• BIST 9524.59
  • Altın 2489.506
  • Dolar 32.5116
  • Euro 34.7321
  • İstanbul 16 °C
  • Ankara 21 °C
  • Antalya 19 °C

Samim Akay / Lagaluga Tur (17)

Ateş Nesin

"Dokunulmazlığı olan anılara,

 

Kimse sansür uygulayamaz"

 

Denizlili gazeteci Samim Akay Ankara Devlet Konservatuarı mezunuydu. Nefesli çalgılardan galiba trombon çalardı. Ama gazetecilik aşkı onu devlet güvencesindeki sağlam işini bıraktırıp, maceralara sürükledi.

 

Samim Abi'yi ben Babıâli'de koşuştururken tanıdım. Fırsat ve para buldukça CHP yanlısı "Vur Abasıza" adında haftalık bir gülmece gazetesi çıkarıyordu.
O'nun gazetesi de 27 Mayıs'tan sonra diğer benzerleri gibi DP'ye yüklenenler kervanına katıldı. İki yapraklı gazetenin çizimleri dışında aşağı yukarı tamamını kendi dolduruyordu.
Gazeteyi, Sultanahmet taraflarında kiraladığı küçük ve karanlık bir tek odada hazırlıyor, basılması için de anlaşmalı olduğu bir ana dağıtım bayisine veriyordu. Gazetenin tüm basım masraflarını dağıtıcı şirket karşılıyordu. Samim Akay, gazetenin sahibinden ziyade telif hakkına çalışan bir yazarına benziyordu.
Gazete basılıp, piyasa çıktıktan sonra,her Allah'ın günü oraya gidip, hakkı olan parasını almaya uğraşıyordu. Samim Abi'yi parasızlık nedeniyle yakasından iyicene yakalamış olan dağıtımcı şirket kan kustura kustura,bölük pörçük ödeme yapıyordu.

 

* * *

O dönem büyük bir yalnızlık yaşayan Samim Abi, cebindeki üç kuruş parayla beni de yanına katıp, kısa bir zaman dilimi içinde de olsa dertleşmek için meyhanelere götürüyordu.
İçmeye gittiğimiz yerler genelde Babıâli, Aksaray ve Karaköy'deki mekânlar oluyordu. Ayaküstü içtiğimiz masamıza, iki duble rakının yanına, biri beyaz peynir olmak üzere ancak iki çeşit meze koydurabiliyordu.

 

Samim Abi gerçekten çok hassas ve kibar bir insandı. Kendisiyle ilk tanıştığımızda "Ateş bey, bize de yazar mısınız ?" diye teklifte bulundu. Yazmak için yer arayıp durduğumdan, zaten benim canıma minnetti. "Ne demek efendim, elbette yazarım" dedim.
Üç beş satırlık kısa yazım, türlü güçlüklerle çıkardığı gazetesinde basıldığında bana hemen bir zarfın içerisinde telif hakkı olarak 5 TL uzattı. Şu yaşıma kadar yaşamımda, kitaplarımın dışında yayımlanan yazım için aldığım ilk ve son bu para oldu benim...

 

* * *

Samim Akay daha sonra nasıl ve nerede tanıştıysa; Yassıada duruşmalarının başsavcısı Altay Egesel'le gündeme gelen ve adı "Telefoncu Ayten"e çıkan bir hanımla evlendi. 
Cağaloğlu'ndaki tek oda iş yerinde abone ve reklam sistemiyle çalışan "Sağlık Alemi" adında bir dergi çıkaran Samim Abi'ye evlendikten sonra eşi de yardım etmeye başladı.
Bu son işiyle maddi durumunu bir hayli düzelten Samim Abi, Çengelköy taraflarında bir de daire alıp kiradan da kurtulmuş oldu.
Benim daha sonra İtalya'ya gitmem nedeniyle kendisiyle ilişkim koptu, görüşebilmemiz uzun yıllar mümkün olmadı.

