyoruz. Bazılarında besmele, bazılarında kelime-i tevhid yazısı bulunuyor. Bu çalışma çok ince bir işçilik gerektiriyor. Yanlış yazıldığında tamiratı mümkün değil.”diye konuştu. Müşterilerin talebine göre 18 veya 22 ayar beyaz altın ve yeşil altın üzerine de hazırlanabilen tasarımların fiyatları ise 150–1000 TL arasında değişiyor.
Onca ilim ve irfan derinliğine rağmen, kendini ''hiç'' olarak gören Mevlana'nın, bu düşüncesini yansıtan Arapça ''hiç'', ''edep ya hu'' ve Türkçe ''Allah'' yazılarının bulunduğu kolye ve bilekliklerin de koleksiyonda yer aldığını söyleyen Oğraş, gelen talebe göre bu figür ile yazıların bulunduğu küpeler yaptıklarını belirtti.
Koleksiyonda ayrıca, kolye ve deneme amaçlı yaptıkları bilekliklerin, büyük ilgi gördüğünü dile getiren Oğraş:”Başta İran, Suriye, ve Mısır olmak üzere, Irak, Almanya, İtalya, ABD ve Japonya'dan gelen turistlerin çok ilgisi var. Sikkenin yanına ismini yazdırmak isteyenler de olabiliyor. Farsça ve Arapça isimleri de işleyebiliyoruz'' diye konuştu.

TARİHİ SİKKE SANATININ SON “HAKKAK”LARI

Konya’da tarihten gelen ve büyük hüner isteyen “sikke” yapımının yavaş yavaş merdivenaltı üretime kayarak kalitesinin kaybolmaya başladığını gördük. Sikkelere koyulan desenlerde ve Arapça harflerde insanın yaradılışı anlatılıyor. Genellikle ”vav” ile “elif” harfleri sikkelere işleniyor. Allah’ın birliğinin simgeleyen şekiller konuluyor. İnsan, dünyaya gelirken ana karnında “vav” gibi “elif” gibi durur denilmek isteniyor.

konya-baki-sikke-1.jpg

Mevlana Caddesi üzerinde bulunan Baki Kuyumculuk sikke üretiminde kaliteyi korumak adına çok özen gösteriyor. Ünlü hattatların eserlerini sikkelere işliyorlar.
Konya’da üç beş nesildir babadan oğula geçen “hakkak” sanatının son ustalarından Kenan Köseoğlu’nun yaptığı eserleri sergiliyor. Kardeşi Rahim Köseoğlu başka bir kuyumcu atölyesinde çalışan Kenan Köseoğlu “Bizden sonra ailede bu işi yapan kalmayacak” diyor. İki oğlunun da başka meslekleri seçtiğini söyleyen usta “Bu sanatı öğrenmek isteyen 10 yaşında yanımıza oturmalı ve sabırlı olmalıdır. Rahmetli babam işini yaparken beni izlerdi ve doğru çek kafanı kırarım diye paylardı. Ondan çok şey öğrendim. Ama çocuklarıma bu işi sevdiremedim.

konya-baki-sikke-1a.jpg

EL SANATLARINDA DÜNYA İKİNCİSİ


Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın sahip çıkarak, atölyelere destek vererek Türkiye’nin hakkak sanatının kaybolmasını engellemesi gerekiyor” şeklinde konuştu. Hakkak’lığa 8 yaşında başladığını söyleyen Kenan Köseoğlu, sikke yapmak için resim kabiliyetine ihtiyaç olmadığını, ancak Arapça bilmek gerektiğini belirtiyor. Sikkenin üzerinde yaklaşık 600 delik alanı bulunduğunu ve çok ince çalışma gerektirdiğini anlattı.
Kenan Köseoğlu, hakkak sanatıyla bir çok ödüller kazanan bir usta… El sanatları dalında 17 ülke arasında dünya ikinciliği bulunuyor.