* * *

12 Eylül 1980 sonrası bir gün babam beni vakıfta karşısına almış her zamanki gibi topa tutuyordu.
"Sen benim için etrafta 'Babam benden miras kaçırmak için vakıf kurdu' demişsin" deyince, karşısında birden dona kalıverdim. Babama, böyle bir şeyin kesinlikle söz konusu olmadığını söylemeye çalışmam hiçbir şeyi değiştirmiyordu. Çünkü beni dinlemiyordu bile.

Nesin Vakfı 1972 yılında kurulmaya başlamıştı. Oysa ben 1971 ila 1980 yılları arasında zaten yurtdışındaydım.
Sonunda titreyen bir sesle " Sana bunu söyleyenin lütfen bana adını ver, gidip kendisinden hesap soracağım" dedim.

Babam "Sen onun kim olduğunu çok iyi bilirsin" deyip, bana bu kişinin Samim Akay olduğunu ima etmeye çalıştı.

 

O gün ya da ertesi gün Çatalca'dan Cağaloğlu'na nasıl geldiğimi bilemiyorum. Babamın sözlerini ilettiğim Samim Abi büyük bir şaşkınlık yaşayarak " Aaa, aaaa, vah vah, Aziz Abi resmen bunamış Ateş" dedi.

 

Bu benim Samim Akay'ı son görüşüm oldu.
Aslında ne Samim Abi böyle bir söz söyleyip, dedikodu yapmış ne de babam bunamıştı. Bu iş; küçük hesaplar peşinde koşan, dünyalıklarını çoğaltmaya çalışıp, babamla benim aramı açmaya uğraşan içimizdeki bazı yılanların işiydi.
Ama ben, Aziz Nesin'in ölümünden sonra herkes tarafından izlenebilen şeffaf yaşamımla önce Allah'ın sonra da Türk halkının huzurunda vicdanen çok rahatım.  

 

***

Yaşam savaşı

Türkiye Çevre Eğitim Vakfı (TÜRÇEV) Yönetim Kurulu Üyesi Şerefnur Kayhan," Mavi bayrak turizmciler için bir kriter olmalı. Ancak ne tur operatörleri ne de oteller mavi bayrağı kataloglarına koymuyorlar" demiş

N'apsın zavallılar...

Sürekli beyaz teslim bayrağını çekmemek için uğraş veriyorlar!

***

Allah korusun

Kültür ve Turizm Bakanlığı Tanıtma  Genel Müdürü Özgür Özaslan, "Turizmde atak istiyoruz"demiş

Aman çok dikkat...

Beklenen atak, panik atak filan olarak gelmesin de!..

***

Şapa oturmak

Uzaydan yapılan tespitlere göre Türkiye'de servetin üzerinde oturuyormuşuz

Servetten kastettikleri herhalde henüz bilinmeyen tuz yataklarımızdır!

 ***

Ödlek toplum

2008'de nüfusumuz kadar cep telefonumuz olacakmış

Birbirleriyle yüzleşmekten korkan insanlarımız için ideal bir alet...

***

Sınırdışı operasyonu

Yeni yasaya göre Türkçe bilmeyene vatandaşlık yokmuş

Yasayı biraz yumuşatsalar bari...

Yoksa doğuştan vatandaş olanlarımızın birçoğu cümbür cemaat dışarıya dehlenecekler!

***

S.O.S olmasın sakın?

Ben gazetelerin yalancısıyım; iklim SOS veriyormuş

Artık türlü türlü yiyeceklerin üstüne döker, afiyetle bir güzel yeriz!

***

Laf ola...

Yeryüzünde her şey sonunda tarihe gömülür, bizde ise tarih otellerin altına! 

Bu yazı toplam 6008 defa okunmuştur.
Yazarın Diğer Yazıları
Tüm Hakları Saklıdır © 2005 Türkiye Turizm | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.