konya-baki-sikke-1b.jpg

KADDAFİ’NİN OĞLUNUN SARAYINA ESER YAPTI


Kenan Köseoğlu’nun yaptığı eserlere yurt dışından da talep oluyor. Libya’nın öldürülen lideri Kaddafi’nin öldürülen oğlu Ayn Zara’nın sarayının duvarına 110 x 2.10 cm büyüklüğünde üç adet Nazan ayeti, Elham ve Fatiha surelerinin yer aldığı altın pano yaptığını söyledi. Emeği karşılığında 10 bin dolar aldığını söyleyen Kenan Köseoğlu “Olaylar sonrasında yaptığım eser kim bilir ne oldu?” demekten kendini alamadı.

konya-atesbazi-veli-2.jpg

ATEŞBAZ VELİ TÜRBESİ VE HİKÂYESİ


Konya’nın Havzan yöresinde şimdiki adı ile Orgeneral Turhal Mahallesi’nde bulunan Mevlana’nın müridlerinden Ateşbaz Veli unvanı ile tanınan İzzeddin oğlu Yusuf’a ait 1285 yılında yaptırılan türbeye yollandık. Türbe ve yanındaki iki katlı kerpiçten yapılmış zaviye onarımdaydı. Türbenin ve altındaki cenazelik, bodrumunda Ateşbaz merkadının üzerinde tuğla ile yapılmış bir sanduka görülür.

konya-atesbazi-veli-3.jpg

Türbenin kitabesi şöyledir: “Bu kabir, kutlu şehit rahmetli İzzeddin oğlu, milletin ve dinin güneşi Yusuf Ateşbaz’ın kabridir. 684 yılı Recep Ayının ortasında Allah’ın rahmetine kavuştu. Allah yarlığasın”
Bu katın kapısının sağından ve solundan ikişer basamaklı taş merdiven ile asıl türbenin kapısına çıkılıyor.
Ateşbaz-ı Veli’nin Baha Veled’le birlikte Belh’ten veya Karaman’dan geldiği, dergahta yetiştiği ve aşçılık yaptığı rivayet edilir. Ateşbaz, ateşle oynayan demektir.
Mevlana mutfağında ateş karşısında dervişlere sürekli olarak yemek pişirdiği, avucunda kor halindeki odun ateşi ile oynadığı için Ateşbaz ünvanını aldığı söylenir.

konya-atesbazi-veli-1.jpg

ATEŞBAZ-I VELİ, AYAKLARIYLA ÇORBA ISITTI

Ateşbaz-ı denilmesi ile ilgili olarak şöyle bir hikâye anlatılır.
Bir gün, dergâhın mutfağında yemek pişirmek için odun kalmamıştır. Dergâhın aşçısı olan Ateşbaz-ı Veli, durumu Hz. Mevlana’ya bildirince Hz. Mevlana latife yollu, “Odun kalmadıysa ayaklarını kazanın altına sok da yemeği onunla pişir” der. Ateşbaz-ı için şaka da olsa emir emirdir. Mutfağa gider, ayaklarını kazanın altına sokar ve parmak uçlarından çıkan ateşle yemeği pişirir. Büyükler arasında açık keramet hoş karşılanmaz. Mevlana, bu duruma öğrenince sıkıntılı bir halde “Hay ateşbaz hay” der..
Ancak Ateşbaz-ı Veli ateşe ayağını soktuğu için sol ayak parmağının üzerinde siyah bir leke oluşur. Bunu Mevlâna’ya göstermemek için her seferinde sağ ayağının parmağıyla bu lekenin üzerine basarak kapatmaya çalışır. Mevlevilerde parmak hareketinin buradan geldiği söylenir.

KONYA’NIN TARİHİ MESİRESİ

Konya’da oturanlar eskiden daha çok bağ-bahçe işçileriyle uğraşıyorlardı. Bağ ve bahçelerin çoğu Meram’ da idi. Üstelik Meram’ ın temiz ve serin havası, kaynakları bol suları burayı bir “mesire” haline getirmişti. Şehir halkının yarıdan fazlası yaz mevsimin de Meram’a göçüyor, burada bağ ve bahçeyle uğraşıyor, kışın Konya’ya dönüyorlardı. Yazın sıcak günlerinde, öğleden sonraları Takkeli Dağlardan esen, halkın (Gedavet-Gedabad) dediği serin bir rüzgar, Meram’ın çiçek kokulu havasına hayat veriyordu.
Günümüzde Meram, zenginlerin evlerinin bulunduğu bir semt halini almış. Yol boyunca bahçeli villaları arasından geçiliyor.

gramafon-avrat-meram.jpg

Bir zamanlar Yeşilçam’ın platosu haline gelen Meram’da başrollerini Türkan Şoray ve Hakan Balamir’in paylaştığı “Gramafon Avrat” filminin çekildiği yapıyı gördük. Büyük bir bahçe içinde bulunan iki katlı yapı kendi haline terkedilmiş enkaz halindeydi.

konya-tavus-baba-isporta.jpg

konya-tavus-baba-kofte.jpg

TAVUS BABA TÜRBESİ’NDE “DİLEK TURİZMİ”

Tavusbaba Türbesi’ni yaklaştığımızda yol boyunca “Tavus Baba Turzimi”ni gördük. Hediyelik eşya satanlar, bir kenarda köfte ekmek yapanlarla Tavus Baba birilerine para kazandırıyordu. Satıcılar Tavus Baba’nın ziyaretçisinin bol olduğunu söylediler.

konya-tavus-baba-duvar-1a.jpg

konya-tavus-baba-duvar-6.jpg

konya-tavus-baba-duvar-5.jpg

konya-tavus-baba-1.jpg

Türbeyi görünce haklı olduklarını anladık. Dilekte bulunanlar buraya geliyorlardı. Türbenin bütün duvarları dilek yazıları ile doluydu. Hatta penceresinin demir parmaklıklarının dibine tuz doldurulmuştu. Tuzun etkisiyle parmaklıklar paslanmıştı.
Duvarlarda yazılar boldu birde “Duvarlara yazı yazmayın” diye uyarı vardı. Dinleyen kim? Duvarları okudukça insan roman yazardı. Bol para, iş, sevgili isteyenler yaza yaza yazacak yer bırakmamışlardı.

konya-tavus-baba-turbe1.jpg

ESRARENGİZ KİŞİ TAVUS BABA’MI?, TAVUS ANA’MI ?

Meram’ın çamlarla süslü Tavusbaba sırtlarında Tavusbaba’ya ait küçük bir türbe bulunuyor. Eflaki (Menakıb’ül-rifin) adlı eserdeki bilgilere göre, Konya’da Mevlana’nın yaşadığı yıllarda (Şeyh Tavus Mehmed el Hindi) adlı bir dervişin Mevlana’nın müridleri arasında bulunduğu belirtiliyor.
Bir söylentiye göre de, Meram’da Tavus-ı Çengi adlı çok iyi ney çalan gönül sahibi bir kadının yaşadığı belirtiliyor. Mevlana’nın kadın müridleri arasında yer alan bu kişinin kulübesinde seher vakitleri ney çaldığı ve hayranlarının vadide bu ilahi nağmelerle sema ettiği belirtiliyor.
Bir bahar sabahı neyin sesi duyulmaz olmuş. İçeriye girdiklerinde sadece kırık bir ney ve tavus kuşu tüyleri bulunmuş. Olduğu yere mezarını kazarak türbesini yapmışlar.
Türbenin adı “Tavus Baba” ama satıcılar “Tavus Ana” diyorlar.

konya-meram-hasbey-mescidi1.jpg

konya-meram-hasbey-mescidi2.jpg

HACI HASBEY MESCİDİ, DİLLERE DESTAN MERAM HAMAMI

Tavus Baba Türbesi’nin yanından Meram Çayı’na doğru yürürken Karamanoğulları devrinde Hacı Hasbey oğlu Mehmet adlı bir hayır severin 1424 yılında yaptırdığı Mescid ve hamam görülür.
Kitabesinin dört kenarını Türkçe şu ibare çevirmektedir:

Dileriz bunda gelenden hayrile
Gele bunda gönlünü şâd eyleye
Her ki ister ayşını bünyad eyleye
Hacı Hasbey oğlunu yad eyleye

Düz damlı, ahşap direkli sade bir yapı olan Mescid’in hemen yanı başında kubbeli küçük bir Dar’ül huffaz yer alıyor.
Konyalı Hacı Hasbeyoğlu Mehmet, bu yapılardan 3 yıl önce, 1421 yılında Konya’da Hasbey Darülhuffazı’da yaptırmıştır. Meram ‘daki Hasbey Hamamı ise kadın ve erkekler için ayrı iki bölüm, yani çifte hamamdır. Suyunu yanı başındaki Meram Çayı’ndan olan bu hamam bir zamanlar dillere destan güzellikte ve rahatlıktadır.
18. Yy. da Konya’ya gelen ve (Menasık-el Hacc) adlı bir Hacc rehberinde Konya’yı yazan Mehmet Edip adlı bir bilgin, bu hamam için:

İrüşür fıskiyesi daim bâmına
Cennete girmek dilersen gel Meram Hamamına

demekten kendini alamamıştır.
“Yeşil olur şu Konya’nın Meram’ı” diyerek türkülere giren övgülere layık Meram anıları, söylentileri şiirleri, tarihi yapıları ve güzellikleriyle günümüze kadar gelmiştir.

FATİH’İN OĞLU ŞEHZADE CEM VE KAYBOLAN FELEKABAD SARAYI

Sultan Kılıç Arslan II.nin yaptırdığı Selçuklu Köşkü’de (Filobad-Felekabad) adıyla Meram sırtlarında bulunuyordu. Bu Köşkte Fatih’in oğlu Konya Valisi Şehzade Cem de oturmuş, Köşkte Safa meclisleri düzenliyerek Meram’ın güzelliklerine bağrını açmıştı. Kardeşi II. Beyazıd’ın zulmünden kurtulmak için Konya’dan önce Mısır, daha sonrada Papa’ya sığınarak İtalya’ya gittiği zaman yazdığı divanında Meram’ı hatırlayarak halinden şikayette: “Bir yere gelmişemki bedeldir cahim (cehennem)’den bana mekan olmuş iken Konya’da Meram” demiştir.
Selçuklular’ın Felekabat sarayının yeri ve temelleri bulundu. Kazılarda çıkan ve sarayın duvarlarını süslediği sanılan bazı çini parçaları, desenli ve figürlü kabartmalar Karatay ile İnce Minare müzeleri depolarına kaldırıldı. Bugün Meram’daki Tıp Fakültesi Hastanesinin bulunduğu çevreye rastlayan Felekabat Sarayı yeri, açılan temel kazıları ile birlikte bütünüyle kayboldu.

konya-meram-baglari-1.jpg

MEVLANA’DA MERAM SEVGİSİ VE SUSAN BÜLBÜLLER

Eflaki (Menakıb’ül-rifin) adlı eserdeki bilgilere göre, Mevlana’nın yakın dostu ve Konya ahirlerinin şeyhi Çelebi Hüsameddin’in Meram’da (Hümam) adlı köşkü ve bağı vardı. Mevlana mesnevi adlı büyük eserinin çoğunda bağda söyleyerek Çelebi Hüsameddin’e yazdırmıştı.
Hz. Mevlana, Meram’daki Çelebi Hüsameddin’in bağında seher vakitleri bahçeye çıkar, huzur ve huşu içinde Cenab-ı Allah’a zikir ve dua ederdi. Gül bahçesi o kadar güzel, seher o kadar huzur vericiydi ki… Ancak bahçede uçuşan bülbüller, Mevlana’nın kah başında, kah omuzunda ötüşleriyle sükûn ve huzurunu bozarlar.
Mevlana bir coşkun anında bülbüllere “susunuz” diye seslenir. Bülbüller, saygıda kusur etmeyerek, ebediyyen susarlar. Bu yüzden Konya’da “Meram bahçelerin de bülbül ötme” derler. Bu söylenti, yıllar boyunca dillerden düşmez. Konya’da bülbülün öttüğünü de gören olmaz. Bu söylenti kitaplara geçer, üzerine şiirler yazılır.

konya-meram-baglari-2.jpg

EVLİYA ÇELEBİ’ NİN MERAM’A ÖVGÜSÜ

Selçuklular ve Karamanoğulları devrinde, adı bir çok belge, şuur destan ve efsanelerde geçen Meram, Osmanlılar devrinde şöhretini korudu
17.yüzyılın seyyahı Evliya Çelebi, Konya’ya uğramış ve seyahatnamesinde Meram’ı şöyle anlatmıştır:
“Peçevi şehrinin Baruthane Mesiresi, Kırımın Sudak Bağı, İstanbul’un yüzyetmişten ziyade bahçe ve gülistanları, Tebriz’in Şah-ı cihan bağı, Konya’nın Meram mesiresinin yanında bir çimenzar bile olamazlar”

Kâtip Çelebi Cihannüma’sında, Ebubekir Efendi Coğrafyasında, Meram için övücü yazılar yazmıştır.
Meram, Osmanlılar devrinde, bir takım siyasi olaylara da sahne olmuş, Celali isyanları sırasında, Zülfikar Paşa, birçok zorbaları burada katlettirmiştir.

tonya-tepeden.jpg

İNANÇ TURİZMİ BAŞKENTİNİN RENKLİ DÜNYASINDAN BÜYÜK KEYİF ALDIK

Eskiden, Takkeli Dağları’nın karları yavaş yavaş eridiğinde, Meram bahçelerinin çiçekleri açar. İğde, şebboy, karanfil, gül kokuları bulut bulut yayılır. Gebabat ılık ılık, küfür küfür estikçe bu kokular Konya’ya kadar gelirdi.
Yeşil rengin dalga dalga yayıldığı ilkbahar da Meram bahçeleri insanlarla dolar. İhtiyar ceviz ağaçlarının altına serilen halı, kilimler üzerinde bağdaş kuran “hanen ve sazendeler ” güller, kayısı, elma çiçekleri arasında şakıyan kuşlara tempo tutardı.
Günümüzde çay bahçeleri, restoranları, kafeteryaları ile Meram bahçeleri yaşatılmaya çalışılıyor. Ama eskinin doğal halinden eser kalmadığı görülüyor.

konya-meram-baglari-3.jpg

Meram Çayı’nın kıyısında sobası gürül gürül yanan Paşabağ kafeteryada çaylarımızı yudumlarken Konya’nın geçmişi bir film gibi hafızamızda canlandı. Konya’ya veda ederken Türkiye’nin inanç başkentinin renkli dünyasından keyif almıştık.

PRONTOTUR TÜRK HALKINA TÜRKİYE'Yİ TANITIYOR
Prontotur'un düzenlediği Konya gezisine ntvmsnbc.com’dan Tarık Kızıldağ, Haber7.com’dan Remziye Karakuş, Zaman’dan Fetullah Erkan Emre, Takvim.com’dan Murat Karayılan, Aktüel’den Göksan Göktaş, Varan-Ulusoy dergilerinden Kübra Sakman, Turizmaktuel.com’dan Halil Tuncer. TurkiyeTurizm.com’dan Özkan Altıntaş katıldı. Gezide Prontotur Kültür Turları Bölümü’nden Mustafa Kemal Vardar ile Elçin Eroğlu, Prontotur’un pr şirketi Markaevi İletişimin Başkanı Makbule Batur gazetecilere eşlik etti. Konya’da gazetecilere profesyonel turizm rehberi Neslihan Öztürk bilinmeyenleri anlattı.
Prontotur’un iç turizmde böyle bir şehri seçerek, Türk halkına tanıtmak için gösterdiği çabayı kutlamamak elde değildi. Dünyanın bir çok ülkesini gezdim ve geziyorum. Ama yeryüzünde bir çok dine, kültüre ve imparatorluklara ev sahipliği yapan Türkiye gibi bu kadar tarihi geçmişi zengin başka bir ülke yoktur. Güzel Türkiye'min başka bir yöresinde buluşmak umuduyla hoşçakalın.

Bu haber toplam 0 defa okunmuştur
  • Yorumlar 0
  • Facebook Yorumları 0
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
Tüm Hakları Saklıdır © 2005 Türkiye Turizm | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.